Devletin Savcısı, Valisi ve Paşası'nın dün aktardığımız sözlerinden rahatsız olanlar IMF heyetinin sadece ekonomik değil, siyasi isteklerinden de hiç rahatsız olmadılar.
Heyet önce Başbakanlığın siyasi görevlerinden sıyrılarak sadece koordinatör bir rol üstlenecek şekilde yapılanmasını önerdi. Buna bağlı olarak bazı bakanlıklar da kaldırılacak ve bir kısmı da birleştirilecekti.
Heyetin içinde yer alan IMF Bankacılık Bölüm şefi Carl Cohen Lengrand ile Mark Griffith Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ü ziyaret ederek, başta İcra İflas Kanunu olmak üzere, bakanlığın çalışmalarını sürdürdüğü 'hukuk reformu' konusunda bilgi aldılar. IMF uzmanları, İcra İflas Kanunu'nda değişiklik yapılarak, tahsillerinin kolaylaştırılmasını ve alacaklıların gecikme nedeniyle zarara uğratılmamalarını istediler. Türk, IMF temsilcilerine Türkiye'deki hukuk ve yargı alanında yapılan çalışmalar konusunda bilgi verdiğini açıkladı. IMF'nin hukuk sisteminin hızlanmasını, alacakların zamanında ödenmesini istediğini kaydeden Türk, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu değişiklik çalışmalarında AB standartlarının esas alındığını anlattı
Bakan Kemal Derviş ise IMF'nin vereceğini söylediği 10 milyar dolar için; "Henüz kesinleşmemiş bir para. Bu paranın verilmesini IMF uygun gördü ama bunun verilip verilmeyeceği Ocak ayında kesinleşecek. IMF, Ocak ayına kadar tütün, ihale ve borçlanma yasalarının çıkmasını istiyor. Özellikle ihale yasasının çıkması, yolsuzlukların önlenmesi konusunda önemli katkılar sağlayacak "dedi.
IMF devletin kuruluş şemasında değişiklik önerdiği gibi çıkarılacak yasaları da dayatıyor, takvime bağlıyor ve vereceği para için şart koşuyor; tütün, ihale ve borçlanma yasalarını çıkarın, yolsuzlukla savaşın diyor.
Yâni IMF Türkiye'de yolsuzluk olduğunu ve mevcut iktidarın yeterince savaşmadığını söylüyor; kimse bir şey demiyor.
Ama "Bir memur olan IMF heyeti ile görüşmem" kahramanlığını da kimseye kaptırmıyor.
Ve TBMM IMF'nin istediği bu yasa değişiklikleri için Bayram-Yılbaşı birleştirme fikrinden vaz geçip sıkı çalışarak yasaları öngörülen tarihe yâni Ocak başına yetiştirme kararı alıyor.
Bütün bunlar kimsenin ağırına gitmiyor; Devletin Cumhurbaşkanı Türk-İş heyetini kabulünde "Anayasa'nın bana verdiği yetkileri kullanıyorum ve kullanmaya devam edeceğim. Bir yasayı bir kez daha görüşülmesi için geri göndermek itibar kaybettirmez. Tütün Yasası'nı çıkaracaklar, üreticiyi perişan edecekler. DGM Yasası bugün gelmiş. Mecburen yayınlayacağım. Yapabileceğim başka bir şey yok. Lafa gelince yolsuzlukla mücadele ediyorum diyeceksiniz, ama eyleme gelince kolaylaştırıcı düzenleme yapacaksınız. Bütçe Yasası görüşmelerinde DGM Yasası'nı araya soktular. Olacak şey değil.
Ama halk bilinçli. Yapılacak seçimde yeni bir tablonun ortaya çıkacağını düşünüyorum. Şimdiki konjonktürü de bir yana bırakın; şimdiye kadar hükümetin süresi hiç dört seneyi aşmadı. Ekonomi biraz düzelirse, hükümet seçim konusunda biraz cesaretlenir.
Özelleştirme amacından saptırıldı. Yandaşa gelir sağlamak için kullanılıyor. Kars Süt Kurumu özelleştirildi. Firma makineleri almış gitmiş, üretim yapmıyor. Özelleştirmeden önce 10 yıl üretim yapılması şartı konulsun. 8-10 bankadan çalınan para 15-17 milyar dolar. Sizin söylediğiniz hortumlama lafı bile yumuşak kalıyor. IMF'den 10 milyar dolar gelecek, 5'ini daha önce aldığımız borçlar için kullanacağız" deyince yer yerinden oynuyor.
2001 yılının sonu ve 2002 yılının başında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin; Devletin Savcısı, Valisi, Emekli Paşası ve nihayet Cumhurbaşkanı'nın tespitleri aracılığı ile çekilen fotoğrafı vahimdir kıymetli okuyucu; egemen ve bağımsız bir devletin renkli fotoğrafını değil, ortaçağın yıpranmış, siyah beyaz müstemleke fotoğrafını yansıtmaktadır.
Ve hayrettir, bütün bunlara rağmen durumdan hoşnut olan sadece "liderler"dir.
Bahçeli "Seçime lüzum yok" derken Ecevit; "Ben bu konulara girmek istemiyorum. Türkiye çok umut verici bir sürece girmiş bulundu. Buna gölge düşürecek herhangi bir davranışın Türkiye'de şu sırada olmamasını diliyorum. Onun için bu konulara katılmıyorum, girişmiyorum" demekte ve herkesi güldürmek bir yana derin derin düşündürmektedir.
Peki ya ağzımızla tuttuğumuz bütün bu kuşlara rağmen muhataplarımız, girmek için önlerinde kırk takla attığımız AB yetkilileri hangi fikirdedirler biliyor musunuz:
Avrupa Parlâmentosu Başkanı Nicole Fontaine; "Türkiye tam üyelik kriterlerini yerine getirmemiştir. Eksikleri kendisi de bilmektedir, Dışişleri Bakanı Cem de zaten bunu ifade etmektedir" demiştir.
Boynuma sarılan halkanın gittikçe daha fazla sıkıştığını hissediyorum.Boğuluyorum.
Siz iyi misiniz?