Bugün, gözlerinde parlayan sevinç ışığı ile şanlı bayrağa gururla bakan bir çocuğu gördüm.
Bugün, elindeki şanlı bayrağı sanki İzmir'i kurtarmaya dörtnala giden süvari gibi dimdik taşıyan bir çocuk gördüm.
Bugün, bayrağı düşman üzerine sağdan sola, soldan sağa sallayan bir çocuk gördüm.
Şimdi diyebilirsiniz; 30 Ağustos'ta hiç elinde bayrakla koşan, şanlı bayrağı gururla, onurla sallayan çocuk görmedin mi?
Gördüm; 30 Ağustos başta olmak üzere tüm milli bayramlarda, merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in tertip ettiği kutlama programlarında, sağdan sola, soldan sağa, sanki düşman üzerine gider gibi, çoluk çocuk herkesin elinde bayrakları dalgalandırdığını; marşları, türküleri hep bir ağızdan okuduğu birçok programları, merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey hem bana, hem de bütün âleme gösterdi.
Gördüğüm çocuğun yanında annesi, babası ve kardeşi vardı. Ailesi, çocuğa ve elinde tuttuğu şanlı bayrağa gururla bakıyordu. Ailece, sevgiyle ve onurla, al bayrağın çocuğun elinde dalgalanmasına bakıyorlardı.
Bir zamanlar bu bayrak ne eziyet gördü, ne kadar itibarsızlaştırıldı. Bayrağın bile onurunu, iade-i itibarını, Prof. Dr. Haydar Baş Bey Çağlayan'da, 20 Mayıs 2001 günü, Türk Bayraklı mitinginde yüceltmişti.
Bayrağın itibarı vatanın itibarıdır. Bayrağın namusu milletin namusudur. O bayrak, o vatan uğruna yedi düvelle savaşılıp, arkalarındaki bilmem kaç devletle mücadele edilmedi mi?
Elinde Türk bayrağı ile yaşadığı vatanda özgür, ailesi ile mutlu Afrikalı siyahi bir çocuğu gördüm.
Annesinin, babasının aslen nereli olduğuna, hangi millete, hangi ırka, hangi ten rengine sahip olduğunun o çocuk için en ufak bir önemi yoktu. O bayrağın sahibi, o bayrağı dalgalandıran, o bayrağa parlayan gözleri ile bakan, o çocuktu.
Türkiye de, anneciği, babacığı, kardeşi ile mutlu, elinde kendisini bir parçası hissettiği o al, hilalli bayrağın altında, bir zafer bayramı gününde hayatın, istiklâlin, özgürce yaşamanın gururu içerisinde, gözleri ışıl ışıl parlayan o çocuğu gördüm.
Elindeki al bayrağı düşman üzerine sallayan o siyah çocuğu gördüm. Büyük Atamızın dediği "Ne mutlu Türk'üm diyene " sözünü anlamış, özümsemiş siyah tenli o çocuğu gördüm.
Efendiler, Beyler; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Arap tüm vatandaşlarımızın yanında, bütün renkli ten sahiplerinin güzel şanlı bayrağın altında mutlu huzurlu olduğunu gördüm.
Bugün akşam bayrağı dalgalandıran çocuğun gözlerindeki ışığı kıyamet sabahına kadar parlak tutacak BTP Lideri Hüseyin Baş'ı, kadrosunu ve sevenlerini İstanbul Esenler'de Prof. Dr. Adem Baştürk Kongre Merkezi'nde dinledim.
Rahmetler diliyorum, bize bu vatanı ve bu devleti emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına. Rahmetler, minnetler, şükranlar diliyorum bize gerçek Atatürk'ü yazan ve anlatan çok kıymetli Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e.
Ne Mutlu Türküm diyene.
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023