Henüz Afganistan müdahalesinin tozları yere inmeden ABD Başkanı W. Bush'un "İran, Irak ve Kuzey Kore"yi "şer ekseni" olarak tanımlayıp "Hep savaş!" narasına tutulması, dikkatle tahlil edilmesi gereken bir olaydır.
Adı konmuş vak'a
Herhangi bir fert için "Hep saldırmak istiyor, tüm zihinsel fonksiyonları başkalarına saldırganlığa kilitlemiş; böyle bir tabloya ne dersiniz?" diye psikiyatristlere danışsanız; merhum Mazhar Osman dahil hepsinin vereceği cevap ortaktır, ileri derecede psiko-nevrötik bir vak'a. Böyle bir psikolojik rahatsızlığa müptela bir fertle ilgili bu teşhis, maalesef küresel aktörler ve özellikle ABD için yapılmak ve adı net olarak konulmak durumundadır. Bilimsel olarak adı konulmuştur.
ABD boyunu aşmış
ABD ve Batı dünyası zordadır. Teknolojik gelişimlerini besleyecek enerji ve hammadde kaynakları tükenmek üzeredir. ABD'nin hali Avrupa'dan daha vahimdir. Çünkü çok açılmış, boyunu aşmıştır.
ABD uzun süreden beri dünyaya mamul ihracı yapmak yerine "dolar" ihracı yaparak ekonomisini ayakta tutma trendine girmiştir. Ancak bu durum, ABD'yi içten içe çökertmeye, stagflasyona çekmeye başlamıştır. 11 Eylül saldırılarıyla yaşanan ekonomik panik ve alınan ani radikal tedbirler, bunun göstergesidir. ABD yönetimi, 6. sıradaki enerji devi Enron'un skandal çöküşü ile ekonomi çevreleri başta olmak üzere toplumsal güven erozyonuna uğramıştır. Enron'un yıkıntıları arasında bazı Kongre üyelerinin de adlarının geçtiği ortaya çıkınca bu güven erozyonu, bütün hızıyla devam etmektedir.
Acil tedbir paketi
W. Bush'un başkanlığındaki ABD yönetimi bu içten çöküşün ekonomik tedbirlerini almak için seferber oldu. 1.35 trilyon dolarlık vergi indirimi paketi hazırlandı. ABD Merkez Bankası, yüzde 3.1 civarındaki faizleri daha da aşağı çekti. Maliyet giderlerini azaltıp üretimi tahrik etmek üzere enerji fiyatlarında indirime gidildi.
Bush yönetiminin içerideki bütün bu güven bunalımına, küresel kasası durumundaki IMF'in Arjantin sendromu eklenince ABD'nin çıkmazı daha da daraldı.
ABD için karton düşman şart
Dolayısıyla ABD yönetimi içeride ayakta durabilmek için kendisine dışarıda "kartondan düşmanlar" edinip toplumunun dikkatlerini ürettiği bu "şer ekseni"ne kilitlemek durumundadır. W. Bush'un "şer ekseni" işte bunlardan sonuncusudur. Aksi halde ABD toplumu içe bakış yöntemine yöneldiği nispette ABD'nin çöküşü hızlanmış demektir.
ABD'nin yerini daraltanlar var
Bu arada son dönemde Almanya'nın başını çektiği Avrupa grubu ile Çin ve Japonya'nın öne çıktığı Pasifik grup, ABD'yi adeta Kuzey-Güney Amerika'ya sıkıştırır gibi oldu. İKÖ-AB geyik platformunda görüldüğü üzere Avrupa grubunun Fransa'nın teklifiyle Ortadoğu için çözümler sunma girişimi, ABD'yi İsrail, Rusya, İngiltere ve Türkiye dörtgenine itmiştir.
Türkiye, şu haliyle dahi korkutuyor
Ancak Washington yönetimi, Türkiye'nin tarihsel mirası sebebiyle Türk Dünyası ve Ortadoğu'da bir adım öne çıkmasını göze alamamaktadır. Çünkü böyle bir adım, aynen Pasifik'teki Çin ve Avrupa'daki AB gruplarına benzer bir Büyük Türkiye'yi Türk Dünyası-Ortadoğu ekseninde ortaya çıkartır ki, bu da ABD'nin korktuğunun başına gelmesi demek olur. Bu bağlamda Kopenhag kriterleriyle "mikrokültürel" bölünmüşlüğe tabi tutulmuş bir Türkiye, hem ABD'nin hem de AB'nin tam arzuladıkları bir Türkiye'dir. AB ile ABD'nin PKK ve anadilde eğitim... gibi Türkiye için hassas konularda aynı senaryoyu açıkça paylaşmaları da bundandır.
Türkiye'yi yoracak çıban
Bu bakımdan ABD, Ortadoğu'yu yoran klasik İsrail çıbanına ek olarak Türkiye'yi de yoracak bir başka çıban üretmenin yanında, IMF aracılığıyla Türk ekonomisinin ABD'ye hep bağımlı olmasına, lobilerinde şekillendirdiği ve şişirdiği eski tüfekler kadar yeniyetme politikacılar aracılığıyla Türk siyasetinin de tamamen Washinton'un yörüngesinde kalmasına çabalamaktadır. Yanısıra William Safir'in ağzından Türkiye'ye güya Musul ve Kerkük vaadiyle Washington tarafından Kuzey Irak'ta oluşturulmak istenen karton Kürdistan oluşumu, Türkiye'yi komşularından tecrit etmeye ve onlarla dalaştırıp güç kaybettirmeye dönük bir manevradır.
En verimli Türkiye, yorgun Türkiye'dir
ABD için en verimli Türkiye, söylemlerde en güçlü Türkiye; ama somut olaylarda "bitkisel hayatta iş görebilecek bir Türkiye"dir. Yani, ABD için Türkiye'nin "hizmet görecek güçte olması" kafidir. Yıllardan beri kalkmayan tekstil kotaları ve Savunma Sanayii'ndeki ABD rezervleri ile "güçlü Türkiye" söyleminin buluştuğu ortak nokta budur. ABD, pekçok startejide güya çeliştiği AB ülkelerine bile bu kotaları uygulamaz iken, her dem sırtını sıvazladığı Türkiye'yi kotalarla boğmasının izahı, bundan gayrı mümkün değildir. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın geçen hafta altını çizdiği gibi "Çünkü bu tehlikeli ortamda bu görevi bir tek Türkiye gerçekleştirebilir."
Bugün, Batı dayatmaları karşısında yaşanan derin sesizliğe rağmen hala büyük Türkiye idealini hisseden devlet erkânının belki ilk yapması gereken iş, Türkiye'yi AB-ABD tahterevallisinden indirip yere sağlam bastıracak stratejiler geliştirmektir. Bu da AB ve ABD'nin azınlık lobilerinden süt emmiş siyaset ve devlet adamlarıyla olmayacağına göre; yol, bellidir. Kuvay-ı Milliye. Başka var mı derseniz, derim ki; bilmiyorum başka çıkar yol.
Adı konmuş vak'a
Herhangi bir fert için "Hep saldırmak istiyor, tüm zihinsel fonksiyonları başkalarına saldırganlığa kilitlemiş; böyle bir tabloya ne dersiniz?" diye psikiyatristlere danışsanız; merhum Mazhar Osman dahil hepsinin vereceği cevap ortaktır, ileri derecede psiko-nevrötik bir vak'a. Böyle bir psikolojik rahatsızlığa müptela bir fertle ilgili bu teşhis, maalesef küresel aktörler ve özellikle ABD için yapılmak ve adı net olarak konulmak durumundadır. Bilimsel olarak adı konulmuştur.
ABD boyunu aşmış
ABD ve Batı dünyası zordadır. Teknolojik gelişimlerini besleyecek enerji ve hammadde kaynakları tükenmek üzeredir. ABD'nin hali Avrupa'dan daha vahimdir. Çünkü çok açılmış, boyunu aşmıştır.
ABD uzun süreden beri dünyaya mamul ihracı yapmak yerine "dolar" ihracı yaparak ekonomisini ayakta tutma trendine girmiştir. Ancak bu durum, ABD'yi içten içe çökertmeye, stagflasyona çekmeye başlamıştır. 11 Eylül saldırılarıyla yaşanan ekonomik panik ve alınan ani radikal tedbirler, bunun göstergesidir. ABD yönetimi, 6. sıradaki enerji devi Enron'un skandal çöküşü ile ekonomi çevreleri başta olmak üzere toplumsal güven erozyonuna uğramıştır. Enron'un yıkıntıları arasında bazı Kongre üyelerinin de adlarının geçtiği ortaya çıkınca bu güven erozyonu, bütün hızıyla devam etmektedir.
Acil tedbir paketi
W. Bush'un başkanlığındaki ABD yönetimi bu içten çöküşün ekonomik tedbirlerini almak için seferber oldu. 1.35 trilyon dolarlık vergi indirimi paketi hazırlandı. ABD Merkez Bankası, yüzde 3.1 civarındaki faizleri daha da aşağı çekti. Maliyet giderlerini azaltıp üretimi tahrik etmek üzere enerji fiyatlarında indirime gidildi.
Bush yönetiminin içerideki bütün bu güven bunalımına, küresel kasası durumundaki IMF'in Arjantin sendromu eklenince ABD'nin çıkmazı daha da daraldı.
ABD için karton düşman şart
Dolayısıyla ABD yönetimi içeride ayakta durabilmek için kendisine dışarıda "kartondan düşmanlar" edinip toplumunun dikkatlerini ürettiği bu "şer ekseni"ne kilitlemek durumundadır. W. Bush'un "şer ekseni" işte bunlardan sonuncusudur. Aksi halde ABD toplumu içe bakış yöntemine yöneldiği nispette ABD'nin çöküşü hızlanmış demektir.
ABD'nin yerini daraltanlar var
Bu arada son dönemde Almanya'nın başını çektiği Avrupa grubu ile Çin ve Japonya'nın öne çıktığı Pasifik grup, ABD'yi adeta Kuzey-Güney Amerika'ya sıkıştırır gibi oldu. İKÖ-AB geyik platformunda görüldüğü üzere Avrupa grubunun Fransa'nın teklifiyle Ortadoğu için çözümler sunma girişimi, ABD'yi İsrail, Rusya, İngiltere ve Türkiye dörtgenine itmiştir.
Türkiye, şu haliyle dahi korkutuyor
Ancak Washington yönetimi, Türkiye'nin tarihsel mirası sebebiyle Türk Dünyası ve Ortadoğu'da bir adım öne çıkmasını göze alamamaktadır. Çünkü böyle bir adım, aynen Pasifik'teki Çin ve Avrupa'daki AB gruplarına benzer bir Büyük Türkiye'yi Türk Dünyası-Ortadoğu ekseninde ortaya çıkartır ki, bu da ABD'nin korktuğunun başına gelmesi demek olur. Bu bağlamda Kopenhag kriterleriyle "mikrokültürel" bölünmüşlüğe tabi tutulmuş bir Türkiye, hem ABD'nin hem de AB'nin tam arzuladıkları bir Türkiye'dir. AB ile ABD'nin PKK ve anadilde eğitim... gibi Türkiye için hassas konularda aynı senaryoyu açıkça paylaşmaları da bundandır.
Türkiye'yi yoracak çıban
Bu bakımdan ABD, Ortadoğu'yu yoran klasik İsrail çıbanına ek olarak Türkiye'yi de yoracak bir başka çıban üretmenin yanında, IMF aracılığıyla Türk ekonomisinin ABD'ye hep bağımlı olmasına, lobilerinde şekillendirdiği ve şişirdiği eski tüfekler kadar yeniyetme politikacılar aracılığıyla Türk siyasetinin de tamamen Washinton'un yörüngesinde kalmasına çabalamaktadır. Yanısıra William Safir'in ağzından Türkiye'ye güya Musul ve Kerkük vaadiyle Washington tarafından Kuzey Irak'ta oluşturulmak istenen karton Kürdistan oluşumu, Türkiye'yi komşularından tecrit etmeye ve onlarla dalaştırıp güç kaybettirmeye dönük bir manevradır.
En verimli Türkiye, yorgun Türkiye'dir
ABD için en verimli Türkiye, söylemlerde en güçlü Türkiye; ama somut olaylarda "bitkisel hayatta iş görebilecek bir Türkiye"dir. Yani, ABD için Türkiye'nin "hizmet görecek güçte olması" kafidir. Yıllardan beri kalkmayan tekstil kotaları ve Savunma Sanayii'ndeki ABD rezervleri ile "güçlü Türkiye" söyleminin buluştuğu ortak nokta budur. ABD, pekçok startejide güya çeliştiği AB ülkelerine bile bu kotaları uygulamaz iken, her dem sırtını sıvazladığı Türkiye'yi kotalarla boğmasının izahı, bundan gayrı mümkün değildir. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın geçen hafta altını çizdiği gibi "Çünkü bu tehlikeli ortamda bu görevi bir tek Türkiye gerçekleştirebilir."
Bugün, Batı dayatmaları karşısında yaşanan derin sesizliğe rağmen hala büyük Türkiye idealini hisseden devlet erkânının belki ilk yapması gereken iş, Türkiye'yi AB-ABD tahterevallisinden indirip yere sağlam bastıracak stratejiler geliştirmektir. Bu da AB ve ABD'nin azınlık lobilerinden süt emmiş siyaset ve devlet adamlarıyla olmayacağına göre; yol, bellidir. Kuvay-ı Milliye. Başka var mı derseniz, derim ki; bilmiyorum başka çıkar yol.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019