İki yıl önce bazı AB sözcüleri, "Türkiye AB üyeliği için Vatikan'ı ikna etsin" deyince bizim siyasilerimiz, özellikle de miyop laikçi solcularımız şok olmuştu.
Nasıl olurdu da Müslüman halkın şerrinden (!) korunmak için bir uygarlık kalesi olarak gördükleri Avrupa Birliği, üyelik için son merci olarak Vatikan'ı gösterirdi.
Hem de bu yöndeki ilk sinyalin en katı laik AB ülkesi olarak bilinen Fransız devlet adamlarından gelmesi büsbütün şok etmişti.
Öyle ya bizim laikçi solcu aydınlarımız din denilince uzaylı gibi mesafeli durmayı bir aydın raconu bellemişlerdi.
Şimdilerde büsbütün suspus oldular çünkü Avrupa Birliği Türkiye'ye din devleti Vatikan'dan icazet almayı önermekle kalmıyor, bir adım daha öteye gidiyor.
Avrupa Birliği ülkeleri, o seküler-laik uygarlığın beşiği diye bilinen ülkeler AB Anayasası'na Hıristiyanlığı yerleştirmekte kararlılar.
Yedi AB ülkesinin Avrupa Anayasasında Hıristiyanlığa referans olarak gösterme ısrarı Anayasa müzakerelerini tıkadı.
Geçen yıl tamamlanması beklenen Anayasa bir türlü oylama konusu olamıyor. Çünkü İtalya, Litvanya, Malta, Polonya, Portekiz, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti AB Dönem Başkanı İrlanda'ya bir mektup göndererek Anayasa'da "Hıristiyan" dinine atıfta bulunulmasını talep etti.
AB Dönem Başkanı İrlanda ve Yunanistan da bu teklife sıcak bakıyor.
Fransa ise ortak değerler olarak laikliğin vurgulanmasını istiyor.
Ancak Fransa'nın laiklikten anladığının da katı bir Katolizm olduğu Fransa'nın yabancı düşmanlığı ve başörtüsü yasağı ile ilgili tutumundan anlaşılıyor.
Dünyaca ünlü Türk sosyologu Prof. Dr. Şerif Mardin, daha bir hafta önce sanılanın aksine Fransa'nın Katolik fanatizminin hortladığından yakınmıştı.
Laiklik adına dine mesafeli AB aşıkı solcularımıza haksızlık etmeyelim.
Daha düne kadar "referansım İslam" diyen AKP iktidarı da benzer bir çelişkiyi yaşıyor.
AB'nin fanatik savunucusu iktidar AB'nin Hıristiyanlık ısrarından şikayetçi değil. Tam aksine onlar Hıristiyanlık vurgusu yaptıkça, bizimkiler de "medeniyet projesi, medeniyetler barışı projesi" diye lanse ediyorlar.
Onların medeniyet tercihine bir şey diyemem. Başbakan'ın aile dostu Berlusconi "Batı uygarlığı üstün, İslam uygarlığı geri bir medeniyettir" dedikten sonra Erdoğan, "İslam Ortak Pazarı inancını paylaşmıyorum", Fethullah Gülen "AB'ye karşı çıkan mürteci, İslam dünyası diye bir dünya yok" diyerek tercihlerini yapmış oldular.
Bizim itirazımız bu kişisel tercihlerine dini ve siyasi meşruiyet sağlayarak bütün bir millete dayatmalarıdır.
Nasıl olurdu da Müslüman halkın şerrinden (!) korunmak için bir uygarlık kalesi olarak gördükleri Avrupa Birliği, üyelik için son merci olarak Vatikan'ı gösterirdi.
Hem de bu yöndeki ilk sinyalin en katı laik AB ülkesi olarak bilinen Fransız devlet adamlarından gelmesi büsbütün şok etmişti.
Öyle ya bizim laikçi solcu aydınlarımız din denilince uzaylı gibi mesafeli durmayı bir aydın raconu bellemişlerdi.
Şimdilerde büsbütün suspus oldular çünkü Avrupa Birliği Türkiye'ye din devleti Vatikan'dan icazet almayı önermekle kalmıyor, bir adım daha öteye gidiyor.
Avrupa Birliği ülkeleri, o seküler-laik uygarlığın beşiği diye bilinen ülkeler AB Anayasası'na Hıristiyanlığı yerleştirmekte kararlılar.
Yedi AB ülkesinin Avrupa Anayasasında Hıristiyanlığa referans olarak gösterme ısrarı Anayasa müzakerelerini tıkadı.
Geçen yıl tamamlanması beklenen Anayasa bir türlü oylama konusu olamıyor. Çünkü İtalya, Litvanya, Malta, Polonya, Portekiz, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti AB Dönem Başkanı İrlanda'ya bir mektup göndererek Anayasa'da "Hıristiyan" dinine atıfta bulunulmasını talep etti.
AB Dönem Başkanı İrlanda ve Yunanistan da bu teklife sıcak bakıyor.
Fransa ise ortak değerler olarak laikliğin vurgulanmasını istiyor.
Ancak Fransa'nın laiklikten anladığının da katı bir Katolizm olduğu Fransa'nın yabancı düşmanlığı ve başörtüsü yasağı ile ilgili tutumundan anlaşılıyor.
Dünyaca ünlü Türk sosyologu Prof. Dr. Şerif Mardin, daha bir hafta önce sanılanın aksine Fransa'nın Katolik fanatizminin hortladığından yakınmıştı.
Laiklik adına dine mesafeli AB aşıkı solcularımıza haksızlık etmeyelim.
Daha düne kadar "referansım İslam" diyen AKP iktidarı da benzer bir çelişkiyi yaşıyor.
AB'nin fanatik savunucusu iktidar AB'nin Hıristiyanlık ısrarından şikayetçi değil. Tam aksine onlar Hıristiyanlık vurgusu yaptıkça, bizimkiler de "medeniyet projesi, medeniyetler barışı projesi" diye lanse ediyorlar.
Onların medeniyet tercihine bir şey diyemem. Başbakan'ın aile dostu Berlusconi "Batı uygarlığı üstün, İslam uygarlığı geri bir medeniyettir" dedikten sonra Erdoğan, "İslam Ortak Pazarı inancını paylaşmıyorum", Fethullah Gülen "AB'ye karşı çıkan mürteci, İslam dünyası diye bir dünya yok" diyerek tercihlerini yapmış oldular.
Bizim itirazımız bu kişisel tercihlerine dini ve siyasi meşruiyet sağlayarak bütün bir millete dayatmalarıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014