Avrupa'da ve Almanya'da demokrasiye sahip çıkma mücadelesi: Gözlemlerim
09.12.2025 00:00:00
Son yıllarda Avrupa'da aşırı sağın yükselişi dikkat çekici bir hız kazandı. Fransa, İtalya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde bu akımların güçlenmesi, Avrupa Birliği'nin birliğini ve toplumsal barışı doğrudan etkiliyor. Ekonomik eşitsizlik, göçmen karşıtlığı ve sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler, bu yükselişin temel sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor. Aşırı sağ partiler, karmaşık sorunlara basit çözümler sunarak toplumdaki korku ve kaygıları değerlendirebiliyor. Bu durum sadece politik dengeleri değil, aynı zamanda günlük hayatı ve toplumsal uyumu da tehdit ediyor.
Almanya da bu eğilimden muaf değil. Ülke genelinde yayımlanan anketler, aşırı sağ partilerin özellikle bazı bölgelerde oy oranlarını artırdığını gösteriyor. Ekonomik sıkıntılar, artan kira ve yaşam maliyetleri özellikle gençler ve düşük gelirli kesimlerde öfke ve umutsuzluk yaratıyor. Göç ve iltica politikaları etrafında dolaşan yanlış bilgiler, kaygıları büyütüyor ve aşırı sağ partiler bu kaygıları kullanarak sert bir dil tercih ediyor. Siyasi kutuplaşma ise karşı görüşleri anlamayı zorlaştırıyor ve aşırı uçların görünürlüğünü artırıyor.
Buna karşılık Almanya'da toplum da sessiz kalmıyor. İnsanlar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler çeşitli önlemlerle demokrasiye sahip çıkıyor. SPD, DGB, Bündnis 90/Die Grünen, Omas gegen Rechts ve Jugendwerkstätten Odenwald gibi kuruluşlar, demokratik değerleri savunmak için gençleri eğitiyor, farkındalık kampanyaları yürütüyor ve toplumda birlikte yaşam kültürünü güçlendirmeye çalışıyor.
Hessen eyaletine bağlı Michelstadt kasabasında gözlemlediğim barışçıl gösteri, bu çabaların somut bir örneği. Farklı yaşlardan ve geçmişlerden insanlar, meydanda bir araya gelerek "Demokrasiyi birlikte koruruz" mesajını verdi. Katılımcılar, nefret söylemine, ayrımcılığa ve aşırı sağ diline karşı ortak bir duruş sergiledi. Meydandaki atmosfer hem kararlı hem de umut doluydu.
Günün devamında, yan yana köy olan Steinbach, Odenwald'ta düzenlenen kısa bir "Demokrasi için dua" buluşması gerçekleşti. Burada insanlar sessizce bir araya geldi; mesaj basitti ama güçlüydü: Demokrasiye sahip çıkmak gerekiyor. Michelstadt'taki meydan duruşu ile Steinbach'taki sessiz dayanışma, farklı yollarla aynı amacı paylaşıyordu.
Avrupa genelinde ve Almanya'da yürütülen çalışmalar yalnızca etkinliklerle sınırlı değil. Gençlere yönelik demokrasi eğitimleri, kadın gruplarının yürüttüğü farkındalık kampanyaları, sendikaların ve gönüllülerin katkılarıyla günlük yaşamda ayrımcılığa karşı somut adımlar atılıyor. "Jugendwerkstätten Odenwald" gibi bölgesel girişimler, yerelde demokrasi kültürünü güçlendirmede kritik bir rol oynuyor.
Siyasi partiler de aşırı sağa karşı net bir tutum sergiliyor. Demokratik partilerin büyük çoğunluğu, aşırı sağ partilerle herhangi bir iş birliği yapılmayacağını açıkça belirtiyor. Bu tavır toplumun geniş kesimlerinde güven oluşturuyor. Avrupa Birliği ise sosyal medyada dezenformasyonun yayılmasını önlemek için yeni uygulamalar hayata geçiriyor; çünkü yanlış bilgi artık aşırı sağın destek bulmasında belirleyici.
Yapılabilecekler ise çeşitleniyor. Eğitim programlarının yaygınlaştırılması, yerel medya ve sosyal medya farkındalığının artırılması, toplumsal katılımın teşvik edilmesi ve sivil toplumun güçlendirilmesi kritik önemde. Ayrıca belediyeler ve yerel yönetimler, farklı geçmişlerden insanların bir arada yaşamını destekleyecek projeler geliştirebilir; kültürel etkinlikler ve diyalog programları bu anlamda önemli araçlar sunuyor.
Türkiye açısından bakıldığında da durum önemli. Almanya'da yaşayan milyonlarca Türkiye kökenli insan, aşırı sağın yükselişinden doğrudan etkileniyor.
Sonuç olarak Michelstadt ve Steinbach'ta gözlemlediğim tablo, demokrasiye sahip çıkmanın gücünü açıkça gösteriyor. Demokrasi, sessiz kalındığında zayıflar; insanlar yan yana durduğunda ise güçlenir. Michelstadt'taki meydan ve Steinbach'taki kilise buluşması, Almanya'nın bu sınavı ciddiyetle ele aldığını gösteriyor. Ve bu, hepimiz için umut verici bir işaret.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Bürüç / diğer yazıları
- Avrupa'da ve Almanya'da demokrasiye sahip çıkma mücadelesi: Gözlemlerim / 09.12.2025
- COP31 öncesi Türkiye'de enerji ve iklim gerçeği / 07.12.2025
- Belçika'nın sessiz hamlesi ve Putin'e açılan beklenmedik alan / 05.12.2025
- Finansal nükleer: ABD ve Çin küresel tahvil dengesi / 04.12.2025
- Donmuş varlıkların ikilemi: Avrupa'nın Ukrayna finansmanında olası senaryolar ve küresel yansımaları / 03.12.2025
- Enerji güvenliği ve Türkiye'nin bölgesel güç hedefi / 02.12.2025
- Karadeniz'de artan saldırıların anlamı ve Türkiye açısından sonuçları / 01.12.2025
- Çin savaş söylemlerini sertleştirirken ABD'ye neden sürekli borç veriyor? / 30.11.2025
- Maduro'nun "Hazır olun" mesajı: Gerçek bir savaş mı, yoksa stratejik retorik mi? / 29.11.2025
- Doğu Akdeniz'de yeni hamle: Lübnan–GKRY anlaşması Türkiye için ne anlama geliyor? / 28.11.2025
- COP31 öncesi Türkiye'de enerji ve iklim gerçeği / 07.12.2025
- Belçika'nın sessiz hamlesi ve Putin'e açılan beklenmedik alan / 05.12.2025
- Finansal nükleer: ABD ve Çin küresel tahvil dengesi / 04.12.2025
- Donmuş varlıkların ikilemi: Avrupa'nın Ukrayna finansmanında olası senaryolar ve küresel yansımaları / 03.12.2025
- Enerji güvenliği ve Türkiye'nin bölgesel güç hedefi / 02.12.2025
- Karadeniz'de artan saldırıların anlamı ve Türkiye açısından sonuçları / 01.12.2025
- Çin savaş söylemlerini sertleştirirken ABD'ye neden sürekli borç veriyor? / 30.11.2025
- Maduro'nun "Hazır olun" mesajı: Gerçek bir savaş mı, yoksa stratejik retorik mi? / 29.11.2025
- Doğu Akdeniz'de yeni hamle: Lübnan–GKRY anlaşması Türkiye için ne anlama geliyor? / 28.11.2025
