Ankara'dakilerin tek dertlerinin AB ve ABD olduğunu anlamamak için hem kör hem de sağır olmak lazım. İktidar ve muhalefet liderlerinin tamamının önceliği AB ve ABD; hepsi bunu söylüyor.
Mesut Yılmaz, herşey bir yana AB işleri bir yana, diyor. TÜSİAD'la buluşan Tayyip Erdoğan, MHP'nin dışarıda bırakıldığı muhtemel koalisyona girmese bile AB'nin isteklerinin yerine getirilmesi için her türlü desteğe hazır olduğunu açıklıyor. Recai Kutan da TÜSİAD'la görüştükten sonra benzer şeyler ifade ediyor, onun da önceliği AB. Tansu Çiller ise, hem AB düzenlemeleri için açık desteğini açıklıyor, hem de ABD'nin partneri olmak üzere "Ah keşke başbakanlık ben de olsa" diye ABD'ye mesaj gönderiyor.
Çark ve dans
Devlet Bahçeli ise bunca AB tavizlerinin altında imzası olmasına rağmen, nasıl olur da bazı lobilerce, sanki AB karşıtı imiş gibi görülmeye çalışıldığının izahını yapamıyor, kendi kendini yiyor. Milletin anasını ağlatan bu kadar AB ve IMF tavizlerdeki MHP katkısı ve tam uyum hizmeti olmasına rağmen el altından koalisyondan postalanma girişimlerini güya içine sindiremiyor. Sindirim zorluğu çekince AB'den millete doğru çark eder gibi yapıyor. Sonra tekrar AB'ye çark ediyor.Bir o tarafa, bir bu tarafa; derken çark, oluyor dans...DSP ise AB ve ABD'cilerin tam bir türeme ve üreme ortamı...Millet açmış, millet işsizmiş, millet nâçarmış, millet dağılmışmış...Kime ne?
Seçim meçim de hikaye...
Bu şartlar altında kim gider seçime.Bir çocuk bile dayak yiyeceğini anlayınca babasından kaçarken, milletin şamarını yiyecekleri kesin olan bu profesyoneller seçime gider mi?Seçim şamatası, son tavizleri de Batılılara sunmak için çıkartılan kuru gürültüdür.Ne AB seçim istiyor, ne ABD...Ne içerideki AB'ciler seçim istiyor, ne de ABD'ciler.Ne iktidar, ne de muhalefet seçim istiyor.Seçim, milletin şahlanışı, tüm mandaların ve mandacıların yok oluşu demektir. Bağımsız Türkiye Partisi'nin tek başına iktidarı demektir.Varlığını manda üzere bina edenler seçim isteyebilir mi?Hepsi ipe un seriyor; kimi AB'yi bahane ediyor, kimi ekonomiyi, kimi kendi hukuki konumunu...Ankara'da istifalar baş döndürüyor.
AB ile ABD'den global mühendislik heyetlerinden biri geliyor, biri gidiyor. Global odaklar nöbetleşe çalışıyor.Misafir nöbetçiler değiştikçe istifalar çoğalıyor.Kemal Derviş ise tüm devlet mekanizmasının bağlandığı tek kazık...Allah, Allaaah...AB'ciler ve ABD'ciler bu kazığı nasıl sağlamlaştırırız; bütün hesap bu.Şu vahim ahvali görmemek için âma olmak bile yetmez.
AB-ABD ortak oyunu
Bazıları AB ile ABD'nin Türkiye'nin meseleleri hususunda ayrı düşündükleri vehmine kapılabilir.Halbuki AB ve ABD aynı gölde avlanıyorlar.Bizim göllerde... Bizim topraklarda... Bizim coğrafyamızda.Her ikisi de aynı düşünüyor... Hepsi aynı işlerin peşinde.Hedefleri aynı, hesapları aynı.Sadece Türkiye'yi yeme niyetlerinde; pardon, yoğurt yeyişlerinde farklılık var, o kadar.Mesela birinin önceliği Kuzey Irak ve güneydoğumuz... Diğerinin önceliği Kıbrıs ve suriçi istanbul.Biri Türkiye'yi yemeye askerinden ve Kıbrıs'tan başlayayım, diye planlıyor. Diğeri de atıştıra atıştıra Türk askerinden ve Kuzey Irak'tan başlayayım, diye hesap kuruyor.Biri sofra servislerini, eski ve yeni tüm AB'ciler "ortaklaşa yapsınlar" istiyor. Diğeri, onlar hem yorgun, hem de kendi kendilerini yiyor; iyisi mi servisi Cem-Derviş-Özkan troykası yapsın, istiyor.Kimse sizi kandırmasın; AB ile ABD arasında sadece bu kadar farklılık var.
Global mühendisler devrede
Bu global düzen sadece siyasi mühendislik yapmıyor.Medya ve iş dünyası mühendisliği de yapıyor.Görmüyor musunuz; 15 tane profesör Türk hekim, "Başbakan Ecevit hasta" raporu verdiğinde tasmalı medyacılarımız da, dışa bağımlı iş dünyamız da, ne tepki verdiler?Hayır, Ecevit'in sağlığı yerinde, ayakları çalışmasa da beyni çalışıyor, demiyorlar mıydı koro halinde...Ya şimdi?Ne zaman ki, Financial Times, Washington Post, Washington Times, Associated Press, Wall Street Journal... vs. Başbakan Ecevit için "hasta adam" duyuruları yapmaya başladılar. Bizimkiler de hep beraber koro halinde "Ecevit hasta" diye bastılar yaygarayı. Medyacılar yaygarayı basarken, vekiller de istifaları bastılar.İşte oyun içinde oyun...Bunlara inat, Başbakan Ecevit, hekimleri de elinin tersiyle itti. Hasta filan değilim, bu oyunu tek başıma bozarım, diyor şimdi.Ama bozamaz.Kendisi de bir Apo oyunuyla işbaşına geldi çünkü.Büyük oyunu bozabilmesi için önce Rahşan hanımı boşaması lazım. Bu saatten sonra o da zor.Başbakan Ecevit'in ne yapacağını bilmem ama; bütün bu oyunları kim bozacak, biliyor musunuz?Millet... Büyük Türk Milleti.İktidarıyla, muhalefetiyle Ankara'daki yahut bölücü azınlıkların kanatları altına tünemiş taşradaki tüm AB'ci, ABD'ci, IMF'ci ve Vatikancı partileri seçim sandığına gömecek millet.Sandık Kasım'da da gelse böyle, Nisan'da da gelse böyle...Türkiye'de yepyeni bir çağ açılıyor.
Bağımsız Türkiye dönemi... Bağımsız Türkiye Partisi dönemi.Milli Ekonomi ve Kalkınma devri.Meydanlardaki coşkuyu gördükçe gözlerine inanamayanlar, dış basının satır aralarında geziversinler.
AB'cilerin ve ABD'cilerin asıl korkusu bu.Zira oyunu bozacak tek yol bu.
Mesut Yılmaz, herşey bir yana AB işleri bir yana, diyor. TÜSİAD'la buluşan Tayyip Erdoğan, MHP'nin dışarıda bırakıldığı muhtemel koalisyona girmese bile AB'nin isteklerinin yerine getirilmesi için her türlü desteğe hazır olduğunu açıklıyor. Recai Kutan da TÜSİAD'la görüştükten sonra benzer şeyler ifade ediyor, onun da önceliği AB. Tansu Çiller ise, hem AB düzenlemeleri için açık desteğini açıklıyor, hem de ABD'nin partneri olmak üzere "Ah keşke başbakanlık ben de olsa" diye ABD'ye mesaj gönderiyor.
Çark ve dans
Devlet Bahçeli ise bunca AB tavizlerinin altında imzası olmasına rağmen, nasıl olur da bazı lobilerce, sanki AB karşıtı imiş gibi görülmeye çalışıldığının izahını yapamıyor, kendi kendini yiyor. Milletin anasını ağlatan bu kadar AB ve IMF tavizlerdeki MHP katkısı ve tam uyum hizmeti olmasına rağmen el altından koalisyondan postalanma girişimlerini güya içine sindiremiyor. Sindirim zorluğu çekince AB'den millete doğru çark eder gibi yapıyor. Sonra tekrar AB'ye çark ediyor.Bir o tarafa, bir bu tarafa; derken çark, oluyor dans...DSP ise AB ve ABD'cilerin tam bir türeme ve üreme ortamı...Millet açmış, millet işsizmiş, millet nâçarmış, millet dağılmışmış...Kime ne?
Seçim meçim de hikaye...
Bu şartlar altında kim gider seçime.Bir çocuk bile dayak yiyeceğini anlayınca babasından kaçarken, milletin şamarını yiyecekleri kesin olan bu profesyoneller seçime gider mi?Seçim şamatası, son tavizleri de Batılılara sunmak için çıkartılan kuru gürültüdür.Ne AB seçim istiyor, ne ABD...Ne içerideki AB'ciler seçim istiyor, ne de ABD'ciler.Ne iktidar, ne de muhalefet seçim istiyor.Seçim, milletin şahlanışı, tüm mandaların ve mandacıların yok oluşu demektir. Bağımsız Türkiye Partisi'nin tek başına iktidarı demektir.Varlığını manda üzere bina edenler seçim isteyebilir mi?Hepsi ipe un seriyor; kimi AB'yi bahane ediyor, kimi ekonomiyi, kimi kendi hukuki konumunu...Ankara'da istifalar baş döndürüyor.
AB ile ABD'den global mühendislik heyetlerinden biri geliyor, biri gidiyor. Global odaklar nöbetleşe çalışıyor.Misafir nöbetçiler değiştikçe istifalar çoğalıyor.Kemal Derviş ise tüm devlet mekanizmasının bağlandığı tek kazık...Allah, Allaaah...AB'ciler ve ABD'ciler bu kazığı nasıl sağlamlaştırırız; bütün hesap bu.Şu vahim ahvali görmemek için âma olmak bile yetmez.
AB-ABD ortak oyunu
Bazıları AB ile ABD'nin Türkiye'nin meseleleri hususunda ayrı düşündükleri vehmine kapılabilir.Halbuki AB ve ABD aynı gölde avlanıyorlar.Bizim göllerde... Bizim topraklarda... Bizim coğrafyamızda.Her ikisi de aynı düşünüyor... Hepsi aynı işlerin peşinde.Hedefleri aynı, hesapları aynı.Sadece Türkiye'yi yeme niyetlerinde; pardon, yoğurt yeyişlerinde farklılık var, o kadar.Mesela birinin önceliği Kuzey Irak ve güneydoğumuz... Diğerinin önceliği Kıbrıs ve suriçi istanbul.Biri Türkiye'yi yemeye askerinden ve Kıbrıs'tan başlayayım, diye planlıyor. Diğeri de atıştıra atıştıra Türk askerinden ve Kuzey Irak'tan başlayayım, diye hesap kuruyor.Biri sofra servislerini, eski ve yeni tüm AB'ciler "ortaklaşa yapsınlar" istiyor. Diğeri, onlar hem yorgun, hem de kendi kendilerini yiyor; iyisi mi servisi Cem-Derviş-Özkan troykası yapsın, istiyor.Kimse sizi kandırmasın; AB ile ABD arasında sadece bu kadar farklılık var.
Global mühendisler devrede
Bu global düzen sadece siyasi mühendislik yapmıyor.Medya ve iş dünyası mühendisliği de yapıyor.Görmüyor musunuz; 15 tane profesör Türk hekim, "Başbakan Ecevit hasta" raporu verdiğinde tasmalı medyacılarımız da, dışa bağımlı iş dünyamız da, ne tepki verdiler?Hayır, Ecevit'in sağlığı yerinde, ayakları çalışmasa da beyni çalışıyor, demiyorlar mıydı koro halinde...Ya şimdi?Ne zaman ki, Financial Times, Washington Post, Washington Times, Associated Press, Wall Street Journal... vs. Başbakan Ecevit için "hasta adam" duyuruları yapmaya başladılar. Bizimkiler de hep beraber koro halinde "Ecevit hasta" diye bastılar yaygarayı. Medyacılar yaygarayı basarken, vekiller de istifaları bastılar.İşte oyun içinde oyun...Bunlara inat, Başbakan Ecevit, hekimleri de elinin tersiyle itti. Hasta filan değilim, bu oyunu tek başıma bozarım, diyor şimdi.Ama bozamaz.Kendisi de bir Apo oyunuyla işbaşına geldi çünkü.Büyük oyunu bozabilmesi için önce Rahşan hanımı boşaması lazım. Bu saatten sonra o da zor.Başbakan Ecevit'in ne yapacağını bilmem ama; bütün bu oyunları kim bozacak, biliyor musunuz?Millet... Büyük Türk Milleti.İktidarıyla, muhalefetiyle Ankara'daki yahut bölücü azınlıkların kanatları altına tünemiş taşradaki tüm AB'ci, ABD'ci, IMF'ci ve Vatikancı partileri seçim sandığına gömecek millet.Sandık Kasım'da da gelse böyle, Nisan'da da gelse böyle...Türkiye'de yepyeni bir çağ açılıyor.
Bağımsız Türkiye dönemi... Bağımsız Türkiye Partisi dönemi.Milli Ekonomi ve Kalkınma devri.Meydanlardaki coşkuyu gördükçe gözlerine inanamayanlar, dış basının satır aralarında geziversinler.
AB'cilerin ve ABD'cilerin asıl korkusu bu.Zira oyunu bozacak tek yol bu.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019