21 Temmuz 2015 tarihli Sputnik News haberine göre, İsrail Savunma Güçleri'nden (IDF) üst düzey bir komutan, pek çok El Nusra militanının İsrail'de tedavi gördüğünü açıklamış ve Haberin kaynağı olarak Haaretz web sitesine işaret etmişti.
BM'nin 2014'teki raporu bu haberi doğruluyor ve İsrail ordusu ile IŞİD dahil Suriyeli isyancılar arasındaki düzenli ve yakın iletişimden bahsediyordu. Yaralı IŞİD ve El Nusra militanlarının 4 İsrail hastanesine gönderilip tedavi edildiğini ortaya koyan bu raporda, İsrail'in IŞİD'i desteklediğine ve İsrail'den Suriye'deki tekfirci hareketlere fon sağlandığına da yer veriliyordu…
İsrail, 2 Ocak günü Beyrut'un güneyine düzenlediği hava saldırısında Hamas'ın siyasi daire başkan yardımcısı Salih el-Aruri, iki Kassam taburu komutanı ve dört Hamas mensubunu öldürdü. İzzeddin el-Kassam Tugaylarının kurulmasına katkıda bulunan Aruri, 15 yıl İsrail hapishanelerinde kaldıktan sonra sınır dışı edilmiş ve Lübnan'da yaşamaya başlamıştı. Aruri Hamas'ın önde gelen isimlerinden biriydi ve Batı Şeria'daki Filistin direnişinin beyni olarak biliniyordu…
Ayrıca İsrail, 25 Aralık'ta Suriye'ye düzenlediği füze saldırısında, İran'ın direniş cephesini desteklemekle görevli askeri danışmanı ve Kasım Süleymani'nin de arkadaşı olan, Seyid Razi Musevi'yi öldürmüştü. Musevi, Suriye iç savaşı sırasında, IŞİD'e büyük darbeler vurmuş bir komutandı.
ABD ise, 4 Ocak'ta, Irak'taki Haşdi Şabi'nin 12. Tugayını, drone saldırısıyla hedef almıştı. Haşdi Şabi'ye bağlı gruplardan "Nuceba Hareketi", ABD saldırısında ölen komutanın Bağdat operasyonları komutan yardımcısı Müştak Talib el-Saidi olduğunu belirtti…
Ve yine İsrail, 8 Ocak'ta Lübnan'ın güneyindeki Hirbet es-Slim'e düzenlenen SİHA saldırısında Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Visam Hasan Tavil'e suikast düzenledi.
Amerika ve İsrail'in bölgedeki gerilimi ve savaşı tırmandırmaya yönelik eylemlerinin yanı sıra; bölgede IŞİD'in de hem etkin olduğu dönemde, hem de Irak topraklarında etkinliğinin bitmesi sonrası uyguladığı "terörist" politika ve stratejisi, değişmemiştir. IŞİD, sadece Suriye ya da Irak için değil, bölgedeki her devlet için tehdit oluşturmuş, her zaman ve mekânı fırsat bilmiştir. Kirmanda yapılan canlı bomba eylemlerinin, El Saidi, Musevi, Aruri ve Tavil suikastlarının da yapıldığı bu dönemde gerçekleştirilmiş olması buna somut bir örnektir. Kasım Süleymani'yi anma törenlerinde bu eylemi gerçekleştirmesi de ayrıca manidardır.
İsrail'e ve ABD'ye karşı direnişin simgesi olan Kasım Süleymani'nin; aynı zamanda IŞİD'e karşı mücadelenin ve IŞİD'in çöküşünün de en önemli bayraktarlarından olduğu bilinen bir gerçektir…
"Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim." Ya da, "Bana kime düşmanlık ettiğini söyle, senin kime hizmet ettiğini söyleyeyim."
Yukarıdaki olayları bir araya getirdiğimizde anlaşılan, Amerika, İsrail ve onların maşalarının bölgede gerilimi yaymak için yoğun çaba harcadıklarıdır. Domino taşı gibi biri harekete geçince diğerleri de sırayla harekete geçiyor, sanki aynı karargâhtan "savaşı" yönetiyorlar. Biri sağdan saldırırken diğeri soldan saldırıyor.
ABD'nin kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri, hava kuvvetlerinin yanında sanki bir de "terör kuvvetleri" var. Düşünebiliyor musunuz, bölgedeki her terör örgütünün eylemleri bölge ülkelerine zarar verirken, yaratılan korku, kargaşa ve istikrarsızlık ABD'ye fayda sağlıyor.
Müslüman ülkelerde Müslümanları öldürerek, "İslam Devleti" ve "cihat" iddiasındaki terör örgütü İŞİD; neden gece gündüz Filistinli masum Müslümanları katleden İsrail'e bugüne kadar tek bir kurşun atmamıştır? Bu soru yalnız benim aklıma gelmiyordur herhalde…
O kadar çok terörist yetiştirdiler ve o kadar çok kan döktüler ki; oluşturdukları kan gölünde kendilerinin boğulacağını görmüyorlar. "Beraber yola çıkanların ayrı ayrı dönme vakti geldiğinde" kendi elleriyle yaptıkları o küçük kuklaları kolayca midelerini ağrıtmadan yiyebileceklerini sanıyorlar.
İsrail'in Gazze'de işlediği suçlar, masum insanların öldürülmesi ve bu bölgenin geniş çaplı yıkımı bir yana, ABD ve İsrail'in Lübnan, Suriye ve Irak'a yönelik saldırıları ve son dönemde bölgedeki terör eylemleri fiili olarak bölge ülkelerinin egemenliklerinin açık bir ihlalidir.
BM güvenlik konseyinde konuşulması gereken en önemli konu, Amerika için kırmızı çizgileri aşmak ve uluslararası yasaları çiğnemek hiçbir ceza ya da yaptırım gerektirmemekte midir?
Eğer öyleyse 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla kurulan, Birleşmiş Milletler'in varlık sebebi tartışılmalı ve tekrar gözden geçirilmelidir.
- Time dergisine başlık: 'Rüzgara düğüm atmak' / 24.08.2024
- Fitiller ateşlendi / 23.08.2024
- Gençliğe Hitabe’den fırlamışçasına / 24.03.2024
- İLKESİZ CHP / 23.03.2024
- ABD terör kuvvetleri / 12.01.2024
- Ölmemek için ölenler… / 08.01.2024
- Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa / 07.01.2024
- Suudiler Müslüman Atatürk’ten rahatsız! / 04.01.2024
- Hırsız İsrail / arsız dünya - 2 / 03.01.2024