ABD'deki bakan değişiklikleri, savaş yanlısı olanların ön plana geçirilmesi, İran'a yönelik yapılan sert açıklamalar, Ortadoğu bölgesindeki ülkeleri İran'a karşı bir araya toplama gayretleri, Kuzey Kore gibi ülkelerle gerilimleri azaltma çabaları ve daha niceleri "İran'a müdahale hazırlığı mı?" sorusunu akla getiriyor.
ABD'de resmi olarak göreve başlayan yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve yine yeni atanan Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton; ikisinin de en önemli özelliği savaş yanlısı olmaları ve İran'a askeri müdahaleyi savunmaları?
Pompeo da başkanı Trump gibi ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a gerçekleştirdi. Pompeo, Suudi mevkidaşı Adil el-Cübeyr ile birlikte Riyad'da yaptığı ortak basın açıklamasında, "İran'ın bölgede istikrarı bozduğunu ve teröre destek verdiğini" söyledi.
İran'a yönelik sert eleştirilerde bulunan Pompeo, Tahran'ın nükleer silaha sahip olmamasını garanti altına almak istediklerini dile getirerek İran'la yapılan nükleer anlaşmaya ilişkin, "Anlaşma bu şekliyle bu garantileri sağlamıyor" dedi.
Avrupalı müttefikleriye söz konusu anlaşmanın düzeltilmesi için çalışma yapmayı sürdüreceklerine dikkati çeken Pompeo, "Yapılacak düzenlemeler Başkan Trump'ı memnun etmezse kendisinin ifadesiyle anlaşmadan vazgeçecektir" ifadelerini kullandı.
Cübeyr de İran'la ilgili Pompeo ile aynı dili kullandı, İran'ın balistik füzelere ilişkin uluslararası kuralları ihlal ettiğini, teröre destek verdiğini ve bölgenin içişlerine müdahalede bulunduğunu iddia etti. Cubeyr, ABD'nin Tahran'a yönelik politikasını desteklediklerini, daha fazla ambargo uygulanmasını istediklerini, İran'daki nükleer santrallerin daha sıklıkla teftiş edilmesi ve İran'a uranyum zenginleştirilmesine ilişkin verilen sürenin sonsuza dek olmak kaydıyla iptal edilmesi gerektiğini vurguladı.
ABD Başkanı Trump ise Almanya Başbakanı Merkel ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İran'la nükleer anlaşmanın kaderinin yakında belli olacağını belirterek "Bu kanlı rejimin nükleer silahlara yaklaşamayacağından emin olmalıyız. İran nükleer silah yapamayacak" dedi. İran'la nükleer anlaşma konusundaki görüşmelerin sürdüğünü söyleyen Trump, anlaşmanın başarısız olması durumunda ABD'nin İran'a karşı askeri güç kullanıp kullanmayacağına ilişkin net bir açıklama yapmaktan kaçındı.
ABD'nin Suriye'de 25'i aşkın askeri üs kurması, 5 bin tır, 2 bin kargo uçağı ağır silah göndermesi, yerel unsurlardan yeni ordular kurup, daha fazla finans için bölgedeki Arap ülkelerine her türlü baskıyı yapması, hatta onlardan ordu talep etmesi, Avrupa ülkelerine de daha fazla destek ve katılım baskısı yapması, elbette ki sadece DEAŞ'la mücadele ile sınırlı olmasa gerek? Çünkü DEAŞ diye bir bahane yok artık?
Bu noktada dikkatimi çeken diğer önemli husus ise Kuzey Kore ile gerilimin azaltılması çabaları? Bildiğiniz gibi, Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un 27 Nisan'da iki ülke sınırındaki Panmunjom Ateşkes Köyü'nde bir araya gelmişti.
Görüşmeyi ve sonucunu değerlendirmekten ziyade, konumuzla alakalı olan şu noktaya vurgu yapmak isterim: ABD Kore'deki barış havasından ve gerilimin azalmasından istifadeyle Ortadoğu'ya odaklanmaya ve daha büyük işgallerin fırsatını yakalamaya çalışıyor.
Burada önemli olan, İran gibi hedefte olan Türkiye'nin tavrı? Astana zirveleriyle devam eden Rusya-Türkiye-İran mutabakat sürecini devam mı ettirecek, yoksa ABD ve NATO yetkililerinin baskılarına ya da iltifatlarına kanarak bu süreci sona erdirip ABD müdahalesinin yanında mı yer alacak?
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bir röportajda, Türkiye'nin birkaç sene içinde Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü'ne liderlik edeceğini ve ittifak içinde çok kilit bir rol üstleneceğini söyledi. "Türkiye çok değerli bir müttefik? Türkiye ortak savunmamız için çok önemli. Özellikle de terörizmle mücadele açısından, çünkü IŞİD'in yenilmesi için oluşturulan küresel koalisyon için altyapı sağlıyor. Bunun için Türkiye'ye minnettarız" gibi sırt sıvazlama ifadelerini kullanmaktan da geri durmadı. "Türkiye, terörle mücadelede kilit ülke? Terörizmin her çeşidiyle mücadelede birlikte çalışıyoruz" dedi.
Bu arada ABD ve İsrail ikilisi Suriye'ye füze saldırılarına devam ederek, Rusya'nın da tepkisini ölçmeyi ihmal etmiyor. Gerek Şayrat askeri üssüne, gerekse Doğu Guta bahanesiyle yaptıkları füze saldırılarında Rusya'nın fiili bir tepkisiyle karşılaşmadılar. Rusya sadece kınadı ve bir daha olmaması konusunda uyardı. Bu da işgalcilere cesaret veriyor.
Dün de Suriye haber kaynakları, Hama ve Halep'te bulunan Suriye ordusuna ait bazı askeri üslere yönelik yeni füze saldırılarının olduğunu duyurdu. 38 kişinin öldüğü 57 kişinin de yaralandığı açıklandı. İsrail merkezli Tishreen gazetesi, saldırıların Ürdün'deki ABD ve İngiltere'ye ait askeri üslerden gerçekleştirildiğini iddia etti. İsrailli Haaretz'in haberine göre ise, saldırıdan İsrail sorumlu? Bence fark etmiyor, ikisi de sorumlu?
Bu saldırılar niçin önemli? Çünkü Rusya'nın garantörlüğünü üstlendiği Suriye'ye yapılan bu saldırılara tepkisizliğidir ABD-İsrail ikilisine İran'a müdahaleye cesaret verecek olan?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Bölgesel sorunlar bölge ülkeleri ile işirliğiyle çözülmelidir" çözümü Ortadoğu ülkeleri olan Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diğer İslam ülkeleri tarafından hayata geçirilmedikçe daha çok işgaller yaşarız ve maalesef sıra İran'a da gelir, Türiye'ye de hatta Suudi Arabistan'a da?
Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri olarak celladımıza yardım edip, bize sıra daha erken gelsin bizi de infaz etsin diye olayları hızlandırmaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz.
ABD'de resmi olarak göreve başlayan yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve yine yeni atanan Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton; ikisinin de en önemli özelliği savaş yanlısı olmaları ve İran'a askeri müdahaleyi savunmaları?
Pompeo da başkanı Trump gibi ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a gerçekleştirdi. Pompeo, Suudi mevkidaşı Adil el-Cübeyr ile birlikte Riyad'da yaptığı ortak basın açıklamasında, "İran'ın bölgede istikrarı bozduğunu ve teröre destek verdiğini" söyledi.
İran'a yönelik sert eleştirilerde bulunan Pompeo, Tahran'ın nükleer silaha sahip olmamasını garanti altına almak istediklerini dile getirerek İran'la yapılan nükleer anlaşmaya ilişkin, "Anlaşma bu şekliyle bu garantileri sağlamıyor" dedi.
Avrupalı müttefikleriye söz konusu anlaşmanın düzeltilmesi için çalışma yapmayı sürdüreceklerine dikkati çeken Pompeo, "Yapılacak düzenlemeler Başkan Trump'ı memnun etmezse kendisinin ifadesiyle anlaşmadan vazgeçecektir" ifadelerini kullandı.
Cübeyr de İran'la ilgili Pompeo ile aynı dili kullandı, İran'ın balistik füzelere ilişkin uluslararası kuralları ihlal ettiğini, teröre destek verdiğini ve bölgenin içişlerine müdahalede bulunduğunu iddia etti. Cubeyr, ABD'nin Tahran'a yönelik politikasını desteklediklerini, daha fazla ambargo uygulanmasını istediklerini, İran'daki nükleer santrallerin daha sıklıkla teftiş edilmesi ve İran'a uranyum zenginleştirilmesine ilişkin verilen sürenin sonsuza dek olmak kaydıyla iptal edilmesi gerektiğini vurguladı.
ABD Başkanı Trump ise Almanya Başbakanı Merkel ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İran'la nükleer anlaşmanın kaderinin yakında belli olacağını belirterek "Bu kanlı rejimin nükleer silahlara yaklaşamayacağından emin olmalıyız. İran nükleer silah yapamayacak" dedi. İran'la nükleer anlaşma konusundaki görüşmelerin sürdüğünü söyleyen Trump, anlaşmanın başarısız olması durumunda ABD'nin İran'a karşı askeri güç kullanıp kullanmayacağına ilişkin net bir açıklama yapmaktan kaçındı.
ABD'nin Suriye'de 25'i aşkın askeri üs kurması, 5 bin tır, 2 bin kargo uçağı ağır silah göndermesi, yerel unsurlardan yeni ordular kurup, daha fazla finans için bölgedeki Arap ülkelerine her türlü baskıyı yapması, hatta onlardan ordu talep etmesi, Avrupa ülkelerine de daha fazla destek ve katılım baskısı yapması, elbette ki sadece DEAŞ'la mücadele ile sınırlı olmasa gerek? Çünkü DEAŞ diye bir bahane yok artık?
Bu noktada dikkatimi çeken diğer önemli husus ise Kuzey Kore ile gerilimin azaltılması çabaları? Bildiğiniz gibi, Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un 27 Nisan'da iki ülke sınırındaki Panmunjom Ateşkes Köyü'nde bir araya gelmişti.
Görüşmeyi ve sonucunu değerlendirmekten ziyade, konumuzla alakalı olan şu noktaya vurgu yapmak isterim: ABD Kore'deki barış havasından ve gerilimin azalmasından istifadeyle Ortadoğu'ya odaklanmaya ve daha büyük işgallerin fırsatını yakalamaya çalışıyor.
Burada önemli olan, İran gibi hedefte olan Türkiye'nin tavrı? Astana zirveleriyle devam eden Rusya-Türkiye-İran mutabakat sürecini devam mı ettirecek, yoksa ABD ve NATO yetkililerinin baskılarına ya da iltifatlarına kanarak bu süreci sona erdirip ABD müdahalesinin yanında mı yer alacak?
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bir röportajda, Türkiye'nin birkaç sene içinde Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü'ne liderlik edeceğini ve ittifak içinde çok kilit bir rol üstleneceğini söyledi. "Türkiye çok değerli bir müttefik? Türkiye ortak savunmamız için çok önemli. Özellikle de terörizmle mücadele açısından, çünkü IŞİD'in yenilmesi için oluşturulan küresel koalisyon için altyapı sağlıyor. Bunun için Türkiye'ye minnettarız" gibi sırt sıvazlama ifadelerini kullanmaktan da geri durmadı. "Türkiye, terörle mücadelede kilit ülke? Terörizmin her çeşidiyle mücadelede birlikte çalışıyoruz" dedi.
Bu arada ABD ve İsrail ikilisi Suriye'ye füze saldırılarına devam ederek, Rusya'nın da tepkisini ölçmeyi ihmal etmiyor. Gerek Şayrat askeri üssüne, gerekse Doğu Guta bahanesiyle yaptıkları füze saldırılarında Rusya'nın fiili bir tepkisiyle karşılaşmadılar. Rusya sadece kınadı ve bir daha olmaması konusunda uyardı. Bu da işgalcilere cesaret veriyor.
Dün de Suriye haber kaynakları, Hama ve Halep'te bulunan Suriye ordusuna ait bazı askeri üslere yönelik yeni füze saldırılarının olduğunu duyurdu. 38 kişinin öldüğü 57 kişinin de yaralandığı açıklandı. İsrail merkezli Tishreen gazetesi, saldırıların Ürdün'deki ABD ve İngiltere'ye ait askeri üslerden gerçekleştirildiğini iddia etti. İsrailli Haaretz'in haberine göre ise, saldırıdan İsrail sorumlu? Bence fark etmiyor, ikisi de sorumlu?
Bu saldırılar niçin önemli? Çünkü Rusya'nın garantörlüğünü üstlendiği Suriye'ye yapılan bu saldırılara tepkisizliğidir ABD-İsrail ikilisine İran'a müdahaleye cesaret verecek olan?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Bölgesel sorunlar bölge ülkeleri ile işirliğiyle çözülmelidir" çözümü Ortadoğu ülkeleri olan Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diğer İslam ülkeleri tarafından hayata geçirilmedikçe daha çok işgaller yaşarız ve maalesef sıra İran'a da gelir, Türiye'ye de hatta Suudi Arabistan'a da?
Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri olarak celladımıza yardım edip, bize sıra daha erken gelsin bizi de infaz etsin diye olayları hızlandırmaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025