Avrupa Birliği, 9 Ekim'de açıkladığı İlerleme Raporu ile aslında genişleme sürecini de tamamladı.
2004 yılında üyeliğe kabulü tavsiye edilen 10 üye ve 2007 yılında alınması planlanan Bulgaristan ve Romanya ile 27 ülkeyi içine alan büyük bir imparatorluğa dönüşmesi tasarlanan AB, bu sayede, Çin ve Hindistan'dan sonra dünyanın 3. büyük toplumu olacak.
Teknoloji ve ekonomik imkanlar ne kadar gelişirse gelişsin, halen değerini yitirmeyen insan gücü dikkate alındığında, Avrupa imparatorluğu dünya hakimiyetinde söz sahibi olma noktasında ABD'ye rakip geliyor....
Katolik dünyasının dini lideri Papa 2. John Paul, AB'nin Anayasası dahil bütün önemli belgelerinde Hıristiyanlık dinine önemli atıflar yapılması gerektiğini vurgulayarak, büyük Avrupa İmparatorluğunun Hıristiyanlık üzerine bina edileceğinin sinyallerini vermektedir.
Aynı dine mensup devletlerin bu harç ile birleşerek oluşturacağı büyük devlet şekillene dursun, Birliğin üyelik bahanesi ile, halkının % 90'ı Müslüman olan Türkiye'den taleplerine bakalım:
Kıbrıs Meselesi
1999 Helsinki Zirvesi'nde konu ile ilgili 9. Madde şöyledir:
"AB Konseyi, politik bir çözümün, Kıbrıs'ın AB'ye katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey, üyelik konusundaki kararını yukarıda belirtilen husus çerçevesinde bir ön şart olmaksızın verecektir."
Nitekim, AB'nin 2002 Ekim ayındaki İlerleme Raporu, 2004 yılında üyeliğe alınması tavsiye edilen ülkeler arasında, Türk tarafı ile sorunlarını halletmemiş Kıbrıs Rum Kesimi'nin, adının tek yetkili tarafı olarak alınmasını tavsiye etti.
Ege sorunu
Helsinki Sonuç Bildirgesi'nin 4. Maddesi:
"AB Konseyi, üye adayı devletleri, devam eden sınır anlaşmazlıkları ve ilgili diğer konuları çözmek için her gayreti sarfetmeye davet eder: Bunda başarılı olunamadığı taktirde anlaşmazlığı mâkul bir süre içinde uluslararası Adalet Divanı'na götürmelidirler. AB Konseyi, özellikle üyelik süreci üzerindeki yansımalarıyla ilgili olarak ve en geç 2004 yılı sonuna kadar Uluslararası Adalet Divanı yolu ile çözüme bağlanmasını teşvik etmek amacıyla devam eden anlaşmazlıklara ilişkin durumu gözden geçirecektir."
Bugüne kadar Uluslararası Adalet Divanı'nın, Türkiye lehine bir karar aldığının vaki olmadığını hatırlatalım.
Katılım Ortaklığı Belgesi'nde
istenen siyasi kriterlere Ulusal
Program gereğince verilen cevaplar
Kısa vadede yapılması gerekli düzenlemelerden olan ana dilde yayın hakkı ile; orta vadede yer alan, idam cezalarının kaldırılması, anadilde eğitim konuları; 3 Ağustos'ta Meclis'te kabul edilen Uyum Paketi ile AB'nin istediği şekilde düzenlendi.
Azınlık vakıflarına tanınan ayrıcalıklar
Son Uyum Paketi ile, ülkemizde faaliyet gösteren azınlıkların vakıf adına mülk ve toprak edinme hakkı kanunlaştırıldı.
Ülkemizde 120'den fazla azınlık olduğu dikkate alındığında konunun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
Üyelik sürecinde hiç bir aday ülkeden istenilmeyen siyasi kriterlerle sahasından tek örnek olan Türkiye, gerçekleştirdiği ağır reformlara rağmen üye olma şansını henüz yakalayamamıştır. Devamlı farklı kriterlere uyum gündeme gelen ülkemizin önüne şimdi de Maastrich Ekonomik Kıstaslarına Uyum Şartı getirilmiştir.
Bu uyum kriterlerinin sonu gelmeyecektir. İstenilen tavizler incelendiğinde şu neticeye varılır: AB, her sahada birleşerek büyük Avrupa imparatorluğunu kurarken, siyasi ve ekonomik yaptırımlar ile üyelik sürecinde Türkiye'nin parçalanmasını hazırlamaktadır.
1920 Sevr'ini kabul ettiremeyen Batı, o tarihlerdeki emellerine 21. Yüzyılın diplomasi oyunları ile ulaşma hevesindedir.
Bu noktada görev siyasi iradenindir. AB'nin oyununu görerek, bu oyunu bozmak Türk Milleti'ne karşı bir vazifedir.
2004 yılında üyeliğe kabulü tavsiye edilen 10 üye ve 2007 yılında alınması planlanan Bulgaristan ve Romanya ile 27 ülkeyi içine alan büyük bir imparatorluğa dönüşmesi tasarlanan AB, bu sayede, Çin ve Hindistan'dan sonra dünyanın 3. büyük toplumu olacak.
Teknoloji ve ekonomik imkanlar ne kadar gelişirse gelişsin, halen değerini yitirmeyen insan gücü dikkate alındığında, Avrupa imparatorluğu dünya hakimiyetinde söz sahibi olma noktasında ABD'ye rakip geliyor....
Katolik dünyasının dini lideri Papa 2. John Paul, AB'nin Anayasası dahil bütün önemli belgelerinde Hıristiyanlık dinine önemli atıflar yapılması gerektiğini vurgulayarak, büyük Avrupa İmparatorluğunun Hıristiyanlık üzerine bina edileceğinin sinyallerini vermektedir.
Aynı dine mensup devletlerin bu harç ile birleşerek oluşturacağı büyük devlet şekillene dursun, Birliğin üyelik bahanesi ile, halkının % 90'ı Müslüman olan Türkiye'den taleplerine bakalım:
Kıbrıs Meselesi
1999 Helsinki Zirvesi'nde konu ile ilgili 9. Madde şöyledir:
"AB Konseyi, politik bir çözümün, Kıbrıs'ın AB'ye katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey, üyelik konusundaki kararını yukarıda belirtilen husus çerçevesinde bir ön şart olmaksızın verecektir."
Nitekim, AB'nin 2002 Ekim ayındaki İlerleme Raporu, 2004 yılında üyeliğe alınması tavsiye edilen ülkeler arasında, Türk tarafı ile sorunlarını halletmemiş Kıbrıs Rum Kesimi'nin, adının tek yetkili tarafı olarak alınmasını tavsiye etti.
Ege sorunu
Helsinki Sonuç Bildirgesi'nin 4. Maddesi:
"AB Konseyi, üye adayı devletleri, devam eden sınır anlaşmazlıkları ve ilgili diğer konuları çözmek için her gayreti sarfetmeye davet eder: Bunda başarılı olunamadığı taktirde anlaşmazlığı mâkul bir süre içinde uluslararası Adalet Divanı'na götürmelidirler. AB Konseyi, özellikle üyelik süreci üzerindeki yansımalarıyla ilgili olarak ve en geç 2004 yılı sonuna kadar Uluslararası Adalet Divanı yolu ile çözüme bağlanmasını teşvik etmek amacıyla devam eden anlaşmazlıklara ilişkin durumu gözden geçirecektir."
Bugüne kadar Uluslararası Adalet Divanı'nın, Türkiye lehine bir karar aldığının vaki olmadığını hatırlatalım.
Katılım Ortaklığı Belgesi'nde
istenen siyasi kriterlere Ulusal
Program gereğince verilen cevaplar
Kısa vadede yapılması gerekli düzenlemelerden olan ana dilde yayın hakkı ile; orta vadede yer alan, idam cezalarının kaldırılması, anadilde eğitim konuları; 3 Ağustos'ta Meclis'te kabul edilen Uyum Paketi ile AB'nin istediği şekilde düzenlendi.
Azınlık vakıflarına tanınan ayrıcalıklar
Son Uyum Paketi ile, ülkemizde faaliyet gösteren azınlıkların vakıf adına mülk ve toprak edinme hakkı kanunlaştırıldı.
Ülkemizde 120'den fazla azınlık olduğu dikkate alındığında konunun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
Üyelik sürecinde hiç bir aday ülkeden istenilmeyen siyasi kriterlerle sahasından tek örnek olan Türkiye, gerçekleştirdiği ağır reformlara rağmen üye olma şansını henüz yakalayamamıştır. Devamlı farklı kriterlere uyum gündeme gelen ülkemizin önüne şimdi de Maastrich Ekonomik Kıstaslarına Uyum Şartı getirilmiştir.
Bu uyum kriterlerinin sonu gelmeyecektir. İstenilen tavizler incelendiğinde şu neticeye varılır: AB, her sahada birleşerek büyük Avrupa imparatorluğunu kurarken, siyasi ve ekonomik yaptırımlar ile üyelik sürecinde Türkiye'nin parçalanmasını hazırlamaktadır.
1920 Sevr'ini kabul ettiremeyen Batı, o tarihlerdeki emellerine 21. Yüzyılın diplomasi oyunları ile ulaşma hevesindedir.
Bu noktada görev siyasi iradenindir. AB'nin oyununu görerek, bu oyunu bozmak Türk Milleti'ne karşı bir vazifedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002