Açılımda açılmayan birinci gerçek, Kürtçülük hareketinin 19. yüzyılda Batılılar, özellikle İngiliz tarafından ortaya çıkarıldığı gerçeğidir. İngiliz istihbarat subayı Albay Maunsell 5 Aralık 1917 tarihinde kaleme aldığı bir raporda şöyle der: "Pantürkizme karşı ağırlıklı olarak Kürt milliyetçiliğini çıkarmak gerekir. Coğrafi durum dikkate alındığında Türk kovanına önemli bir unsur sokulabilir". İngilizlerin gizli belgelerinde Kürtçülükle ilgili diğer ifadelerden bazıları ise şöyledir: "Noel bir Kürt Lawrens'i olabilir. Mezopotamya şimdi bizim olacağına göre, O'na bir Kürt devleti kurdurup Kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz... Bununla beraber Kürtlere fazla güvenilmez. Majestelerinin amacı, Türkleri azami derecede zayıflatmak olduğuna göre, Kürtleri bu şekilde harekete geçirmek fena plân değil.... Binbaşı Noel, gayet tehlikeli bir şekilde Türklerin aleyhine çalışıp, Kürt propagandası yapıyor.... Kürt meselesine verdiğimiz önem Mezopotamya bakımındandır...Kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kullanmamız menfaatimiz icabıdır". İkinci gerçek ise şudur: Batılılar, ayrılıcıklı Kürtlerle Ermenilere geçmişten günümüze uzanan bir işbirliği yaptırmışlardır. Ayrılıkçı Kürtlerle Ermenilerin ilk resmi işbirliğinin temeli 5 Ekim 1927 yılında Lübnan'da kurulan 'Hoybun Cemiyeti' ile atılmıştır. Hoybun, Kürtçe "benlik" anlamına gelen "Hoybon", Ermenice "Ermeni yurdu" anlamına gelen "Haypun" kelimelerinin birleştirilmeyle türetilmiş bir kelimedir. Yani cemiyetin adı bile ortaktı. Bu cemiyetin üyeleri, mütareke döneminde İngilizlerle işbirliği yapmış Kürtler ile Taşnak liderlerinden oluşuyordu. Aynı işbirliği ASALA ve PKK arasında sürdürüldü. "PKK'nın, ASALA'yı eğiten George Habbaş ile 1979'da Lübnan'nın Sayda şehrinde yaptıkları görüşme sonrası bir deklerasyon yayınlarlar. Kurdistan New and Commet Dergisi'nin 4. sayısında bildirdiğine göre ASALA ve PKK yayınladıkları bu ortak deklerasyonda, 'Türkiye'deki yönetimin faşist olduğunu Ermeni ve Kürt halkı adına faşist Türkiye'ye karşı ortak eylem kararı aldıklarını' açıklarlar" (Bkz. Muharrem Bayraktar, Batının Kanatları Altında PKK, s. 42). "Londra'da yayınlanan The Armenian Question Dergisi'nin Şubat 1980 sayısında verdiği bilgilere göre, 1980 başlarında ASALA-PKK Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 'Ermeni-Kürt Federe Devleti' kurmak üzere anlaşmışlardı. 1979 yılında Bekaa Vadisi'nde kendilerine tahsis edilen kamplarda eğitime başlayan PKK'lılara kol kanat geren, eğitimlerine katkıda bulunanların başında ASALA gelir.ASALA teröristleri PKK'ya türlü askeri eğitim konusunda yardımcı olurlar" (A.g.e., s. 43). "PKK ile Diaspora Ermenileri arasında 1987 yılında bir anlaşma yapılır. Bu anlaşmaya göre, PKK'nın kamp masraflarınının yüzde 75'ini Diaspora Ermenileri karşılayacak. Ayrıca Ermeniler, PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacak ve her yıl için adam başına 5 bin dolar PKK'ya verilecektir" (A.g.e., s. 209).Bir diğer gerçek de, Hoybunculardan PKK'ya kadar uzanan ayrılıkçı Kürtlerin, Kürtlerin inanç ve hayat tarzını paylaşmamalarıdır. Hoybuncu Kürtler, Zerdüştlüğü Kürtlerin milli dini kabul etmelerine rağmen, halk arasında taban bulabilmek için bunu gizlemişler, Müslüman gibi davranmaya özen göstermişlerdir. PKK üyelerinde de aynı sapma gözlenmektedir. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, Papa ll. Jean Paul'e yazdığı mektup ve bazı beyanları örnek gösterilebilir. Meselâ, Öcalan, sözkonusu mektupta şöyle der: "Hıristiyan azizleri Ortadoğu kökenliydiler ve kutsal kiliseleri burada kurmuşlardı. Kürtler de bu dönemin ilk Hıristiyan halklarındandır... Suriye'de bulunduğum sırada Suriye Ortodoks Kilisesi'nin Başpiskoposu Yohanna İbrahim Mar Gregorius ile birçok kez görüştüm. Türkiye'deki rejim sadece Kürtleri değil, Ermenileri, Süryanileri ve Rumları da imha etmiştir". Öcalan, bazı konuşma ve yazılarında şu ifadelere de yer verir: "Öyküm Hz. İsa'nın öyküsüdür. Hz. İsa'dan iki bin yıl sonra aynı bölgeden, aynı süreçten ben çıktım. Doğuş tarzım Hz. İsa'nın öyküsü ile aynıdır. Başıma gelenler Saint Paul'den de ileridir". Bu gerçekleri açmadan yapılacak açılımın kime ve neye yarayacağı çok açıktır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018