Başbakan Erdoğan, hortumcuların üzerine gidiyoruz dediği gün, Erdoğan'ın tam yetkili bürokratı Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk, medyaya artistik pozlar vererek batık banka patronları ile yaptığı anlaşmaları şişine şişine anlatıyordu.
Batan bankaların faturası 46 milyar dolar. Hortumculardan alıp fakire dağıtma iddiası ile gelen AKP iktidarının ise bugüne kadar banka batıranlardan yaptığı tahsilat ise 1.8 milyar dolar gibi komik bir rakam.
Hortumcu medyanın bakanlardan çok itibar gösterdiği hemen her hafta boy boy resimlerini basarak verdiği TMSF Başkanı ise son derece pişkin. Bakın neler diyor: "15 yıllık ödeme süresini 12 yıla çektik. Borç faizi yüzde yarımdı, yüzde 1'e çıkardık. Banka batıranlarla protokol yapıyoruz. Ellerindeki malları alıyoruz. Onları borçtan düşüyoruz. Bugüne kadar nakit olarak bir şey ödemediler ama 12 yıl içinde inşallah borçlarını öderler."
İktidarın bürokratı neredeyse batık banka patronlarından özür dileyecek. Batık 46 milyar doları tahsilden sorumlu TMSF Başkanı bile "Zavallı banka sahiplerinin (batırdığı değil) kullandığı krediler 17 milyar dolardır. Bunun üstü (yani 29 milyar dolar) onların günahı değil, bankaların operasyon zararları, faiz ve kur dalgalanmalarının getirdiği yüktür" diyor.
Bundan sonrasını iktisat profesörü Güngör Uras'tan dinleyelim. Kartel medyasında kelaynak kuşu gibi kalan belki de tek namuslu iktisat yazarı o kaldı da ondan. Televoleci iktisatçılar iktidara methiyeler düzerken o iktidar ve İMF eliyle yürütülen soyguna dikkat çektiği için... İşte Güngör Hoca'nın tespitleri: Sizin anlayacağınız, zaman geçtikçe "Fatura küçültülecek, küçültülecek" sonunda bütünüyle silinecek. Çünkü, bu faturayı nasıl olsa "saf ve bakir Türk halkı tıkır tıkır ödemektedir..." Banka batıranlarla yapılan anlaşmalar, (Anadolu deyişiyle) yaz tahtaya, al haftaya uyutmasıdır.
Elinde bankası varken, banka kaynaklarıyla sanayi işletmelerini beslerken, başka bankalardan, back - to - back kredi kullanırken para kazanamayanlar, para batıranlar, bundan sonra bankaları batmış, sanayi şirketleri çökmüş durumda nasıl para kazanacak da TMSF ile yapılan protokol şartlarını yerine getirecek, batırdığı paraları ödeyecek? Bunu TMSF Başkanı görmüyor mu? Bunu protokole imza atan batık banka sahipleri bilmiyor mu? Görüyor, biliyor ama bu yolla defter kapatılıyor. Kanuni takibat sona eriyor, banka batıranların "zuladaki paraları"nı daha rahatça harcamalarına, yatlarında katlarında daha rahat yaşamalarına, hiçbir şey olmamışçasına iş aleminde salına salına dolaşmalarına, sosyetede boy göstermelerine imkan yaratılıyor.
Batan bankaların sahiplerinin hemen tamamını tanıyorum. Bu yazıya üzüleceklerini biliyorum ama onların üzüntüleri manevi, benimki hem manevi hem maddi. Çünkü saf ve bakir bir TC vatandaşı olarak ben onların batırdıkları paraların faturasını kendi çapımda ödüyorum. Fatura kapatılıncaya kadar da ödemeye devam edeceğim.
TMSF Başkanı iyimser dedim ya.... Bu iyimserlikle "Banka batıran A - B - C ile de görüşmeler sürüyor. Onlarla da anlaşma yapacağız" diyor. Yapınız, yapınız. 12 yıllık anlaşmalar yapınız. 12 yıl uzun süre... 12 yılda Allah kerim! Türkiye'de neler olur, neler olur... Siz bugün banka batıranları rahatlatınız da... üst tarafı kolay.
Hikayeyi tekrarlamak zorundayım: "Hükümdar kafayı bozmuş, çok sevdiği atına konuşma öğretilmesini istiyormuş. Ülkenin dil bilgelerini teker teker saraya çağırıyor, "Bu ata konuşma öğret" diye buyuruyormuş. "Ata konuşma öğretemem" diyenin de kellesini kestiriyormuş. Bir, üç, beş... Huzura en son getirilen dil bilgelerinden biri, "Ben ata konuşma öğretirim ama beş yıl süre isterim" deyince hükümdar çok sevinmiş. Dil bilgesinin teklifini kabul etmiş, onu altına boğmuş. Dil bilgesine dostları, "Sen ne yaptın, hiç ata konuşma öğretilir mi?" diye sorunca, cevaplamış: "Beş yıl uzun bir süre, beş yılda ya hükümdar ölür, ya at ölür, ya ben ölürüm. Bir günde kelleden olmak varken, beş yıl sefa sürmek fena mı?"
Sayın okuyucularım, özetle bizim TMSF'nin banka batıranlarla imzaladığı 12 yıllık ödeme anlaşmalarının bu hikayedekinden farkı yoktur.