Bazı arkadaşlar diyebilir ki, 'sizde her şeyi AKP'ye-Erdoğan'a bağlıyorsunuz?'
Doğrudur. Çünkü bu arkadaşlar, iktidara gelirken ve o koltuklara ilk oturduklarında, 'bizim yönetim anlayışımız insanı yaşat ki devlet yaşasın, mantığı üzerine kuruludur' diyorlardı.
Sayın Erdoğan işi daha da ileriye götürerek, 'Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa bizden hesap sorulur, itikadıyla, şuuruyla görev yapma gayretindeyiz' diyordu.
Haliyle her şeyin sorumlusu AKP ve Erdoğan'dır.
Geçen 22 yılda ordunun yapısını bozdular. Yargının yapısını bozdular. Eğitime, sağlığa ayar vermeye kalktılar, gelir kapısı haline getirdiler. Ekonomiden örnek vermeme gerek var mı?
Hülasa nereye el attılarsa orası dünkünden daha beter oldu. Şimdi son hamle olarak anayasaya el uzattılar. Bakalım ne olacak?
Bu kadar bozulma haliyle bireye, aileye ve de topluma yansıdı. Bakın en zengininde de, huzur yok, en fakirinde de.
Evet, bu devlet ve bu millet üzerine kurgulanan oyunlar, planlar AKP döneminde oluşturulmadı. Ta yüz yıllar öncesine dayanır. Ama AKP izlediği iç ve dış politika mantığı, hayata geçirdiği veya geçirmediği uygulamalar ile bu planları toplumun geneline yaydı.
'Asrın lideri' Erdoğan, ABD'ye ayar, AB'ye gözdağı verir, BM'de Filistin haritası açar, Yunanistan'a, 'bir gece ansızın gelebiliriz' çeker.
İçerde, sözde muhalefet partilerine ve kendisini alkışlamayanlara demediğini bırakmaz. Eleştirenler anında, 'hain, namussuz, dinsiz, dış güçlerin maşası' ilan edilir.
Ama bu ülkede insanlar neden mutsuz, aileler neden dağılıyor, fuhuş nasıl oldu da köylere kadar yayıldı, bırak sigarayı uyuşturucu kullanma yaşı nasıl 11'e indi, neden gençler umutsuz, neden bu ülkeyi terk etmek istiyorlar, neden hırsızlık, cinayet, gasp bu denli yaygınlaştı' gibi soruların bırakın cevaplamayı sorulmasına dahi müsaade etmezler.
'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışı bizim ata mantığımızdır. Bu mantığın temeli ise inancımız İslam'dır. Kuran'ın emirleri, Hz. Peygamberin uygulamalarıdır.
İnsanı yaşatma gayretine girmedikleri için toplum bozulmaya başladı. Bozulan toplumların hali tarihte kayıtlıdır.
Peki, insan nasıl yaşatılır?
Bizim bir diğer ata mantığımızda 'devlet baba' anlayışıdır. Bu anlayışın temeli de yine inancımızdır.
Eğer baba, ailesine sahip çıkmaz, evlatlarının ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamaz ise o ailede huzur bozulur, düzen bozulur, yeri gelir evlat hain olur. Bu hıyanetin sebebi babanın asli görevini yerine getirmemesidir.
Devlet nasıl babalık yapar?
Vergi üstüne vergi koyarak mı? Ceza keserek mi? Tehdit ederek mi? Hapse atarak mı?
Yoksa insanın doğuştan gelen yeme, içme, barınma, sağlık, eğitim gibi temel haklarını bizzat karşılayarak mı?
İşte ikincisini yani babalık görevini yapamayanlar birinci şıkkı hayata geçirdiler. Haliyle yukarıda da belirttiğim gibi umutsuz bireyler, mutsuz aileler ve asli kimliğini kaybetmiş kalabalıklar ortaya çıktı.
Aile küçük bir devlettir
Bizim ata mantığımızda 'aile küçük bir devlet, devlet ise büyük bir ailedir'. Bu mantığın temeli de inancımızdır.
Devleti yönetenler 'babalık' görevini yapmadıkları için küçük devlet yani aile ortaya çıkan ekonomik krizler, sosyal ve ahlaki yozlaşmalar karşısında çaresiz kaldı ve tek tek dağılmaya başladı.
Rakamlar, 'bekanız tehdit altında' diye bağırıyor.
AKP iktidarının ilk yılında evlenen çift sayısı 615 bin 557. Boşanan 91 bin 22.
'Hedef 2023' diyorlardı ya! 2023'te evlenen çift sayısı 565 bin 435. Boşanan 171 bin 881.
Son 20 yılda; 11 milyon 800 bin 266 çift evlendi, 2 milyon 559 bin 910 çift boşandı. (DHA)
'Anneler, insan mühendisidir'
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, 'anneler, insan mühendisidir', 'anneler, insan emekçisidir' der ve bu mühendisliğin, bu emeğin maddi karşılığı olması gerektiğini ve bu karşılığın bizzat devlet tarafından karşılanması gerektiğini vurgulayarak şöyle derdi;
'Aile, nesillerin eğitiminde en önemli müessesedir. Sağlam nesiller, milletlerin varlıklarını devam ettirmeleri için en önemi unsurlardır.
Aile ortamında nesillerin hem zihinsel hem de duygusal olarak yetiştirilmesi kadına aittir.
Sadece bu toplumsal vazife, yani "hem nesli devamı, hem de yetiştirilmesini sağlıyor olması"; kadının toplumsal yapının direği haline getirmekte, toplumsal hayatın devamında merkeze oturtmaktadır.
Kadının aile içerisinde üstlendiği bu görev, aynı zamanda çok ciddi bir kamu hizmetidir.
Dolayısı ile devlet tarafından bütün "ev hanımlarına maaş" verilmesi, Milli Devlet tezinin sosyal uygulamalarından kabul edilmektedir.
Kadının aile içerisinde üstlendiği bu vazifesinden dolayı maddi bir karşılık görmesi, aynı zamanda aile işlerinde sorumluluğun kadının sırtında olduğunu göstermekte; aile içerisinde kadının önemine de işaret etmektedir.
Toplumun teminatı olan aile kurumunun direği olan kadın, en iyi şartlarda yaşamalı, yetiştirilmeli ve sağlık güvencesi olmalıdır.
Gelecek nesillerin ilk öğretmeni olarak kadınların eğitimi de en iyi şekilde verilmelidir. "Ev kadınları için ücretsiz okuma-yazma kursları, beceri kursları ile kabiliyetleri geliştirilerek topluma kazandırılmaları da sağlanacaktır.
Genç kızların eğitim ve öğretimlerinin en üst düzeyde yaptırılması ile de, yeni kuşak ailelerin eğitimli-kültürlü bireylerden oluşturulması sağlanacaktır."
Atatürk ne diyordu?
"Kadının en büyük görevi analıktır. İlk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu görevin önemi daha iyi anlaşılır." (1923, İzmir) (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 89)
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025