Hz. Mevlana'nın "Alışan güvercin sallanan kamıştan kaçar mı hiç? O kamıştan göklerde uçan yere alışmamış olan güvercin ürker, kaçar." sözü bugünü analiz etmede güzel bir örnektir. Bir kutup ayısını Afrika'ya getirirseniz o dev cüssesine rağmen kısa bir süre sonra ölür. "Ortam çok sıcak kürkümü çıkarıp uygun bir şeyler giyeyim" diyemez.
İnsan ise iradesi ve maddeyi şekillendirme yeteneği sayesinde canlılar içerisinde, bulunduğu ortama en çabuk uyum sağlayan varlıktır.
İşte irade söz konusu olunca bu noktada insanın yaptığı veya yapmadığı davranışlarından hesap sorulması gündeme gelir. İrademiz olmasa bir kutup ayısı kadar saf ve masum olurduk. İnsan, iradesi sayesinde kötüye tepki göstermesi, değiştirmeye gayret etmesi, kendine uygun düşmeyene de sahip çıkması kendisine verilen irade nimetinin bir gereğidir.
Bugün yaşadıklarımız bir zamanlar kırmızıçizgimiz olan, şu olursa yer yerinden oynar, toplum ayaklanır denilen gelişmelerin çok ötesine geçtik. Sosyolojik olarak "bu bize uygun değil, çok yanlış" diye tepki göstermesi gereken millette ses yok. Alıştık, alıştırıldık. Bu halin devamı toplumu felakete sürükleyen çok tehlikeli bir hastalıktır. Hz. Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifinde; "Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir." buyurmaktadır. En düşük derece seviyesinden bile olsa değerlerinize aykırı olana tepki gösteremiyorsanız Hadis-i Şerif'e göre imanın en zayıf derecesinden bile aşağıya düşmüş olursunuz.
Ege adaları Yunanistan'a terk edilirken, güneydoğu adım adım bölünmeye doğru giderken; İstanbul'da şaşalı fetih kutlamalarına alışmayın.
Yıllarca "Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız" diye ortalığı inletenlerin; aynı Müslümanların her mahallesinde domuz eti sattırmasına alışmayın.
Yardım kampanyaları ile cebimizden Filistin'e yardım toplanırken, camilerden Yasin okuma seferberliği başlatılırken; İsrail ile ticaretin zirve yapmasına alışmayın.
Başörtüsü için meydanlar inletilirken; 40 bin kilise evi açılmasına, zinanın serbest kalmasına alışmayın.
Yezidin yanındayım diyenin; milletvekili olmasına alışmayın.
Komşu tavuğu bahçesine girdi diye kan davası güdülürken; ülkenin altı ve üstü yabancı şirketler tarafından delik değiş edilmesine alışmayın.
Camilerde; Müslümanlar kardeştir hutbeleri okunurken; İzmir'den kalkan ağır bombardıman uçaklarının Müslüman bebeklerin başına tonlarca bomba yağdırmasına alışmayın.
5 bin TL asgari ücret vermeye yetecek maden kaynağımız varken; açlık sınırında yaşamaya alışmayın.
9 uluslararası kongre ile yüzlerce bilim adamı tarafından dünyada takdir toplayan milli ekonomi modeli varken; hiçbir çözümü olmayanların peşinden gitmeye alışmayın.
Bir Müslüman olarak bir delikten 2-3 defa ısırılmışken; o daha fazla ısırılmaya alışmayın.
Yanlışa alışmanın bedeline de alışabilir misiniz? Mesela cehennem ateşine alışabilir misiniz? Irak'ta Müslüman kardeşlerinize yapılanların sizin yakınlarınıza yapılmasına alışabilir misiniz? O zaman yukarıda sayılanlara alışmayın. İmanın en aşağı derecesinden bile olsa yanlışı kabul etmediğinizi, doğrunun yanında olduğunuzu ispat edin. Bu sizin; imanî bir sorumluluğunuzdur. Bu sizin üzerinde nefes aldığınız vatanın altında yatan şehitlere bir vefa borcunuzdur. Bu sizin varlık ve yokluk savaşınızdır.
İnsan ise iradesi ve maddeyi şekillendirme yeteneği sayesinde canlılar içerisinde, bulunduğu ortama en çabuk uyum sağlayan varlıktır.
İşte irade söz konusu olunca bu noktada insanın yaptığı veya yapmadığı davranışlarından hesap sorulması gündeme gelir. İrademiz olmasa bir kutup ayısı kadar saf ve masum olurduk. İnsan, iradesi sayesinde kötüye tepki göstermesi, değiştirmeye gayret etmesi, kendine uygun düşmeyene de sahip çıkması kendisine verilen irade nimetinin bir gereğidir.
Bugün yaşadıklarımız bir zamanlar kırmızıçizgimiz olan, şu olursa yer yerinden oynar, toplum ayaklanır denilen gelişmelerin çok ötesine geçtik. Sosyolojik olarak "bu bize uygun değil, çok yanlış" diye tepki göstermesi gereken millette ses yok. Alıştık, alıştırıldık. Bu halin devamı toplumu felakete sürükleyen çok tehlikeli bir hastalıktır. Hz. Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifinde; "Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir." buyurmaktadır. En düşük derece seviyesinden bile olsa değerlerinize aykırı olana tepki gösteremiyorsanız Hadis-i Şerif'e göre imanın en zayıf derecesinden bile aşağıya düşmüş olursunuz.
Ege adaları Yunanistan'a terk edilirken, güneydoğu adım adım bölünmeye doğru giderken; İstanbul'da şaşalı fetih kutlamalarına alışmayın.
Yıllarca "Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız" diye ortalığı inletenlerin; aynı Müslümanların her mahallesinde domuz eti sattırmasına alışmayın.
Yardım kampanyaları ile cebimizden Filistin'e yardım toplanırken, camilerden Yasin okuma seferberliği başlatılırken; İsrail ile ticaretin zirve yapmasına alışmayın.
Başörtüsü için meydanlar inletilirken; 40 bin kilise evi açılmasına, zinanın serbest kalmasına alışmayın.
Yezidin yanındayım diyenin; milletvekili olmasına alışmayın.
Komşu tavuğu bahçesine girdi diye kan davası güdülürken; ülkenin altı ve üstü yabancı şirketler tarafından delik değiş edilmesine alışmayın.
Camilerde; Müslümanlar kardeştir hutbeleri okunurken; İzmir'den kalkan ağır bombardıman uçaklarının Müslüman bebeklerin başına tonlarca bomba yağdırmasına alışmayın.
5 bin TL asgari ücret vermeye yetecek maden kaynağımız varken; açlık sınırında yaşamaya alışmayın.
9 uluslararası kongre ile yüzlerce bilim adamı tarafından dünyada takdir toplayan milli ekonomi modeli varken; hiçbir çözümü olmayanların peşinden gitmeye alışmayın.
Bir Müslüman olarak bir delikten 2-3 defa ısırılmışken; o daha fazla ısırılmaya alışmayın.
Yanlışa alışmanın bedeline de alışabilir misiniz? Mesela cehennem ateşine alışabilir misiniz? Irak'ta Müslüman kardeşlerinize yapılanların sizin yakınlarınıza yapılmasına alışabilir misiniz? O zaman yukarıda sayılanlara alışmayın. İmanın en aşağı derecesinden bile olsa yanlışı kabul etmediğinizi, doğrunun yanında olduğunuzu ispat edin. Bu sizin; imanî bir sorumluluğunuzdur. Bu sizin üzerinde nefes aldığınız vatanın altında yatan şehitlere bir vefa borcunuzdur. Bu sizin varlık ve yokluk savaşınızdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021