'Allah’ım, Benim ehlim bunlardır
Sa’d bin Ebi Vakkas’ın şöyle dediğini nakletmişlerdir: “De ki gelin çağıralım...” ayeti nazil olduğunda Resûlullah (s.a.a.) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırarak şöyle buyurdu: “Allah’ım, Benim ehlim bunlardır”
04.11.2018 00:00:00





Cenab-ı Hak, Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım, sonra lânetleşelim de, Allah'ın lânetinin yalancılara olmasını dileyelim." (Âl-i İmran, 61).
Resûlullah (s.a.a.), "Gelin oğullarımızı, oğullarınızı..." diye buyuran mübahale ayeti nâzil olunca, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'in (a.s.) ellerinden tutarak şöyle buyurmuştur: "Bunlar Benim ehlimdir." (el-Bihar, 21/342/11).
Müslim, Tirmizi, İbn-i Münzir, Hakim ve Beyhaki kendi Sünen kitaplarında Sa'd bin Ebi Vakkas'ın şöyle dediğini nakletmişlerdir: "De ki gelin çağıralım..." ayeti nazil olduğunda Resûlullah (s.a.a.) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırarak şöyle buyurdu: "Allah'ım, Benim ehlim bunlardır." (Durr'ul-Mensur, 2/232).
İmam Sâdık (a.s.), mübahale hakkında İbn-i Abbas'a şöyle buyurmuştur: "Parmaklarını parmaklarına geçirip şöyle diyeceksin: Allah'ım! 'Eğer falan kimse hakkı inkar ediyor ve bâtılı ikrar ediyorsa onu semavi bir belaya veya kendi nezdinde bir azaba uğrat.' Yetmiş defa ona beddua et." (el-Kafi, 2/514/4).
Yine İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Necran Hıristiyanları reis ve naipleriyle birlikte Resûlullah'ın (s.a.a.) yanına gelerek, 'Bizi neye davet ediyorsun?' diye sordular. Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: 'Allah'tan başka ilah olmadığına, Benim Allah'ın elçisi olduğuma, İsa'nın yiyen, içen ve sohbet eden bir yaratığı olduğuna şahadette bulunmaya davet ediyorum.'
(Daha sonra) şöyle buyurdu: "O halde Benimle lanetleşin. Eğer Ben doğru isem lanet sizi tutar ve eğer yalancı isem lanet Beni tutar."
Onlar, 'Bu oldukça adil bir hüküm' dediler ve mübahale etmeyi kararlaştırdılar.
Evlerine dönünce büyükleri şöyle dediler: 'Eğer kendi kavmi ile mübahale etmeye gelirse, kendisi ile mübahalede bulunuruz zira bu taktirde o peygamber değildir. Ama eğer ailesi ile mübahalede bulunmaya gelirse kendisi ile mübahale etmeyiz. Çünkü eğer ailesini tehlikeye atarsa o halde kesinlikle doğru söylemektedir.'
Sabah olunca Resûlullah'ın (s.a.a.) yanına geldiler ve O'nun Müminlerin Emiri Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin (a.s.) ile birlikte olduğunu gördüler. Onlar korkarak Resûlullah'a (s.a.a.) şöyle dediler: 'Biz seninle anlaşalım, bizi mübahale etmekten mazur gör.'
Böylece Resûlullah (s.a.a.) onlarla cizye vermeleri üzere anlaştı ve onlar da dağılıp gittiler." (Nur'us-Sakaleyn, 1/347/157).
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Mübahale zamanı şafağın sökmesinden, güneşin doğuşuna kadardır." (a.g.e., h.2). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
Resûlullah (s.a.a.), "Gelin oğullarımızı, oğullarınızı..." diye buyuran mübahale ayeti nâzil olunca, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'in (a.s.) ellerinden tutarak şöyle buyurmuştur: "Bunlar Benim ehlimdir." (el-Bihar, 21/342/11).
Müslim, Tirmizi, İbn-i Münzir, Hakim ve Beyhaki kendi Sünen kitaplarında Sa'd bin Ebi Vakkas'ın şöyle dediğini nakletmişlerdir: "De ki gelin çağıralım..." ayeti nazil olduğunda Resûlullah (s.a.a.) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırarak şöyle buyurdu: "Allah'ım, Benim ehlim bunlardır." (Durr'ul-Mensur, 2/232).
İmam Sâdık (a.s.), mübahale hakkında İbn-i Abbas'a şöyle buyurmuştur: "Parmaklarını parmaklarına geçirip şöyle diyeceksin: Allah'ım! 'Eğer falan kimse hakkı inkar ediyor ve bâtılı ikrar ediyorsa onu semavi bir belaya veya kendi nezdinde bir azaba uğrat.' Yetmiş defa ona beddua et." (el-Kafi, 2/514/4).
Yine İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Necran Hıristiyanları reis ve naipleriyle birlikte Resûlullah'ın (s.a.a.) yanına gelerek, 'Bizi neye davet ediyorsun?' diye sordular. Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: 'Allah'tan başka ilah olmadığına, Benim Allah'ın elçisi olduğuma, İsa'nın yiyen, içen ve sohbet eden bir yaratığı olduğuna şahadette bulunmaya davet ediyorum.'
(Daha sonra) şöyle buyurdu: "O halde Benimle lanetleşin. Eğer Ben doğru isem lanet sizi tutar ve eğer yalancı isem lanet Beni tutar."
Onlar, 'Bu oldukça adil bir hüküm' dediler ve mübahale etmeyi kararlaştırdılar.
Evlerine dönünce büyükleri şöyle dediler: 'Eğer kendi kavmi ile mübahale etmeye gelirse, kendisi ile mübahalede bulunuruz zira bu taktirde o peygamber değildir. Ama eğer ailesi ile mübahalede bulunmaya gelirse kendisi ile mübahale etmeyiz. Çünkü eğer ailesini tehlikeye atarsa o halde kesinlikle doğru söylemektedir.'
Sabah olunca Resûlullah'ın (s.a.a.) yanına geldiler ve O'nun Müminlerin Emiri Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin (a.s.) ile birlikte olduğunu gördüler. Onlar korkarak Resûlullah'a (s.a.a.) şöyle dediler: 'Biz seninle anlaşalım, bizi mübahale etmekten mazur gör.'
Böylece Resûlullah (s.a.a.) onlarla cizye vermeleri üzere anlaştı ve onlar da dağılıp gittiler." (Nur'us-Sakaleyn, 1/347/157).
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Mübahale zamanı şafağın sökmesinden, güneşin doğuşuna kadardır." (a.g.e., h.2). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.