Son yıllarda ülkede olup biteni ya ben anlayamıyorum ya da anladıklarımdan çıkardığım değerlendirmeleri istediğim gibi anlatamıyorum…
Ülkede yeni bir "Ekonomik ve siyasal kurtuluş savaşı" verilmesi gerektiği konusundaki tespitim, Atatürk'ün İstiklal Savaşı günlerinde saptadığı başlıklardan ibaret olmasına rağmen, bazı aymazların hiç hoşuna gitmiyor, eleştiri nedeni oluyor.
Sevgili Haydar Hoca, Türk milletine armağan ettiği "Hoş Geldin Atatürk", "Milli Ekonomi Modeli" ve "Milli Devlet" konulu kitaplarında, yazı ve konferanslarında yer alan meseleleri bugün ısrarla tekrar ettiğimizi fark edemiyorlar.
Bu nedenle bazı konular nasıl anlatılır bilemiyorum.
Bildiğim en önemli şey, Atatürk'ün nutukta belirttiği pek çok hususun bugün gerçekleşmekte olduğu, bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet ederek yıllarca hedef tahtası haline getirilen gençliğe hitabesinin dikkatle okunmasının gereğidir.
***
Türk olmak ve Müslüman kalmak başlıklı yazımda belirttiğim gibi; ülkeyi ele geçirmek ve kendi değerlerini bize yaşam biçimi olarak benimsetmeye çalışanlar bu ülkenin milli ve manevi değerlerine karşı farklı yönlerden eylem içindedirler.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir "milli yapısı, milli hedefleri, milli birlik ve beraberliğinin sınırları, milli bir bayrağı, kısacası milli olmuş pek çok kurum ve kuruluşu, alışkanlıkları "milli" olarak isimlendirilmiş bakanlıkları vardır.
Siyasi görüşler ile tabela savaşları yapmak, yerleşik kurumların isimlerini değiştirmek, birinin görevini diğerine eklemek veya çıkartmak "yenilikçilik" değildir. Olsa olsa geçmişe yönelik bir değerbilmezliktir.
Gelişmiş ülkelerde bile kurum ve bakanlıkların isimleri, görevleri, yerleşik düzenleri bu kadar hızlı bir biçimde değiştirilmez ve arşivleri yok edilmez. Aksine; İngiltere gibi krallıkla idare edilen bir ülkede bile, devlet arşivleri son derece iyi korunan, aranılan dosya ve evrakların kolaylıkla ulaşılabildiği bir düzene sahiptir.
Bu durum yüzlerce yıldır böyledir. Biz 1950'li yılların belgelerine bile ulaşamadığımız gibi, duvarda asılı olanların bile kaybolduğuna tanıklık ediyoruz.
Resmi kurumların sık, sık bakanlık değiştirmesi, görev tanımlarının farklılaştırılması, kurum hafızasının her dönemde zarar vermiştir. Aynı şekilde İşi bilen teknik adamların ve uzmanların asıl görevlerinden alınarak anlamadıkları konularla donatılmış yerlere verilmesi ayni anlama gelir. Kendi alanlarında yetişmiş, deneyimli, liyakatli eleman bulmak, sorunlara geniş bir bakış açısı ile bakarak, muhtemel sonuç hesaplarını işin içine katarak yönetimde görevli bürokratları korumak, bürokrasiden siyaseti soyutlamak ile mümkündür.
***
Bugün ülkede yaşayanları alt kimliklerine göre sınıflandırmak, öncelik veya sonralıkla değerlendirmek Atatürk ilke ve devrimlerine karşı yapılacak en büyük yanlıştır.
Ayrıca bu ülkede yaşamayı hak etmediği halde birilerine vatandaşlık vermek, onlara seçimlerde oy kullandırmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini belirlemek gibi bir imtiyaz sağlamak en hafif ifade ile siyasi çıkarcılıktır.
Bu kadar zengin kaynakları olan bir ülkenin kendi tarım ve hayvancılığında başarısız olması, her türlü ihtiyacını yurt dışından getirir hale gelmesi, fabrika ve üreten kurumlarının yabancılara satılması, bizim egemenlik haklarımızın ihlali anlamına gelir.
Sağlıktan milli eğitime, sosyal güvenlikten milli güvenliğe kadar alınması gereken yüzlerce tedbiri sıralamak ve yapılmayanları eleştirmek mümkün.
Geleceğimizi belirlemeyi ve seçim sonrası "dış güçleri" suçlamadan akıllı çözümler üretmek, bizlere ulaşan partililere dertlerimizi doğru ve yalansız bir biçimde anlatmak, çözüm önerilerimizi sıralamak zorundayız.
Yoksa zaten beklemekle geçen ömrümüzden bir beş sene daha kaybetmiş oluruz.
Bizden söylemesi…
- Arifler ve âlimler… / 20.05.2025
- Bir öğün, üç tabak yemek… / 13.05.2025
- Zirvede olmak… / 09.05.2025
- Bir saldırının düşündürdükleri… / 06.05.2025
- Yörükler… / 02.05.2025
- Bir 23 Nisan yazısı… / 23.04.2025
- Zalimler unutulur, mazlumlar anılır… / 18.04.2025
- Dost… / 15.04.2025
- Çöp dağları… / 11.04.2025