Türkiye nerelerden nerelere geldi. Eskiden bu ülkede Yerli Malı Haftası, Yeşilay Haftası ya da İlköğretim Haftası falan kutlanırdı. Artık Hırsızlık ve Yolsuzluk Haftası kutlanıyor. Hem de ilginç, alışılmamış bir şekilde. Ana muhalefet partisi genel merkezine pankart asıyor, polis binayı ablukaya alıyor. Saat 17.25'te tencere, tava, korna çalma çağrıları yapılıyor. Halbuki eskiden özel günler ve haftalar şiirler okunarak, şarkılar söylenerek kutlanırdı. Ne zaman oldu bu büyük değişiklik diyesi geliyor insanın. Ama ne kadar kısa zamanda bu hale geldiğimizi aslında herkes biliyor. Aslında herkes biliyor, paralel yapının hükümetin anlattığı gibi oluşmadığını. Herkes biliyor, kendi elleriyle, sağladıkları imkanlarla onların böyle güçlendiğini. Yıllarca bu yollarda beraber yürüdüklerini ve sonra menfaatleri çatıştığı için paralelken dik konuma geldiklerini. Çocuklarını onların okullarında okutanlar apar topar başka okullara naklederken biliyorlardı ki çocuklarını almazlarsa, hükümetten yana tavır sergilemezlerse devletten ihale alamayacaklarını, işlerini yürütemeyeceklerini. O yüzden; 'beraber yürüdük biz bu yollarda' şarkısından, 'aynı çatı altında aşkımız bir yalanmış, dönüp baktım maziye paylaşacak ne kalmış' şarkısına hızlı bir geçiş yaptılar. Yolsuzluklara ganimet demek zorunda kaldılar. Aslında bilmelerine rağmen; "? Ayetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız Benden korkun. Hakkı bâtıl ile karıştırmayın, bilip dururken hakkı gizlemeyin" (2/Bakara, 41-42) ayetini unuttular.Şu anda birdenbire paralel denen yapıya sahip çıkanlar da aslında biliyorlar onların hiç de mazlum olmadığını, ve böyle muhalefet olunamayacağını. Ama hükümeti eleştirmek için ellerine bir koz geçmişken kullanmak işlerine geliyor. Paralele prim yaptırmak pahasına sahip çıkıyorlar. Ve aslında biliyorlar durumun tencere dibin kara seninki benden kara şeklinde olduğunu. Onlar belki ayakkabı kutularına para doldurmadılar ama İslam'la birlikte diğer bütün batıl dinleri bir kutuya doldurup birlikte sattılar. İnsanların itikadıyla oynadılar. En kötüsü de bunu hizmet adı altında yaptılar. Kime hizmet, neye hizmet diye kimse sormadı. Çünkü aslında herkes biliyordu hizmetin ne olduğunu, lakin umurlarında değildi. İslam'ın bu ülkenin birleştirici unsuru olduğunu da biliyorlardı ama bunu kabullenmek onlara tersti, nefisleri bunu kabul etmezdi."Gezi olayları darbe girişimiydi" diye bağıranlar da aslında biliyorlar ki Gezi; sadece bunalan, kızan ve bir uyarı yapmak isteyen halkın tepkisiydi. Eğer anayasal bir hak olan o tepkiye müsaade edilseydi, hükümet kendi halkına savaş açmasaydı, iş bu noktalara da gelmezdi. Aslında herkes biliyor ki hükümetin tepkisi de korkudandı. Hâkimiyeti kaybetme korkusundan. Aslında herkes biliyor ki, ülkenin bu durumundan ne düşman olarak, ne de ikisinden birine taraf olarak kurtulamayız. Tek çare Haydar Hoca'yı dinlemekte. Aslında herkes biliyor ki Ona tutunmaktan, sahip çıkmaktan başka yol yok. Öyleyse ne duruyoruz? Hepimiz biliyoruz ki insan bildiğiyle amel etmeli, yoksa bilip de yapmadığımızın hesabını vermek zor. Haydar Hoca'yı başımıza taç edelim ki 17-25 Aralık'ı yeniden ve sadece Mevlana Haftası olarak kutlayalım?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020