logo
19 NİSAN 2024

Aslında yeni bir şey yok...

07.01.2020 00:00:00

2020 bir geldi, tam geldi. Günlerdir gece yarılarına kadar son dakika haberlerini, sosyal medyayı takip etmekten yorgun düştük. Ama ortalık daha da kızışacak gibi...

Ancak bu yazıyı yazmama okuduğum bir twit sebep oldu. Twit şöyleydi: 'Bir tek Süleymani'nin ölümüne üzülenler ve üzülmeyenler diye bölünmediğimiz kalmıştı, o da oldu.

Bu coğrafyada yaşayanlar olarak yüzyıllardır çeşitli sebeplerle bölünüyoruz; doğrudur. Örneğin daha geçen hafta Kanal İstanbul'un yapılmasını isteyenler ve istemeyenler diye bölündük. Libya'ya asker gönderilmesini isteyenler ve istemeyenler diye de. Bir TV programındaki iki konuşmacıya bile taraf olup bölünebiliyoruz. Zaten yıllardır başı açık başı kapalı diye, laik antilaik diye, Alevi Sünni diye, sağcı solcu diye, dindar olan olmayan diye, Atatürkçü olan olmayan diye, kuvvacı mandacı diye bölünmüşüz de bölünmüşüz. Bazılarımız daha istikrarlı olmuşuz, hep aynı tarafta kalmışız; bazılarımız ise zaman zaman çeşitli sebeplerle; bazen korktuğumuzdan, bazen menfaatimiz öyle gerektirdiğinden, bazen inancımızdan ya da inançsızlığımızdan saf değiştirmişiz. Değiştirmeye devam edecek olanlar da olabilir duruma ve şartlara göre. İstikrarlı olmanın zor olduğunu, herkesin harcı olmadığını da biliyoruz. 

Sanırım şu ana kadar okuduklarınızdan 'Eee, ne yani? Bunları zaten biliyoruz' diyorsunuz. İşte mesele tam da burada başlıyor. Prof. Haydar Baş'ı tanıyana kadar ben de bu ayrımların farklı olduğunu sanıyordum. Fakat onu tanıdıktan, dinledikten sonra gördüm ki aslında başlıklar değişebilir ama ayırım hep aynı şekilde oluyor. 

Sıffin Savaşı'nda neydi ayırım? Hz. Ali'nin yanında olanlar ve Kur'an sayfalarını mızraklara takan Muaviye'nin yanında olanlar. İnsanlar ikileme düşmüş ve Kur'an'a karşı savaşamayız demişlerdi. Kerbela'da neydi ayırım? Hz. Hüseyin'in yanında olanlar ve İslam halifesi(!) sapık, Çarşamba günü Cuma namazı kıldıracak kadar kendinden bîhaber Yezid'in tarafında olanlar. Cuma namazını Hz. Hüseyin'in kıldırmasını isteyip arkasında saf tutanlarla namaz bitince onu şehit edenler aynı insanlardı.

Sonrasında imamların yanında olanlar ve dini istismar eden, kendi menfaati için hadis uydurmaktan bile çekinmeyen, her türlü zorbalığa başvuran Emevi-Abbasi halifelerinin yanında olanlar. Suud bölgesinde Ehl-i Beyt soyundan gelenler dururken, İngilizlerin içlerine gönderdiği ajanın kurduğu Vahabiliği tercih edenler. Irak ve ülkemizde velayet yolunun kendisi üzerinden devam ettiği Hz. Ali'nin yolundan gitmek varken bir celladın kurduğu, hahamların devam ettirdiği, rüyalarla süsledikleri Nakşiliği tercih edenler, ülkemiz işgal edildiği dönemde var gücüyle mücadele eden Atatürk'ün yanında olmak yerine İngiliz himayesini, Amerikan mandasını savunan, Atatürk ve silah arkadaşlarına katli vacip fetvaları çıkaran, halka camilerde dinimizi ancak İngiliz himayesi altında yaşayabiliriz palavrası anlatan sarıklı, sakallıların yanında olanlar. 

Bugünkü sarıklılar da hala Atatürk'e çamur atmaya, ona deccal diyecek kadar ileri gitmeye devam ediyorlar. Alevi'ye kız verilmez, pişirdiği yenmez diyenler de aynı kişiler, evlerinin kapılarına işaret koyanlar da. Sağ sol diye ayırırken de aslında ayırım yine aynıydı. Aleviler solda, Sünnilerin çoğu sağdaydı. Benzer ayırımı Suriye meselesinde de yaşamadık mı? Esad Şii diye karşısında olan sarıklı sakallılar Suriye'dekilerin canları, malları, kadınları helaldir, gidin orada cihad edin diye fetva vermediler mi? Bugün de aynı sarıklılar Süleymani için 'geberdi' ifadesini kullanıp hakaret etmekten çekinmiyorlar. Oysaki Esad da emperyalizmin karşısında dik durmuş ve vatanını savunmuştur, Süleymani de ömrü yollarda dağlarda emperyalistlerle mücadele ile sürmüş, kendi ifadesi ile ömrü şehitliği aramakla geçmiş iman ehli bir insandır. Bugün onun hakkında atıp tutanların Golan tepelerinde verdiği mücadeleyi bildikleri halde bunu söyleyip, yarın öbür gün pervasızca 'Kahrolsun İsrail!' diye slogan atarken yüzleri bile kızarmaz. Aynen vakti zamanında FETÖ'ye methiyeler dizerken 15 Temmuz sonrasında kötülemeye başladıklarında yüzleri kızarmadığı gibi. Çünkü riya onların tabiatıdır. Bir gün söyledikleri bir gün söylediklerini tutmaz. Sürekli konuşmalarında ayetlere yer vererek konuşurlar da, Kur'an'da Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyiniz dendiği halde, onlara hizmet etmeye devam ederler.

Bütün bunların aslında Büyük İsrail için olduğunu bilirler ama hep bir kılıfına uydurup, üstelik de ayet ve hadisleri çarpıtıp açıklamalar getirir insanları da kandırırlar. Müslüman kardeşlerinin(!) gördüğü zulümde payidar olmak onları hiç rahatsız etmez. Üstelik bunun cehennem sebebi olduğu ayetle sabit olduğu halde. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan 6. Filo'yu protesto ederken, bunlar ona dönüp namaz kılanlardır. Bunlar vatanperverlik nedir bilmezler. Çünkü vatan sevgisi de imandandır. Sonuç olarak senaryo hep aynıdır...

Ancak Allah (c.c.) bize akıl vermiş düşünelim diye. Her şey bu kadar açıkken, medeniyetler çatışmasının tam da ortasında yaşarken, tarihî bu kadar örnek önümüzdeyken aynı oyunlara gelmemeliyiz artık. Bu bir iman küfür ayrımıdır. Görüntüyle, sarıkla, sakalla örtülen bir ayırım.

Prof. Haydar Baş yıllardır her olayda bunları ifade ediyor. Yazdığı onlarca kitap, yaptığı yüzlerce konuşma hep birbirine karışmış bu sapla samanı ayırmak için. Onu gizlemeleri, hiçbir yerde ondan bahsetmemeleri ama haksız davalarla onu mahkum etmeye çalışarak etkisiz hale getirmeye çalışmaları da bundandır. Çünkü günümüzde doğruyu temsil eden, tam bağımsızlığı, dik duruşu temsil eden bir O var. 

Hüseyni duruşu olan, aynı istikrarda olan, hiç şaşmayan bir o var. Kerbela'da Hz. Hüseyin'i katledenler de onun gerçek İslam'ı, imanı temsil etmesinden rahatsızdılar ve onu ortadan kaldırmak istediler. Çünkü onun gibiler olduğu sürece siyasi emellerine ulaşmaları, menfaatlerine göre hareket etmeleri mümkün değildi. Atatürk'e karşı olma nedenleri de Alevi olması ve Hüseyni duruşa sahip olması, onların amaçlarına engel olması, milli birlik ve beraberlikten, tam bağımsızlıktan yana olmasıydı. 

Safımızı doğru seçmek belki de Rabbül Alemin'in bizi tabi tuttuğu en büyük imtihandır. Bu kadar fitnenin olduğu bir zamanda bunu yapmak çok zor; kabul ediyorum. Her zaman da zordu. Bu fitneleri görüp ayıklayıp gereğini yapanlar tarih boyu çok azdır. Kurtuluş Savaşı'nda da Atatürk'ten başka kimse bunun farkında değildi. O imana, o güçlü inanca sahip olan tek kişi oydu. Hepimizin bildiği en önemli arkadaşları bile manda yanlısıydı. Doğrunun o olduğunu sanıyorlardı ama Atatürk'ü dinleyince yanlış düşündüklerini anladılar, kibir yapmadılar, ben haklıyım derdine düşmediler, biz azız nasıl yaparız demediler ve inandılar da doğru tarafı seçebildiler ve kazandılar. Her biri tarihe geçtiler. İşte bugün de bize düşen Halide Edip'in yaptığını, Rauf Orbay'ın, Fevzi Çakmak'ın, İsmet İnönü'nün yaptığını yapmaktır. 3. Dünya Savaşı'nın kapımıza dayandığı şu günlerde çıkışın anahtarını elinde bulunduran, ferasetiyle bize her daim doğruları gösteren insana kulak vermeli, Prof. Haydar Baş'ın yanında inançla yer almalıyız ki kaybedenlerden olmayalım...

 
Asude Havuzlu / diğer yazıları
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.