Yeni Mesaj gazetesi olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in de yönlendirmesiyle yurt çapında adeta bir seferberlik hareketi başlattık. Her hafta ülkemizin 50 farklı noktasında paneller düzenlemek suretiyle halkımızla buluşuyoruz. Hatta 27 Aralık'tan itibaren panel sayısını haftalık 100'e çıkartarak daha da fazla insana ulaşmayı planlıyoruz. Ehl-i Beyt'i, Atatürk'ü, onlara karşı türetilen akımları, yapılan yanlış icraatları ve çözümleri konuşuyoruz. Sonrasında halkımızla kucaklaşıyor, kaynaşıyor, dertleşiyoruz. Geçtiğimiz haftasonu Kırklareli'nde düzenlenen panelin sonrasında bir bayan dinleyicimiz yanımıza gelerek teşekkür etti. Dedi ki: "Ben küçüklüğümden beri Atatürk'ü severdim. Ama bazı komşularım, arkadaşlarım sen inançlı bir insansın. Nasıl olur da Atatürk'ü sevebilirsin diyorlardı ve ben de acaba hata mı ediyorum? Sevmemem mi gerekiyor diye sürekli bir ikilem yaşıyordum. Sizi dinledikten sonra üzerimden büyük bir yük kalktı, sağolun." Ve ekledi: "Dileyin benden ne dilerseniz. Elimden ne gelirse yapmak isterim. Size yardım etmek isterim. Sizler çok kutsal bir görev yerine getiriyorsunuz. Eminim benim gibi tereddütler yaşayan daha çok insan var. Keşke hepsine ulaşsak ve onlar da benim gibi rahatlasalar." İşte insanımız yıllarca böyle Ata'sından soğutuldu. Kendi öz benliğinden uzaklaştırıldı. Her şeyini borçlu olduğu, vatanını, dinini, bayrağını, özgürlüğünü borçlu olduğu Ata'sına minnettar olması gerekirken, ondan nefret eder konuma getirildi. Maalesef bu bilinçli olarak yapıldı. Çünkü Atatürk bir ruhu temsil ediyor, Hüseyni duruşu temsil ediyor, kıyamı temsil ediyor. O unutturulursa, onun temsil ettiği değerler de unutulacaktı. O vakit Türk insanı daha kolay bir lokma haline gelecekti. Neredeyse amaçlarına ulaşacaklardı ki, Prof. Dr. Haydar Baş bu oyunu bozdu. Halkımızı Ata'sıyla yeniden barıştırdı, ezberleri bozdu ve bozmaya devam ediyor. Artık halkımız herşeye farklı bakıyor. Ehl-i Beyt penceresinden bakıyor. Taşlar yerine oturdu. Problemin tespiti de yapıldı. Yapılan yanlışlar da ortaya kondu, çözüm de. Şimdi halkımıza düşen tek bir şey var. Oyunu bozana sahip çıkmak, destek olmak. Bahsettiğimiz izleyicimizin ortaya koyduğu tepkiyi vermek. Elinden geleni yapmak. Bu gerçekleri herkese anlatmak, herkesin uyanmasını, ayıkmasını sağlamak. Elimizden ne gelirse? Elbette ki anlamayanlar olacaktır. Hep oldu. Doğru olan, Hak olan asırlardır hep azınlık olmadı mı? Bedir'de küfrün karşısında İslam ordusu bir avuç insan değil miydi? Kerbela'da Hz. Hüseyin ve yarenleri sadece 72 kişi değiller miydi? Önemli olan sayılar değil Hak davanın büyüklüğüdür. Önemli olan bizim hangi tarafta olduğumuzdur. Önemli olan Hz. İbrahim ateşe atıldığında taşıdığı bir damla suyla ateşin sönmeyeceğini bilen karınca gibi safını belli etmektir. Yoksa elbette ki Allah (c.c) kıyamete kadar davasını koruyacaktır. Önemli olan çorbada bizim de tuzumuzun olmasıdır. Malum ahiret var, hesap var?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020