Yaklaşık bir ay önce az gittik, uz gittik, yolumuzu Bağdat'a düşürdük. Bağdat ki; O'nun gibi dünyada bir diyarın olmadığı şehir!
Bağdat'ın ortasından Dicle Nehri'nin akıp topraklarını bereketlendirmesi, aynı Nil Nehri'nin Mısır'ı bereketlendirip Kahire'nin ortasından süzüle süzüle akıp geçmesine benziyor.
Bağdat'ın toprağının hem altı hem de üstü çok bereketli. Mezopotamya'nın tam ortası, insanoğlunun ilk yerleşim yeri, medeniyetin büyüdüğü beşik?
Bir de Bağdat, toprağında misafir ettikleri ile şerefleniyor. Peygamber Efendimiz'in itretim dediği Ehl-i Beyt'in on iki masum imamlarından, Şehit İmam Musa Kazım (a.s.) ve İmam Cevat Taki (a.s.) ve İmam Musa Kazım'ın (a.s.) soyundan gelen hem seyyid hem şerif Abdülkadir Geylani (k.s.), Cüneyd-i Bağdadi, Mağruf el Kerhi ve daha birçok Allah dostlarının şereflendirdiği bahtiyar topraklar.
Bu duygu ve düşüncelerle ziyaret ettiğimiz Bağdat'ın güzel semti Kazımiyye'de akşam yemeği için kasap lokanta karışımı bir mekânda bulunan iki büyük masadan birine oturduk.
Masa büyük olduğundan, karşımıza Iraklı üç arkadaş daha oturdu. Bizim siparişlerimiz daha önce gelince bizler yemeğimizden karşımızdaki arkadaşlarımıza ikram ettik. İlk başta tereddüt oluşsa da İslam'ın "inananlar kardeştir" düsturuyla arkadaşlarımız ikramımızı kabul ettiler.
Biraz sonra onların siparişi büyük masamıza, gelince onlar da yemeklerini bizlere ikram ettiler. Çok güzel bir kardeşlik havası oluştu. Sonrasında güzel bir muhabbet derken bizler kalkmak için izin istediğimizde arkadaşlarımız bizleri evlerine davet ettiler. Bizler rahatsız etmeyelim derken kardeşlerimizin ısrarıyla bir anda kendimizi, yemek yerken yalnız masanın büyüklüğünden dolayı beraber olduğumuz arkadaşlarımızın evinde bulduk.
Bizleri misafir ettikleri evlerinin bahçesinde, yemyeşil çimlerin üzerinde babaları ve diğer kardeşleri ile tatlı bir muhabbet başladı. İkramların ısrarla yapıldığı, kardeşliğin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini bana yaşatan müthiş bir manzara. Kalkmak için izin istediğimizde, amcamızın bu akşamı onlarla evlerinde geçirmemizi teklif etmesi, bizleri başım gözüm diye misafir etmesi ne kadar çok beni etkiledi anlatamam.
Bizler Bağdat'a büyük zatları ziyarete geldik. Bu ziyarete gelen misafirlere, bölgenin halkı ne gözle bakıp nasıl ikramlar sunup hizmet edip evlerini nasıl açıyorlar!
Kimin hatırına!
Büyük İmamların hatırına onları ziyarete gelenlere, bu dünyada! Rabbim sevdiklerinin hatırına, bizleri sevdiklerinden eylesin!
Bağdat'ın ortasından Dicle Nehri'nin akıp topraklarını bereketlendirmesi, aynı Nil Nehri'nin Mısır'ı bereketlendirip Kahire'nin ortasından süzüle süzüle akıp geçmesine benziyor.
Bağdat'ın toprağının hem altı hem de üstü çok bereketli. Mezopotamya'nın tam ortası, insanoğlunun ilk yerleşim yeri, medeniyetin büyüdüğü beşik?
Bir de Bağdat, toprağında misafir ettikleri ile şerefleniyor. Peygamber Efendimiz'in itretim dediği Ehl-i Beyt'in on iki masum imamlarından, Şehit İmam Musa Kazım (a.s.) ve İmam Cevat Taki (a.s.) ve İmam Musa Kazım'ın (a.s.) soyundan gelen hem seyyid hem şerif Abdülkadir Geylani (k.s.), Cüneyd-i Bağdadi, Mağruf el Kerhi ve daha birçok Allah dostlarının şereflendirdiği bahtiyar topraklar.
Bu duygu ve düşüncelerle ziyaret ettiğimiz Bağdat'ın güzel semti Kazımiyye'de akşam yemeği için kasap lokanta karışımı bir mekânda bulunan iki büyük masadan birine oturduk.
Masa büyük olduğundan, karşımıza Iraklı üç arkadaş daha oturdu. Bizim siparişlerimiz daha önce gelince bizler yemeğimizden karşımızdaki arkadaşlarımıza ikram ettik. İlk başta tereddüt oluşsa da İslam'ın "inananlar kardeştir" düsturuyla arkadaşlarımız ikramımızı kabul ettiler.
Biraz sonra onların siparişi büyük masamıza, gelince onlar da yemeklerini bizlere ikram ettiler. Çok güzel bir kardeşlik havası oluştu. Sonrasında güzel bir muhabbet derken bizler kalkmak için izin istediğimizde arkadaşlarımız bizleri evlerine davet ettiler. Bizler rahatsız etmeyelim derken kardeşlerimizin ısrarıyla bir anda kendimizi, yemek yerken yalnız masanın büyüklüğünden dolayı beraber olduğumuz arkadaşlarımızın evinde bulduk.
Bizleri misafir ettikleri evlerinin bahçesinde, yemyeşil çimlerin üzerinde babaları ve diğer kardeşleri ile tatlı bir muhabbet başladı. İkramların ısrarla yapıldığı, kardeşliğin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini bana yaşatan müthiş bir manzara. Kalkmak için izin istediğimizde, amcamızın bu akşamı onlarla evlerinde geçirmemizi teklif etmesi, bizleri başım gözüm diye misafir etmesi ne kadar çok beni etkiledi anlatamam.
Bizler Bağdat'a büyük zatları ziyarete geldik. Bu ziyarete gelen misafirlere, bölgenin halkı ne gözle bakıp nasıl ikramlar sunup hizmet edip evlerini nasıl açıyorlar!
Kimin hatırına!
Büyük İmamların hatırına onları ziyarete gelenlere, bu dünyada! Rabbim sevdiklerinin hatırına, bizleri sevdiklerinden eylesin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Başımıza gelmeden! / 01.08.2025
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024



















































































