Başbakan'ın "Benim itirazım var!" deyişinden esinlenerek bu lâfı yazının başlığına ekledik."İtirazım var", Müslüm Gürses'in arabesk türü damardan şarkısı? Filme de konu olmuştu.Başbakan'ın itirazı, çalışma mekânına yerleştirilen böcekle ilgili soruşturmada 5 şüpheli polisi serbest bırakan mahkeme kararına idi. Başbakan, "benim itirazım var" der de, savcı durur mu, o da hemen harekete geçerek mahkeme kararına itiraz etti.Maksat hâsıl olmuştu; Müslüm Gürses şarkısıyla duygulara damardan girmişti, Erdoğan da mahkeme kararına tepkisiyle yargıya, iktidardan giriyordu.Başbakan'ın çalışma ofisine yerleştirilen gizli dinleme cihazı olayına, faillerine, tertipleyenlerine tabii ki, karşıyız. Hukuk adına yargı, gereğini yapacaktır. İtirazımız, yargıya intikal etmiş konu hakkında Başbakan'ın konuşmasıydı, savcılara talimat verircesine.Oysa:"Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz."(Anayasa, madde: 138)Soruşturması süren, yargı konusu olayda Başbakan'ın müdahalesi, anayasayı ihlâldir ve de suçtur!Başbakan, hem davacı hem de kadı olabilir mi? HAYIR!Başbakan ve başı olduğu yürütme organı ve dahi yasama organı, yargının yargıcı olamaz! Aksine yorum ve uygulama, dikta rejimini davettir, kuvvetler ayrılığını inkâr, demokrasiyi yok saymaktır.Ülkemizde kanun devleti kıskacında hukuk hiçe gidiyor. Kanuna, "üstün bir irade gücü" etiketi yapıştırarak, "yok kanun, yap kanun" diyerek yol göstermeye çalışmak, giderek hukuk devleti ve adaletin yok olması sonucunu doğurur. Hukuk üstün değilse, adalet keenlem yekûndur (yok hükmündedir).Bu yazdıklarımız ve yarım asırdır söylemeye çalıştıklarımız, peşin uyarılarımız, çoğunlukla "duvara çarpmış" gibi bize geri dönmektedir. İşte bu noktada, toplumda hukukla barışık olmayanları yoklamak istiyoruz;Bir kısım insanımız toplumda böyle bir sorun olduğunun farkında bile değil. Bu kardeşlerimiz çoğunluktadır, ancak başlarına bir iş gelir de haksız ya da âdil olmayan bir yasa uygulamasıyla karşılaşırlarsa durumu anlarlar.Bir başka grup insanımız da her şeyi bilen takımındandır; hukukun "h" sından bile bihaber oldukları halde Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararları hakkında ahkâm keserler.Dikkat çekmek istediğimiz ve de üzerinde asıl durulması gereken kesim ise, hasbelkader bir mevki kapmış politikacılardır. Bunların ortak paydası, bugünün dünyasında gelişmiş düzeydeki ülkelerde oluşmuş politik kavramların ve siyasal yapılaşmaların ne olduğunu bilmemektir. Örneğin Fransız Devrimi'nin ürünü "milli irade" söyleminin çağdaş anlamını kavrayamadıkları için, bunu padişah iradesi gibi bir şey zannederler. Bunun için meclis çoğunluğuna dayanarak çıkardıkları yasaların hukuka uygun olmadığını söyleyen muhalefet çevrelerinin "milli iradeye karşı çıktığını" ilân etmekte beis görmezler.Dahası, "padişahım çok yaşa" nidalarıyla yargının yargıçlığına da soyunabilirler.Bizim de "itirazımız var dertlerin böylesine".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023