Komünizmin çöküşü 3. dünyadaki modernist ulusal hareketlerinin çöküşü, Batı dünyasında Keynes modeline duyulan inancın çöküşü, liberal ekonominin küresel çıkışının çöküşü... Bunların dünyayı hep hayal kırıklığına uğratmasıyla, Batılı sistemlerin halkın gözündeki meşruiyetini dayanaksız bıraktı ve söz konusu halkların dünya sistemimizin gittikçe artarak süren kutuplaşmasına tahammül etmesini sağlayan her türlü gerekçeyi ortadan kaldırdı.
Bu hayal kırıklıkları 90'lı yıllarda gördüğümüz türden epeyce kargaşalık çıkarmasına ve kargaşalıkların son ikiz kulelere yapılan 11 Eylül saldırılarıyla ABD gibi daha zengin ve daha istikrarlı olduğu ileri sürülen batı bölgelerine yayılmasını hızlandırdı.
Böylece 21. yüzyılın en az ilk yarısı, yirminci yüzyılda gördüğümüz her şeyden daha güç daha düzen bozucu ama aynı zamanda daha açık olacağa benziyor: Batı sistemleri üredikleri medeniyetleriyle beraber çöküyor...
Bütün sistemler gibi, Batılı sistemler de ölümlüdür... Fakat bu kural şu gerçeğin üstünü örtmüyor: Küçük girdiler büyük çıktılar yaratır. Bu modern dünya sisteminin, tarihsel bir sistem olarak ölümcül bir krize girmiş olduğu ve gelgelelim sonucu belirsiz olduğu için, sonuçta ortaya çıkacak sistemin şu an içinde yaşadığmız sistemden daha iyi mi yoksa daha mı kötü olacağını bilmiyor kimse. Ama şimdiden görünen bir şey varsa o da; ortaya çıkan sistem veya hükümferma edilen "Batı Uygarlığı"ndan çıkamayacağıdır. Çünkü sistemleriyle birlikte "Batı Uuygarlığı"nın tamamen yok olmak üzere olduğu karışıklıklar ve belirsizliklerden oluşan sis dumanı altında örtünen birşey!
Bu kuraldışı ve düzensiz olan sis perdesinin aslında çok geniş bir düzenin zorunlu bir öğesi, bütün tezahürlerin gelişimini düzenleyen yasaların kaçınılmaz bir sonucu olduğunu da gösterir. Hemen söyleyelim ki, geçici olarak üstün gibi gözüken bu karanlığa pasif olarak katlanmak için bir neden değildir. Mevcut nedenlerden sadece biri. Belirti, bu çağın sonunun şimdiden gelmiş olduğunu haber verdi artık. Bu da bir düzen içindedir: Denge, iki karşıt eğilimin eş zamanlı eyleminin bir sonucudur.
Bugün bunca insanın "dünyasının sonu" fikriyle kafasını kurcalaması kuşkusuz bir rastlantı değil... Dahası da var: "dünyanın sonu" ve onun güncel belirtileri sadece "psikolojik" bir açıklaması yeterli olamaz. Bununla yetinmek her fırsatta açıkça karşı çıktığımız bu modern yanılsamaların birinden etiklenmek demek olur. Bu nedenle kuşkusuz bu son, bazılarının anlamak istemediği gibi genel anlamda "dünyanın sonu" değildir; ama en azından bir dünyanın, bir uygarlığın sonudur.
Bu nedenle geçiş döneminin ağır sorunlarla dolu korkunç bir dönem olacağı görülür. Komünizm çöküşünün, liberalizmin nihai zaferi olmayıp aslında bilakis liberalizmin nihai çöküşüne de işaret ettiği halde, "Batı Uygarlığı"nın sonunun geldiğinin farkına varılması gerekirdi.
Bunun doğan ilk sonucu; her türlü biçimiyle aydınlanmanın vazettiğinin tersine, ilerlemenin kaçınılmaz olmadığıdır. Olayların etkisiyle yanılsamalar da kayboldu: Dünya gerek ahlaki açıdan, gerek başka açıdan hiç ilerlememiş...
İkinci sonuç, modernliğin temel öncülerinden biri olan, kesinliklere duyulan inancın körleştirici ve sakatlayıcı olduğudur. Modern bilim, yani Kartezeyn-Newtoncu bilim, kesinliğin kesinliği üzerine kurulmuştur. Bu kesinlik inancı doğa biliminin kendisi içinde dahi sert ve bence gayet manidar bir saldırıyla karşı karşıyadır artık.
Üçüncü sonuç da buna benzer, modernitenin eksiksiz ve mükemmel bir dünya sunmadığının ortaya çıkmasıdır. Bu bakımdan oldukça duygusal bir yıkım oldu. Modernitenin ürettiği batılı yaşantının, insanda fazilet diye bir şey bırakmadığı gibi, faziletlerin mahvolmasıyla da akli dayanaklar kayboldu. Sakıncalı şeyler, yapılması serbest olan şeyler oldu, insan maddiyatta bir adım atmış olsa da vicdani kanaatlerinde rabıta ve zabıta bırakmadığından, sapıklığın karanlığı içine düştü; iç dünyasında bir adım dahi atamaz hale geldi. Zamanla öyle hal aldı ki; modern insanlar hayvanlığa, onun özelliklerinden olan temizliğe, rahata razı oldular ve onu en büyük saadet olarak telakki ettiler; fakat maalesef o mutluluğa eremediler. Çünkü hayvani temizliklerine kokuşmuş insaniyetleri mani oldu!
Ve eğer sona eren Batı Uygarlığı ise, Batı uygarlığı dışında hiçbir şey görmeyenlerin, onu benzersiz bir "uygarlık" sanmaya aşık olanların, Batı uygarlığının bitişiyle her şeyin biteceğini ve o uygarlık yok olursa, bunun gerçekten "dünyanın" sonu olacağını düşünenlerin böyle sanmaları da pek normaldir.
Bu hayal kırıklıkları 90'lı yıllarda gördüğümüz türden epeyce kargaşalık çıkarmasına ve kargaşalıkların son ikiz kulelere yapılan 11 Eylül saldırılarıyla ABD gibi daha zengin ve daha istikrarlı olduğu ileri sürülen batı bölgelerine yayılmasını hızlandırdı.
Böylece 21. yüzyılın en az ilk yarısı, yirminci yüzyılda gördüğümüz her şeyden daha güç daha düzen bozucu ama aynı zamanda daha açık olacağa benziyor: Batı sistemleri üredikleri medeniyetleriyle beraber çöküyor...
Bütün sistemler gibi, Batılı sistemler de ölümlüdür... Fakat bu kural şu gerçeğin üstünü örtmüyor: Küçük girdiler büyük çıktılar yaratır. Bu modern dünya sisteminin, tarihsel bir sistem olarak ölümcül bir krize girmiş olduğu ve gelgelelim sonucu belirsiz olduğu için, sonuçta ortaya çıkacak sistemin şu an içinde yaşadığmız sistemden daha iyi mi yoksa daha mı kötü olacağını bilmiyor kimse. Ama şimdiden görünen bir şey varsa o da; ortaya çıkan sistem veya hükümferma edilen "Batı Uygarlığı"ndan çıkamayacağıdır. Çünkü sistemleriyle birlikte "Batı Uuygarlığı"nın tamamen yok olmak üzere olduğu karışıklıklar ve belirsizliklerden oluşan sis dumanı altında örtünen birşey!
Bu kuraldışı ve düzensiz olan sis perdesinin aslında çok geniş bir düzenin zorunlu bir öğesi, bütün tezahürlerin gelişimini düzenleyen yasaların kaçınılmaz bir sonucu olduğunu da gösterir. Hemen söyleyelim ki, geçici olarak üstün gibi gözüken bu karanlığa pasif olarak katlanmak için bir neden değildir. Mevcut nedenlerden sadece biri. Belirti, bu çağın sonunun şimdiden gelmiş olduğunu haber verdi artık. Bu da bir düzen içindedir: Denge, iki karşıt eğilimin eş zamanlı eyleminin bir sonucudur.
Bugün bunca insanın "dünyasının sonu" fikriyle kafasını kurcalaması kuşkusuz bir rastlantı değil... Dahası da var: "dünyanın sonu" ve onun güncel belirtileri sadece "psikolojik" bir açıklaması yeterli olamaz. Bununla yetinmek her fırsatta açıkça karşı çıktığımız bu modern yanılsamaların birinden etiklenmek demek olur. Bu nedenle kuşkusuz bu son, bazılarının anlamak istemediği gibi genel anlamda "dünyanın sonu" değildir; ama en azından bir dünyanın, bir uygarlığın sonudur.
Bu nedenle geçiş döneminin ağır sorunlarla dolu korkunç bir dönem olacağı görülür. Komünizm çöküşünün, liberalizmin nihai zaferi olmayıp aslında bilakis liberalizmin nihai çöküşüne de işaret ettiği halde, "Batı Uygarlığı"nın sonunun geldiğinin farkına varılması gerekirdi.
Bunun doğan ilk sonucu; her türlü biçimiyle aydınlanmanın vazettiğinin tersine, ilerlemenin kaçınılmaz olmadığıdır. Olayların etkisiyle yanılsamalar da kayboldu: Dünya gerek ahlaki açıdan, gerek başka açıdan hiç ilerlememiş...
İkinci sonuç, modernliğin temel öncülerinden biri olan, kesinliklere duyulan inancın körleştirici ve sakatlayıcı olduğudur. Modern bilim, yani Kartezeyn-Newtoncu bilim, kesinliğin kesinliği üzerine kurulmuştur. Bu kesinlik inancı doğa biliminin kendisi içinde dahi sert ve bence gayet manidar bir saldırıyla karşı karşıyadır artık.
Üçüncü sonuç da buna benzer, modernitenin eksiksiz ve mükemmel bir dünya sunmadığının ortaya çıkmasıdır. Bu bakımdan oldukça duygusal bir yıkım oldu. Modernitenin ürettiği batılı yaşantının, insanda fazilet diye bir şey bırakmadığı gibi, faziletlerin mahvolmasıyla da akli dayanaklar kayboldu. Sakıncalı şeyler, yapılması serbest olan şeyler oldu, insan maddiyatta bir adım atmış olsa da vicdani kanaatlerinde rabıta ve zabıta bırakmadığından, sapıklığın karanlığı içine düştü; iç dünyasında bir adım dahi atamaz hale geldi. Zamanla öyle hal aldı ki; modern insanlar hayvanlığa, onun özelliklerinden olan temizliğe, rahata razı oldular ve onu en büyük saadet olarak telakki ettiler; fakat maalesef o mutluluğa eremediler. Çünkü hayvani temizliklerine kokuşmuş insaniyetleri mani oldu!
Ve eğer sona eren Batı Uygarlığı ise, Batı uygarlığı dışında hiçbir şey görmeyenlerin, onu benzersiz bir "uygarlık" sanmaya aşık olanların, Batı uygarlığının bitişiyle her şeyin biteceğini ve o uygarlık yok olursa, bunun gerçekten "dünyanın" sonu olacağını düşünenlerin böyle sanmaları da pek normaldir.
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002