Batı dünyasında, Müslümanlara karşı artan saldırıların yeni olmadığını, asırlık kin ve nefretten kaynaklandığını bilmek zorundayız. Bunu bilmeden ve kabul etmeden yapılan değerlendirmelerin hepsi mutlaka yanlış ve hatalı olur. Bir başka deyişle, Batı dünyasında İslâm düşmanlığı yen bir olay değildir.Batılılar, bu gerçeği örtmek ve gizlemek için şöyle bir propaganda yapıyor: "Müslümanlar içerisinde El Kaide ve IŞİD gibi aşırı uçlar zuhur etti. Bunların aşırılıklarından dolayı Batı dünyasında da İslâmofobi oluştu". Maalesef, bazı Müslümanlar da bu propagandaya, daha doğrusu yalana aldanmaktadır. Gerçekte ise Batılıların, İslâm'a ve Müslümanlara bakışı, geçmişten günümüze hiç değişmemiştir, itikatlarını korudukları sürece de değişmeyecektir. Maxim Rodinson, "Batı'yı Büyüleyen İslâm" adlı kitabında söz konusu gerçeği şöyle dile getirmektedir: "Emperyalizme karşı olan her hareket yüzde yüz mahalli sebeplerden de kaynaklansa, İslâm'a yüklenmekte idi. İslâm kelimesi bile, bir tahakküm teşebbüsü, saldırgan bir ideoloji ve dünya ölçüsünde bir suikastı belirtiyordu. Böyle bir görüş, Batı'daki yığınların şuuruna yerleşmekle de kalmıyor, ayrıca aydınları ve bilginleri de tesiri altına alıyordu."Batılıların aydın ve bilginleri taassup ehli olur da, din adamları durur mu? Din adamları, İslam düşmanlığında sürekli önde olmuş ve öncü rol oynamışlardır. Aslında Batılılara, İslâm düşmanlığını aşılayan, yayan ve halen de yaşatan din adamlarıdır.Haçlı Seferlerinin mimarı Papa İkinci Urbanus, Haçlı ordularına yaptığı hitapta şöyle diyordu: "Gidin mukaddes beldeleri Müslümanların ellerinden kurtarın? Gidin ellerinizi kâfir Müslümanların kanlarıyla yıkayın." Papa İkinci Urbanus'a göre, Müslümanlar şeytanın uşaklarıydı. Batılıların, aydınları, bilginleri ve din adamları İslâm düşmanı da, ya siyasetçileri nasıldır, acaba onlardan ayrı mı düşünüyorlar? Hayır, İslâm düşmanlığında zerre kadar farklılıkları bulunmaktadır. Bu konuda örnekler çok, fakat biz yakın tarihimizden örnek verelim. Fransa'nın sosyalist Başbakanı Alain Juppe, Bosna-Hersek'te Müslümanların soykırıma tabi tutulmasını kınayanlara şu cevabı veriyordu: "Ne yani, bırakalım da Avrupa'nın ortasında bir İslâm devleti mi kurulsun?" İşte Batı dünyası budur. Batılılar, hiçbir zaman diliminde İslâm'ı samimi olarak öğrenme ve Müslümanları tanıma gayretinde olmamışlardır. İslâm'ı araştırmalarındaki amaç, onu bozmak ve ortadan kaldırmaktır. Daha yerinde bir deyişle, Batılılar, düşmanı yenmek için onu tanımak gerekir, gerçeğinden hareketle, İslâm hakkında araştırma yapmışlardır. Onun içindir ki, Batılılar, Müslümanlara karşı sürekli ikiyüzlü ve riyakâr davranmışlardır. Ne büyük bir gaflet ve şaşkınlık ki, hükümetimiz, bu tarihi gerçeklere tamamen ters bir dış politika yürütmektedir. Hâlbuki herkes bilir ve bazı Batılı yazarlar da itiraf eder ki, bugün Batı dünyasının temsilcisi olan ABD'nin dış politikasını temeli, din anlayışlarına dayanmaktadır. Din adamları, dış politikada amaç ve hedefleri belirler, politikacılar da uygularlar. O bakımdan, "dış politikada dini anlayışın yeri yoktur" savunması, boştur, safsatadır. Böyle savunma yapanlara ve düşünenler sorarız: ABD niçin Ortadoğu'ya çöreklenmiş ve kurduğu terör örgütleriyle coğrafyamızı kan gölünü çevirmiştir. Bazıları bunu petrol ve İsrail'in güvenliği ile izah etmektedir. Doğrudur, onlar da var, ama asıl gerekçe dinidir. Bunu görmeden ve hesaba katmadan izlenen dış politikanın sonu kesinlikle hüsrandır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018