Batı'nın karikatür organizasyonu

Temmuz 2005 yılında bir Alman gazetesi olan Welt Am Sonntag gazetesinde yayınlanan bir rapor, son günlerin gündem maddesi olan karikatür olaylarıyla başlayan sürecin arkasında kimlerin olduğunu göstermektedir.Raporun adı: Milyonlar Muhammed'e karşı". Bu raporda Vatikan'ın İslam'ı engellemek, Hz. Muhammed'i karalamak için milyarlarca dolarlık fon tahsis ettiği yazıldı. Ne hikmettir ki, Dinlerarası diyalog'un temeli de Vatikan'da atılıyor, medeniyetler çatışmasının da.Daha sonra Ekim 2005'te karikatür olaylarının kıvılcımını atan meşhur(!) Danimarka gazetesi Jyllands Posten'in internet sitesinde peygamber efendimiz hakkında bugün gündeme gelen karikatürler yayınlandı.( Milliyet 03.10.2005)O dönemde bu konu bazı protestolara konu oldu, ama sonra kapandı.Bugün ise olayların bu boyuta gelmesi, bütün Batılılar tarafından özür dileme gereği bile duymadan maksadını aşar bir biçimde alenen yayınlanması, tekrar tekrar gündeme taşınması bu olayların arkasında planlı bir organizasyonun olduğunu göstermektedir. Planın sahibi ise malum.Karikatür kriziyle birlikte bazı gerçekler gün yüzüne çıktı. Bu olaydan alınacak birçok dersler var.Öncelikle bu karikatürlerin bir çığ gibi yayılarak birçok Avrupa ülkesinde yayınlanması, Batı dünyasının ne kadar medeni(!) olduğunu göstermiştir. İnanca ve fikre saygı duyulması gerektiğini sürekli tavsiye eden Batı'nın fikir ve inanç hürriyetinden ne anladığını bu olaylarla anlamış oluyoruz.Batı "hürriyet" derken, birilerinin diğerlerine hakaret etmesini kabul ediyor, ama diğerleri kendilerini savunsa buna tahammül edemiyor. Eskiden İngiliz soylulularının şamar oğlanları varmış. Kendi çocukları bir yaramazlık yaptıklarında çocuklarını değil, şamar oğlanlarını döverlermiş.İşte bugünün şamar oğlanı da maalesef İslam dünyası oldu. Fark şu: dün bir çocuğu dövüyorlardı, bugün topyekün İslam dünyasını, dün şamar oğlanı diyorlardı, bugün ise terörist diyorlar.Bu karikatür krizi Batı dünyasının laiklik ilkesinden ne anladığını ortaya koyuyor. Batı'da Hıristiyan ve Yahudi temelli bir laiklik anlayışı var. Laiklik ve kanunlar Hıristiyan ve Yahudi olan herkesin hakkını sonuna kadar korumaktadır, ama Müslüman'ın hiçbir güvencesi yoktur.İşin tuhaf tarafı ise her haliyle bunu ispatlayan AB'ye Müslüman bir ülke olarak hala girmeye çalışmamız, bize verilen talimatları harfiyen yerine getirmemiz.Esasen Batı dünyası karikatür kriziyle birlikte bize bir mesaj vermek istiyor: "Ey Türkiye, Ey İslam dünyası siz Müslüman oldukça aramızda olamazsınız. Çünkü bizim sizden ziyade, sizin peşinden gittiğiniz, sizin lideriniz olan peygamberinizle sorunumuz var."Batı bu karikatürlerle kime, ya da kimlere terörist ve radikal İslamcı dediğini açıklamış oluyor. Onlara göre peygamber efendimiz de terörist, o da radikal İslamcı. Onlara göre o peygambere tabi olan, namaz kılan, hacca giden, oruç tutan, zekat veren, Kur'an okuyan, ezan okuyan, camiye giden herkes terörist ve radikal. Yine onlara göre hakaret ettiklerinde tepki gösteren, ülkelerini işgal ettiklerinde direnç gösteren, tecavüz etmek, katletmek, istediklerinde müsaade etmeyen, mücadele eden her Müslüman terörist ve radikal.Onların tasvip ettikleri İslam ise, esasen İslam'la uzaktan yakından alakası olmayan bir İslam anlayışı. Tükürdüklerinde "Ya Rabbi şükür" diyerek elleriyle yüzünü ovuşturacak, sağ yanağına bir tokat attıklarında sol tarafına dönüp "bu tarafa da atın" diyecek bir Müslüman tipi arzuluyorlar. Bu tipe "Ilımlı Müslüman" diyorlar.Onlara göre, Malazgirt Savaşı, İstanbul'un Fethi, Niğbolu, Kosova zaferleri de bir terörizmdi. Onlara göre Haçlı seferlerini geri püskürtmemiz de terörizmdi. Onlara göre "Çanakkale Geçilmez" dedirtmemiz, Kurtuluş Savaşı'nda hepsini geri püskürtmemiz de bir terörizmdi.Nereden mi çıkarıyorum?Kurtuluş mücadelesini ortaya koyan, Kuvayı Milliye lideri Mustafa Kemal Atatürk'e o dönemin İngiliz basını "Asilerin Başı" demiyor muydu? (The Times Gazetesi , 22 Eylül 1919)İstanbul'u fethederek, Bizans zulmünden insanları kurtaran, adaleti ve sevgiyi Batı'ya taşıyan, haksız yere bir kişinin dahi burnunu kanatmayan Fatih Sultan Mehmet ve kahraman Türk askerleri hakkında "Gulyabanilerin saldırısı" ifadelerini kullanmıyorlar mı? (Noel Baba'dan mektuplar, John R.R.Tolkien)Yaşananlar gösteriyor ki, bugün Batı'nın derdi medeniyetleri buluşturmak, medeniyetler çatışmasını önlemek, Türkiye'yi AB'ye alıp kavgaları önlemek değil, tam tersi, Türkiye'yi AB potasında eriterek, dün gerçekleştiremedikleri Haçlı işgalini bugün gerçekleştirebilmek. Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu konuda şu uyarıyı yapmaktadır: "AB; 5 bin yıllık Türk tarihinin, 15 asırlık İslam medeniyetimizin ve 80 yıllık laik demokratik cumhuriyetimizin haçlı mezarlığına gömülmesidir.  Milli egemenliğimizin yabancılara devredilmesidir."AB projesiyle birlikte Kılıçarslanların, Fatihlerin, Mustafa Kemallerin nesilleri oyalanırken, Haçlı mezarlığına gömülürken Anadolu'nun, Orta doğu'nun ve sonrasının kapıları açılmak istenmektedir.Batı dünyası, Türk milleti varlını koruduğu müddetçe "son vuruş"u yapamayacağını gayet iyi bilmektedir. "Hasta adam" dedikleri, ekonomik, askeri ve siyasi olarak tamamen çökerttikleri bir Türk milletinin Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği mücadele onları büyük bir hayal kırıklığına sevketmiştir. "Bunların hasta hali böyleyse, kim bilir sağlıklı hali nasıldır" diye endişe ile yaşamaktalar. Esasen bizim gücümüzü bizden daha iyi bilmekteler. Mevcut potansiyelimizi bir de biz fark etsek dünyanın dengeleri değişecek, zulümden adalete doğru bir düzelme olacak ama herhalde fazla olmamakla birlikte biraz daha zamanı var. Batılılar her türlü planı kurmakta serbesttir. Ama şunu asla unutmamalıyız ki Asıl Plan Kurucu'nun da bazı planları mevcuttur. Kimin galip geleceğini herhalde söylememe gerek yok, Hz. Musa ile Firavun'un yaşadıklarını okumanız yeterli.Bütün mesele doğru olmak, doğru olanla olmak, her zaman doğruyu savunmak, doğrudan asla kopmamak.