Batı dillerinde millet anlamında 'Nation' kelimesi kullanılır. Nation, Lâtince 'doğmak' olan 'Naitre' kökünde türemiştir. Bundan dolayıdır ki, Batı'da millet denilince akla kan birliği, kabile birliği gelir. Daha doğrusu, Batılıların anlayışında millet, kabilenin gelişmiş şeklidir. Görüldüğü üzere Batılıların millet anlayışı, hasta ve sakat bir anlayıştır. Ne yazık ki, aynı anlayış Müslümanlara da bulaştırılmıştır. Hâlbuki Müslümanların anlayışında millet, her türlü ırk, toprak ve tarihin ötesinde olan iman birliğine dayanmaktadır.Müslümanlar, o birlik sayesinde süper güç olmuşlardı. Aslında süper gücün, ordusu ve ekonomisi güçlü olmalı, ama o yeterli şart değildir. Süper güç, adaletli olmalı ve dost-düşman herkesin güvenini ve gönlünü kazanmalıdır. İşte Müslümanlar bunu başarmışlardı. Osmanlı Devleti'nden ayrılan ülkelere bakınız, hiçbiri kurtuluş günü kutlamıyor. Çünkü sömürge değillerdi ve kurtulmadılar. Tam aksine Osmanlı Devleti'nden ayrıldıktan sonra esarete düştüler. Bu gerçeklerden hareketle şunu söylüyoruz: Müslümanlar mutlaka süper güç olmak zorundadırlar. Aksi halde, Müslümanlar da, diğer mazlum milletler de, sömürge olmaktan kurtulamazlar.Batılıların, Müslümanları küçük parçacıklara bölmeye çalışması, kendileri için normal bir davranıştır. Çünkü Batılıların inanç, kültür, medeniyet ve ahlâk yapıları bunu emretmektedir. Bu emir gereği, Müslümanlar arasında fitne fesat çıkarıyor ve birbirleriyle çatıştırıyorlar. Sonra kalkıyor, Müslümanlara akıl veriyorlar. Diyorlar ki: "Müslümanlar, kendi aralarında çatışmalıdır. Çünkü Müslümanlar içerisinde aşırı uçlar türedi, bunları ıslah etmek, yola getirmek Müslümanların görevidir. Bunu yapmazlarsa, dünya ile uyum sağlayamaz ve ilerleyemezler." Batılılara göre aşırı uçlar, Batı'nın kokuşmuş değerlerini reddeden ve sömürüye karşı çıkan gerçek Müslümanlardır.Kahire Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nadye Mustafa, ABD ve AB'nin Ortadoğu politikalarını şöyle özetliyor: "Amaçları, Ortadoğu'da büyük devlet bırakmamak, her petrol kuyusu başında bir devletçik kurmaktır." Bunu bölgesel, mezhepsel, etnik ve hatta kabile farklılıklarını kullanarak yapmaya çalışıyorlar. Bir başka deyişle Batılıların, Ortadoğu'da hedefleri, her kabileye bir bayrak verip, bayraklı kabilelerden oluşan bir düzeni tesis etmektir. Ondan sonrası ise gayet kolaydır. Kabileler, üstünlük yarışına sokulacak, biri diğerine üstün gelmek için kendince Batılı devletlerden dost edinecektir. Tabiri caizse, bir devlete yamak olacaktır. Ama işin gerçeği şudur: O kabile, dost diye sarıldığı devletin payına düşmüş bir yemdir. Batılılar, Osmanlı Devleti'ni yıkmakla ve Müslümanları dağıtmakla, bu politikanın denemesi yaptılar. Şimdi onu kabileler düzeyine indirmenin peşindeler.Bu gerçekleri gören bazı bilim ve siyaset adamları, "ABD, İslâm ülkeleri için bir tehdittir" diyorlar. Eksik diyorlar, ABD tehdit değil, bizzat işgalcidir. İslâm coğrafyasında yaşanan terör, iç çatışma ve savaşların arkasında ABD vardır. Esasen ABD görünen yüzdür, görünmeyen yüz ise İsrail'dir. ABD ve İsrail, Müslümanlar arasında kontrol edebilecekleri düzeyde karışıklıklar çıkartıyor, sonra da o bahane ile İslâm coğrafyasında işgal başlatıyor, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ele geçiriyorlar. Peki, Müslümanlar bu kadar aciz mi? Buna karşı direnebilecek güçleri yok mu? Hayır, Müslümanlar aciz değil, ziyadesiyle de direnebilecek güce sahiptirler. Müslümanların zayıflığı, dağınıklıklarından ileri gelmektedir. Ne kadar güçlü olursanız olun, birlik oluşturamamışsanız, gücünüz hiçbir anlam ifade etmez. Birlik derken kastettiğimiz, Müslümanların fiziki olarak bir ülkeye veya bölgeye toplanmaları değil, ideal ve gönüllerini birleştirmeleridir. O bakımdan Prof. Dr. Haydar Baş'ın geliştirdiği "Ehl-i Beyt'te Birleşme" tezi çok isabetli olmuştur. Nitekim bu yönde yapılan çalışmaların meyveleri İslâm coğrafyasında görülmeye başlandı. Eğer devlet yöneticileri de politikalarını buna uyumlu oluştururlarsa, Batılıların tüm oyunları yer ile yeksan olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018