Yenidoğan ölümleri
Ana sağlığını çocuktan ayırmanın mümkün olmadığını belirten Prof.Dr.Özdemir İlter, yenidoğan bakımının ne kadar önemli olduğunu Türkiye'nin de farkettiğini ve değişik yenidoğan merkezleri kurulduğunu söyledi. 1000'te 40 oranın gelişmiş ülkelerdeki gibi 1000'e 5'e, 10'a inmesinin arzulandığını hatırlatan Prof. İlter, yine de son 10 yıl içerisinde bebek ölümlerinin en az gelişmiş ülkelerde bile azaldığına dikkat çekti.İlk 3 yıl içerisinde çocukların; dünyaya ilerdeki bakışlarının şekillendiğini belirten Prof. Özdemir İlter, şunları söyledi: "Dünyanın neresinde olursanız olun, çocuklara özellikle ilk yaşam yıllarında yeterli önemi vermek zorundasınız. Ne demek yeterli önemi vermek. Yeterince beslenmelidir, doğru dürüst giydirilmelidir, temiz su, temiz hava bulabilmelidirler. Yeterince eğitim alabilecek okullara ve koşullara sahip olmalıdır."
Çocuğa hastalığı
yenme yeteneği kazandırılmalı
"Yuvaya giden çocuk değişik bir ortama geliyor. Değişik bir florayla, mikrop sülalesiyle karşılaşıyor. Onun için ne yaparsanız yapın, dünyanın neresinde olursanız olun toplumsal yaşama girdiğiniz zaman bu sıkıntıları da doğal olarak yaşamak zorundasınız. Yuvaya gitmese, ilkokulda bunu yaşayacak. İlkokula gitmesin, ortaokulda yaşayacak. Yani, florayla, doğayla tanışmadan insanın büyümesi mümkün değildir. Onun için bunu dert etmeyecek. O seneyi öyle geçireceğini bilecek. Ama gene çocuğuna bu gibi enfeksiyonları, bu gibi bulaşıcı hastalıkları yenme gücünü vermesi lazım. Onun için ne yapmalı? Öyle zırt pırt ilaç vermemeli. Hemen çocuk biraz ateşlendi diye kapıp doktor doktor gezmemeli. Belirli koşullar içerisinde tabi. Çocuğa en az 48 saat, 72 saat o mikropla karşılaşıp kavga etmek, ona karşı çocuğun vücudunun özel silahlar üretmesine zaman tanıması lazımdır. Eğer böyle davranırsa, zaten ikinci seneye çocuk kendi gücüyle, ayakları üstünde durarak jgidecektir. Çocuğunu ilaca bağımlı hale getirmemeli."
Prof. Yıldız Perk ise son yıllarda ani bebek ölümü sıklığında azalma olduğunu vurgulayarak, dünyada 1992 senesinden itibaren bir dizi önlemler alınmaya başlandığını belirtti. Bebeğin yatış pozisyonunun, ölümleri önlemede etkili olduğunu hatırlatan Prof. Perk, şu bilgileri verdi: "Klasik Türk adetlerinde bebekler biliyorsunuz, bizler öyle büyüdük sırtüstü yatarlar. Sonra bizim asistanlık dönemlerimizde yüzü koyun yatırmaya başladık bebekleri. Dendi ki, bebekler çok daha rahat, kusmazlar, rahat uyurlar, gazlarını rahat çıkarırlar. Fakat görülmeye başlandı ki, o dönemlerden itibaren ani bebek ölümü sendromu sıklığında artış var. Ani bebek ölümü sendromu nedir? Bir kere onu söylemek lazım. Tamamen sağlıklı olduğu bilinen bir bebeğin genellikle bir yaşın altında, hiçbir neden bulunmamasına rağmen bebeğin kaybedilmesidir. Yani bebek tamamen sağlıklı, otopsi de yapıyorsunuz, hiçbir şey ispatlayamazsınız. O zaman işte ani bebek ölümü sendromu diyorsunuz. Bebek yatış pozisyonunun yeniden değerlendirilmesiyle, bebeklerin özellikle uyku sırasında sırtüstü yatırılması öneriliyor. Bebeğin uyumadığı zamanlarda değişik yatış pozisyonları alabileceği ancak uyku sırasında sırtüstü yatırılması öneriliyor."
Anneler nelere dikkat etmeli?
Yıldız Perk, bebek büyüten ailelerin dikkat etmeleri gereken konular hakkında şu bilgileri verdi: "Bir kere öncelikle bebeğin annesinden ayrılmaması. Yani, bir anne bebeğini emzirmeli. Ne zaman emzirmeli? İstediği kadar emzirmeli. Ne sıklıkta beslemeli? Bebek ne zaman istiyorsa o zaman beslemeli. Hastanelerde bebek odaları olmamalı. Bebek, doğar doğmaz, daha anne karnından çıktıktan sonra, bebek anne karnının üstüne çıkmalı ve ilk anda emmeli. Çünkü bebeğin o ilk uyanıklık hali dediğimiz canlı dönemini kaçırmamak lazım. Bir an önce beslemek lazım. Şekerli su vermemek lazım. Başka gıdaları.. Suyu vermemek lazım. Türkiye'deki, tek başına anne sütüyle beslenme oranını söylesem çok şaşıracaksanız. Yani su verilmeden, herhangi bir ek madde verilmeden, yüzde 14 bu oran. Oldukça düşük. Yani biz zannediyoruz ki, çok fazla bebekler emiyor. Emiyorlar ama yanında eğer onu bozacak veya o oranı azaltacak, kaloriden çalacak sıvılar veriliyorsa; bu çay olabilir, bebek çayı, ıhlamur olabilir. O zaman bebeğin kalorisini çalıyorsunuz. Zaten onların mide kapasiteleri belli bir oranda. 60 cc alacak diyelim, siz ona 50 cc'lik biberonla bir şey veriyorsunuz, kaloriden çalıyorsunuz. Bebeğin büyüme hızının en hızlı olduğu dönem, beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönem.Bu dönemi çok iyi yakalamak lazım. Başta beslenme, aşılarının yaptırılmış olması lazım. Temiz şartlarda bakılıyor olması lazım. Ama bence verilebilecek en iyi mesaj anne sütünü teşvik etmek olmalı: tek başına anne sütü.İlk yenidoğanla birlikte 6 aya kadar, iki yaşına kadar devam etsin."
Ana sağlığını çocuktan ayırmanın mümkün olmadığını belirten Prof.Dr.Özdemir İlter, yenidoğan bakımının ne kadar önemli olduğunu Türkiye'nin de farkettiğini ve değişik yenidoğan merkezleri kurulduğunu söyledi. 1000'te 40 oranın gelişmiş ülkelerdeki gibi 1000'e 5'e, 10'a inmesinin arzulandığını hatırlatan Prof. İlter, yine de son 10 yıl içerisinde bebek ölümlerinin en az gelişmiş ülkelerde bile azaldığına dikkat çekti.İlk 3 yıl içerisinde çocukların; dünyaya ilerdeki bakışlarının şekillendiğini belirten Prof. Özdemir İlter, şunları söyledi: "Dünyanın neresinde olursanız olun, çocuklara özellikle ilk yaşam yıllarında yeterli önemi vermek zorundasınız. Ne demek yeterli önemi vermek. Yeterince beslenmelidir, doğru dürüst giydirilmelidir, temiz su, temiz hava bulabilmelidirler. Yeterince eğitim alabilecek okullara ve koşullara sahip olmalıdır."
Çocuğa hastalığı
yenme yeteneği kazandırılmalı
"Yuvaya giden çocuk değişik bir ortama geliyor. Değişik bir florayla, mikrop sülalesiyle karşılaşıyor. Onun için ne yaparsanız yapın, dünyanın neresinde olursanız olun toplumsal yaşama girdiğiniz zaman bu sıkıntıları da doğal olarak yaşamak zorundasınız. Yuvaya gitmese, ilkokulda bunu yaşayacak. İlkokula gitmesin, ortaokulda yaşayacak. Yani, florayla, doğayla tanışmadan insanın büyümesi mümkün değildir. Onun için bunu dert etmeyecek. O seneyi öyle geçireceğini bilecek. Ama gene çocuğuna bu gibi enfeksiyonları, bu gibi bulaşıcı hastalıkları yenme gücünü vermesi lazım. Onun için ne yapmalı? Öyle zırt pırt ilaç vermemeli. Hemen çocuk biraz ateşlendi diye kapıp doktor doktor gezmemeli. Belirli koşullar içerisinde tabi. Çocuğa en az 48 saat, 72 saat o mikropla karşılaşıp kavga etmek, ona karşı çocuğun vücudunun özel silahlar üretmesine zaman tanıması lazımdır. Eğer böyle davranırsa, zaten ikinci seneye çocuk kendi gücüyle, ayakları üstünde durarak jgidecektir. Çocuğunu ilaca bağımlı hale getirmemeli."
Prof. Yıldız Perk ise son yıllarda ani bebek ölümü sıklığında azalma olduğunu vurgulayarak, dünyada 1992 senesinden itibaren bir dizi önlemler alınmaya başlandığını belirtti. Bebeğin yatış pozisyonunun, ölümleri önlemede etkili olduğunu hatırlatan Prof. Perk, şu bilgileri verdi: "Klasik Türk adetlerinde bebekler biliyorsunuz, bizler öyle büyüdük sırtüstü yatarlar. Sonra bizim asistanlık dönemlerimizde yüzü koyun yatırmaya başladık bebekleri. Dendi ki, bebekler çok daha rahat, kusmazlar, rahat uyurlar, gazlarını rahat çıkarırlar. Fakat görülmeye başlandı ki, o dönemlerden itibaren ani bebek ölümü sendromu sıklığında artış var. Ani bebek ölümü sendromu nedir? Bir kere onu söylemek lazım. Tamamen sağlıklı olduğu bilinen bir bebeğin genellikle bir yaşın altında, hiçbir neden bulunmamasına rağmen bebeğin kaybedilmesidir. Yani bebek tamamen sağlıklı, otopsi de yapıyorsunuz, hiçbir şey ispatlayamazsınız. O zaman işte ani bebek ölümü sendromu diyorsunuz. Bebek yatış pozisyonunun yeniden değerlendirilmesiyle, bebeklerin özellikle uyku sırasında sırtüstü yatırılması öneriliyor. Bebeğin uyumadığı zamanlarda değişik yatış pozisyonları alabileceği ancak uyku sırasında sırtüstü yatırılması öneriliyor."
Anneler nelere dikkat etmeli?
Yıldız Perk, bebek büyüten ailelerin dikkat etmeleri gereken konular hakkında şu bilgileri verdi: "Bir kere öncelikle bebeğin annesinden ayrılmaması. Yani, bir anne bebeğini emzirmeli. Ne zaman emzirmeli? İstediği kadar emzirmeli. Ne sıklıkta beslemeli? Bebek ne zaman istiyorsa o zaman beslemeli. Hastanelerde bebek odaları olmamalı. Bebek, doğar doğmaz, daha anne karnından çıktıktan sonra, bebek anne karnının üstüne çıkmalı ve ilk anda emmeli. Çünkü bebeğin o ilk uyanıklık hali dediğimiz canlı dönemini kaçırmamak lazım. Bir an önce beslemek lazım. Şekerli su vermemek lazım. Başka gıdaları.. Suyu vermemek lazım. Türkiye'deki, tek başına anne sütüyle beslenme oranını söylesem çok şaşıracaksanız. Yani su verilmeden, herhangi bir ek madde verilmeden, yüzde 14 bu oran. Oldukça düşük. Yani biz zannediyoruz ki, çok fazla bebekler emiyor. Emiyorlar ama yanında eğer onu bozacak veya o oranı azaltacak, kaloriden çalacak sıvılar veriliyorsa; bu çay olabilir, bebek çayı, ıhlamur olabilir. O zaman bebeğin kalorisini çalıyorsunuz. Zaten onların mide kapasiteleri belli bir oranda. 60 cc alacak diyelim, siz ona 50 cc'lik biberonla bir şey veriyorsunuz, kaloriden çalıyorsunuz. Bebeğin büyüme hızının en hızlı olduğu dönem, beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönem.Bu dönemi çok iyi yakalamak lazım. Başta beslenme, aşılarının yaptırılmış olması lazım. Temiz şartlarda bakılıyor olması lazım. Ama bence verilebilecek en iyi mesaj anne sütünü teşvik etmek olmalı: tek başına anne sütü.İlk yenidoğanla birlikte 6 aya kadar, iki yaşına kadar devam etsin."