Orta Çağ'ın Engizisyon Mahkemesi günümüz Vatikanı'nda hala sapasağlam durmakta, Vatikan gerekli gördüğünde bu günkü yeni koşullarda bu eski mahkemeyi işletebilmektedir
Hıristiyan aleminde Protestanlar kendi inanç sistemlerine daha sıkı bağlıdırlar, daha hoşgörüsüz ve katıdırlar ama Katolikler için milliyet ve ırktan önce Hıristiyanlık gelir. Dolayısıyla bir İtalyan veya Polonyalı kendisinin adının Hıristiyan soyadının da Katolik olduğunu, İtalyan ve Polonyalı olmaktan daha fazla önemser. Roma'daki Katolik Kilisesi'nin yüzyıllar boyunca ayakta kalmasını sağlamış olan psikolojik etmenlerden biri de budur işte.
ENGİZİSYON KARŞISINDA PARMAKLARINI BİLE OYNATMAYANLAR
Roma Kilisesi'nin tarihi hiç kuşkusuz Avrupa'nın tarihidir. Bu 2000 yıllık kurumun toplumsal, tarihsel, askeri ve kültürel alanlardaki yüzyıllarca sürmüş hegemonyasını anlamadan günümüzün Avrupa'sını tanımak ve tanımlayabilmek mümkün değildir. Tarih boyunca bu Kilise'de bilim de, sanat da, kültür de, hoşgörü de, siyaset de, hukuk da, zulüm de, işkence de, gaddarlık da bir arada bulunmuştur. 15. yüzyılın ünlü din adamı Lorenzo Valla'nın deyişiyle Katolik din adamlarının yönetimi vahşice, korkutucu ve barbarcadır. (NOT: Özel nedenlerle Valla'nın bu sözlerinin 1440'daki Latince'sini de ekliyorum: Sileo, quam sevus, quam vehemens, quam barbarus dominatus frequenter est sacerdotum.) Ünlü Engizisyon mahkemeleri bu zulmün kurumsallaşmış örneklerinden sadece biridir. Roma Kilisesi'nde saygı ve disiplin temelinde sevgiden çok ne yazık ki korkuyu barındırır hale gelmiştir. Ve inanır mısınız ki bu kötü şöhretli Orta Çağ mahkemesi günümüz Vatikanı'nda hala sapasağlam durmaktadır. Yani Vatikan gerekli görse bu günkü yeni koşullara bu eski mahkemeyi işletebilir. Engizisyon mahkemesinin bugünkü adı kulağa ve inananların gönüllerine çok hoş gelecek kelimelerden oluşmaktadır: "Sacred Congregation For The Doctrine of Faith". Yani, İman Doktrini İçin Kutsal Yetki Topluluğu. Kısaca SCDF diye bilinen bir kurum Vatikan'ın en korkutucu yeridir. Uzun yıllar halk arasında Baş Engizisyoncu ya da Papa'nın Polisi diye bilinen Kardinal Ratzinger tarafından yönetilmiştir. Bu kardinal "İmandan Sapma" diye değerlendirdiği her girişimi en bağnaz şekilde cezalandırmıştır. Onun emriyle çok değerli ilahiyatçılar, örneğin, Küng ve Dreverman Kilise'yi eleştirdikleri gerekçesiyle atılmışlardır. İlginçtir ki, Türkiye'de bir PKK'lının burnu kanasa Türkiye'yi topa tutan anlı şanlı İnsan Hakları Dernekleri, Eşcinsel Kulüpleri, Yeşilci-Çevreci, Bilmem neci kuruluşlar Kilise'nin bu kararları karşısında sus pus kalmışlar, parmaklarını bile oynatmamışlardır.
BAZEN KIZIL BAZEN SOFU PAPALAR
Vatikan'ı 20. yüzyılda en çok uğraştıran konuların başında komünizm, sendikacılık, işçi-öğrenci eylemleri, Nasyonal Sosyalizm, Liberalizm, Materyalizm, Sekülarizm ve Hedonizm (Sadece zevk için yaşamak, zevkten başka değer tanımamak; hazcılık) gelmiştir. Vatikan bu akımlara karşı bazen onlardan yana bazen onlara karşı ama daima kendi çıkarlarını gözeterek tavır almıştır. Papalar da yaşamakta oldukları çağı iyi değerlendirerek bazen "Kızıl Papa" bazen "Sofu Papa" rollerine bürünmüşlerdir. Örneğin Papa 13. Leo, adı "Kızıl Papa"ya çıkmış usta bir diplomat ve reformcuydu. Onun 1891'de yayınladığı ve "Rerum Novarum" (Yeni şeyler hakkında) adlı risalesi (encyclical, denilir) Bütün dünyada şaşkınlık yaratmıştı. Papa bu risalesini hazırlayabilmek için günümüzde çok moda olan "Think Tank" (Fikir Üretim Merkezi) modelini ilk kez uygulamıştı. Başına İsviçreli Kardinal Gaspard Mermillod'u geçirmiş ve bu merkezden kendisine iletilen yorumlara dayanarak bu çok ünlü risalesini kaleme almıştı. 13. Leo'nun bu risalesi o yıllarda bir tür "Komünist Partisi Manifestosu" gibi algılanmıştı. Zenginlerin yoksullara yaptıkları zulümden tutun da, işçilerin ücretlerinin azlığına, adaletsizliğe, vicdan ve fikir özgürlüğü üzerindeki baskılara kadar bir çok konuya değiniliyordu. 13. Leo, o dönemde Roma Kilisesi'nin sosyalistlerle dayanışmaya girmesine yeşil ışık yakmıştı. 1860'larda ise Papa 9. Pius da Avrupa'yı etkisi altına almaya başlamış olan Lİberalizm'e karşı mücadele etmişti. O da "Syllabus of Errors" (Hatalar Dizini) yayınlayarak Liberalizm'in öngördüğü yeni ahlaki değerleri, moda deyimle söylersek "Yükselen Değerleri" eleştirmiş ve bu akımın insanları sadece "Hazcı" (Hedonist) yapacağını ve onların "Zevk"ten başka değer tanımayan, "Zevk-Tapınıcıları" olacaklarını belirtmişti. Papa 9. Pius, tarihe en "Sofu Papa" olarak geçenlerden biridir. Günümüzde artık "Kızıl Papalar" yoktur ama "Kızıl Papazlar" vardır. Daha çok yoksul Latin Amerika ülkelerinde yaşayan bir çok papaz Marksizm'le iç-içe yaşamayı, Liberalizm'e yeğlemişlerdir. Öte yandan Vatikan'ın, "Ahlak Zabıtası" rolü de hala sürmektedir. Vatikan, geçmişte olduğu gibi bugün de Katoliklerin yatak odasındadır ve buradan çıkmaya hiç de niyetli değildir. Meksika'da bulunduğum sırada dindar bir Katolik bana şöyle demişti: "Katolik bir karı-kocanın yatağında iki değil üç kişi yatar. Üçüncüsü Kilise'dir. Karınıza nasıl, ne zaman ve ne şekilde sarılacağınıza o karar verir."
PAPADAN İZİNSİZ BOŞANMA OLMAZ
Bilindiği gibi Kilise, boşanmaya da doğum kontrolüne de kürtaja da karşıdır. Bu nedenle 1995'te Kahire'de toplanan Dünya Nüfus Planlaması Konferansı'nda İran'la ittifak kurmuş ve aynı doğrultuda "Red" oyu vermiştir. Vatikan'ın boşanma işlemlerini kabul veya red etmekle yükümlü bir "Temyiz" mahkemesi vardır. Buna "Rota" denilir. Buradan izin almadan sivil mahkemelerde boşananlar bağlı oldukları Kilise'de yeniden evlilik yapamazlar. Örneğin İrlandalı Katolik bir karı-koca boşanmak için Amerika'ya gitmek zorundadırlar. Erkek Amerika'da yeniden evlenebilir ama kadın İrlanda'da yeniden evlilik yapamaz. Bu durum, bu karı koca Ateist ve Komünist de olsalar değişmez, çünkü Kilise'ye göre ikisi de doğuşları itibariyle de Katolik sayılmışlardır. Papa'dan izin almadan boşanmış olan Kennedy Ailesi, Anne Kennedy ölünce dini tören yapılmasını istemiş ama Vatikan buna şiddetle karşı çıkmıştı. Dünya nüfusunun % 18.5'ini oluşturan Katolikler'in 359.000 kilisesi, 2.456 Diosez'i ve aktif papaz olarak da 154.148 din adamı vardır. İlginçtir ki kadınlara karşı en acımasız ve katı kuralları koymuş olan Katolik Kilisesi'nde gerçekte erkekten çok kadın vardır. Kilise, 1.000.000'dan fazla rahibeye sahiptir. Evlilik, kürtaj, boşanma vb. konularda tüm Katolikleri işte bu Kiliseler, rahipler ve rahibeler denetlemektedir. İlginç olan evlileri denetleyen bu insanların kendilerinin evlenmelerinin ve cinsel ilişkilere girmelerinin kesinlikle yasak olmasıdır. Yani cinselliği hiç tatmamış veya bilmeyen insanlar, din adamı olmayan insanlardan cinsel hayatlarını Kilise'nin isteklerine göre düzenlemelerini istemektedirler.
GÜZEL FİLİP'İN ÇİRKİN İŞLERİ
Papalık tarihinin en karanlık ve tartışmalı dönemi 14. yüzyılın başlarında yaşanmıştı. Bu dönemde daha önce sözünü ettiğim Lateran Papaları'yla Avignon Papaları arasında kıyasıya bir mücadele yaşanmıştı. Avrupa tarihinde "Güzel Filip" diye bilinen Fransa Kralı 4. Filip, güzelliği ve yakışıklılığıyla bağdaşmayacak kadar içten pazarlıklı ve sinsi bir insandı. 1306 yılında kendisine engel olacağını hesapladığı Papa 5. Boniface'ı sarayından kaçırttı ve daha sonra öldürttü. Ondan sonra Papa seçilen II. Benedikt de aynı akibete uğradı. Bu cinayetlerden sonra Filip, kendi adamı olan Bordo Başpiskoposu Bertrand Goth'u 5. Clement adıyla Papa yaptı. Ama bununla da yetinmedi ve 1309'da bu kez olduğu gibi Papalık Makamını Roma'dan Fransa'ya, Avignon'a kaçırdı. Böylece tam 68 yıl süreyle Roma'da ve Avignon'da çift, bazen de üç Papa bulundu. Filip'in baş düşmanı, Roma tarafından korunan ve tarihte "Templar" diye bilinen gizli bir şövalyelik örgütüydü. Tıpkı bugünkü OPUS DEI ne ise o zamanlar da bu örgüt öyle güçlü ve etkiliydi. Templar Şövalyeleri koyu Katolik, cessur, evlenmeyen ve sadece İsa uğruna ölmeye gönüllü soylular olarak tanınıyorlardı. Avrupa'nın hemen her yerinde gizli örgütleri vardı. Şöhretlerini Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlara karşı yaptıkları savaşlarda edinmişlerdi. Filip'ten önceki Kral I. Richard kendilerine imtiyazlar vermişti. Örgüte üye olabilmek çok zordu. Nitekim Filip de Kral olmadan önce örgüte girmek istemiş fakat güzelliğiyle alay edilerek, kendisi kadına benzetilip örgüte kadın alınmadığı söylenmişti. İşte Filip Kral olunca bu ağır hakaretin bedelini Templar Şövalyelerine ödetmeye karar vermişti. Kuşkusuz olayın bir de iktidarla olan bağlantısı vardı. Filip bu gözüpek şövalyelerin bir gün kendisini devirebileceklerini biliyordu. 13 Ekim 1307 Cuma sabahı Filip'in gizli polisi ülkedeki tüm Templar mabedlerini bastı. Yüzlerce Şövalye hiç direnmeden teslim oldular. Sonraki 6 gün işkenceler ve sorgularla geçti. Ancak hiç bir Templar konuşmadı. Bunun bir taktik olduğunu sezinleyen Filip, dillere destan Templar Hazinesi'ni ve bu gizli örgütün sırlarını eline geçiremeyeceğini anladığında iş işten geçmişti: Altıncı gün ağır işkenceye dayanamayan iki eşcinsel Şövalye Hazine'nin ve belgelerin kaçırılması için zaman kazanabilmek için direnmeden teslim olduklarını açıkladılar. Aynı ikili ölmeden önce Templar Şövalyeleri'nin bilinenin tersine İsa'ya değil, Baphomet adını verdikleri Şeytan'a taptıklarını ve gizli törenlerinde Haç'a tükürdüklerini ve kara büyü ve sihirle uğraştıklarını söylediler. Sadettin Tantan'ın sözünü ettiği "Tapınak Şövalyeleri" işte bunlardı.
"GÜL VE HAÇ" GİZLİ ÖRGÜTÜNE BA?LI TÜRK DOSTU (!)
PAPA Engizisyon bu ifadeler üzerine hemen çalışmaya başladı. Şövalyelerin çoğu idam edildiler. Örgüt büyük yara aldı. Üç yıl sonra örgütün Büyük Üstadı Jaques de Molay ve Baş Yargıcı Geoffroi de Charnay da yakalandılar ve ağır yanan ateşte kızartılarak öldürüldüler. Ama Templar'ın bundan sonraki serüveni çok değişik boyutlar izledi. Örgüt gizli varlığını hep sürdürdü ve yüzlerce yıl süreyle krallardan ve Kİlise'den intikam aldı. Örgütün üyeleri oldukları bilinen iki ünlüden biri Vasko Da Gama diğeri de Kristof Kolomb'dur. İkincisi doğrudan değil, karısının babası aracılığıyla Templar'ın korumasına alınmıştı. Bu iki ünlü denizciye yol gösteren haritaları ve kendilerine isyan etmeyecek tayfaları bu örgüt sağlamıştı. Sahi yeri gelmişken yazmadan geçmeyelim: Batı dünyasında 13 tarihi eğer Cuma'ya rastlarsa uğursuz sayılır. İşte bu gelenek Templar katliamından kalmadır. Yine Templar döneminden kalma bir sembolizm vardır. Bu da "Gül ve Haç" sembolizmidir. Templar geleneğinde yer alan çok gizli ve önemli bir sembolizmdir. 20. Yüzyıl'ın Papaları arasında "Gül ve Haç" gizli örgütüne bağlı olduğu bilinen en az bir Papa vardır. Bu Papa, ilginçtir ki çok güzel Türkçe konuşurdu. Uzun yıllar (1930'larda) yurdumuzda kalmış ve bazı gizli dostlar edinmişti. En yakın dostlarından biri daha sonra T.C. Devleti'nin Cumhurbaşkanı olmuştu. Aynı dönemde Ankara'da görevli olan ve Papalığı sırasında "Gül ve Haç" sembollü Baston Asa taşıyan bu kardinal de Papa seçilivermişti. Kadere bakın ki biri Müslüman diğeri Katolik bu iki eski dost iki devletin başına geçmişlerdi. Ve bunlardan Türk olanı Türklerin tarihinde asla rastlanmamış bir girişimde bulunarak tüm dünyayı ve eski dostunu şaşırtmıştı. Türk'ün bu girişiminden sonra Papa da Türk dostuna ömrü boyunca unutamadığı bir iyilikte bulunmuştu. Bu dramatik ve olağanüstü olayın gerçek yüzünü ileride okuyacaksınız.
Hıristiyan aleminde Protestanlar kendi inanç sistemlerine daha sıkı bağlıdırlar, daha hoşgörüsüz ve katıdırlar ama Katolikler için milliyet ve ırktan önce Hıristiyanlık gelir. Dolayısıyla bir İtalyan veya Polonyalı kendisinin adının Hıristiyan soyadının da Katolik olduğunu, İtalyan ve Polonyalı olmaktan daha fazla önemser. Roma'daki Katolik Kilisesi'nin yüzyıllar boyunca ayakta kalmasını sağlamış olan psikolojik etmenlerden biri de budur işte.
ENGİZİSYON KARŞISINDA PARMAKLARINI BİLE OYNATMAYANLAR
Roma Kilisesi'nin tarihi hiç kuşkusuz Avrupa'nın tarihidir. Bu 2000 yıllık kurumun toplumsal, tarihsel, askeri ve kültürel alanlardaki yüzyıllarca sürmüş hegemonyasını anlamadan günümüzün Avrupa'sını tanımak ve tanımlayabilmek mümkün değildir. Tarih boyunca bu Kilise'de bilim de, sanat da, kültür de, hoşgörü de, siyaset de, hukuk da, zulüm de, işkence de, gaddarlık da bir arada bulunmuştur. 15. yüzyılın ünlü din adamı Lorenzo Valla'nın deyişiyle Katolik din adamlarının yönetimi vahşice, korkutucu ve barbarcadır. (NOT: Özel nedenlerle Valla'nın bu sözlerinin 1440'daki Latince'sini de ekliyorum: Sileo, quam sevus, quam vehemens, quam barbarus dominatus frequenter est sacerdotum.) Ünlü Engizisyon mahkemeleri bu zulmün kurumsallaşmış örneklerinden sadece biridir. Roma Kilisesi'nde saygı ve disiplin temelinde sevgiden çok ne yazık ki korkuyu barındırır hale gelmiştir. Ve inanır mısınız ki bu kötü şöhretli Orta Çağ mahkemesi günümüz Vatikanı'nda hala sapasağlam durmaktadır. Yani Vatikan gerekli görse bu günkü yeni koşullara bu eski mahkemeyi işletebilir. Engizisyon mahkemesinin bugünkü adı kulağa ve inananların gönüllerine çok hoş gelecek kelimelerden oluşmaktadır: "Sacred Congregation For The Doctrine of Faith". Yani, İman Doktrini İçin Kutsal Yetki Topluluğu. Kısaca SCDF diye bilinen bir kurum Vatikan'ın en korkutucu yeridir. Uzun yıllar halk arasında Baş Engizisyoncu ya da Papa'nın Polisi diye bilinen Kardinal Ratzinger tarafından yönetilmiştir. Bu kardinal "İmandan Sapma" diye değerlendirdiği her girişimi en bağnaz şekilde cezalandırmıştır. Onun emriyle çok değerli ilahiyatçılar, örneğin, Küng ve Dreverman Kilise'yi eleştirdikleri gerekçesiyle atılmışlardır. İlginçtir ki, Türkiye'de bir PKK'lının burnu kanasa Türkiye'yi topa tutan anlı şanlı İnsan Hakları Dernekleri, Eşcinsel Kulüpleri, Yeşilci-Çevreci, Bilmem neci kuruluşlar Kilise'nin bu kararları karşısında sus pus kalmışlar, parmaklarını bile oynatmamışlardır.
BAZEN KIZIL BAZEN SOFU PAPALAR
Vatikan'ı 20. yüzyılda en çok uğraştıran konuların başında komünizm, sendikacılık, işçi-öğrenci eylemleri, Nasyonal Sosyalizm, Liberalizm, Materyalizm, Sekülarizm ve Hedonizm (Sadece zevk için yaşamak, zevkten başka değer tanımamak; hazcılık) gelmiştir. Vatikan bu akımlara karşı bazen onlardan yana bazen onlara karşı ama daima kendi çıkarlarını gözeterek tavır almıştır. Papalar da yaşamakta oldukları çağı iyi değerlendirerek bazen "Kızıl Papa" bazen "Sofu Papa" rollerine bürünmüşlerdir. Örneğin Papa 13. Leo, adı "Kızıl Papa"ya çıkmış usta bir diplomat ve reformcuydu. Onun 1891'de yayınladığı ve "Rerum Novarum" (Yeni şeyler hakkında) adlı risalesi (encyclical, denilir) Bütün dünyada şaşkınlık yaratmıştı. Papa bu risalesini hazırlayabilmek için günümüzde çok moda olan "Think Tank" (Fikir Üretim Merkezi) modelini ilk kez uygulamıştı. Başına İsviçreli Kardinal Gaspard Mermillod'u geçirmiş ve bu merkezden kendisine iletilen yorumlara dayanarak bu çok ünlü risalesini kaleme almıştı. 13. Leo'nun bu risalesi o yıllarda bir tür "Komünist Partisi Manifestosu" gibi algılanmıştı. Zenginlerin yoksullara yaptıkları zulümden tutun da, işçilerin ücretlerinin azlığına, adaletsizliğe, vicdan ve fikir özgürlüğü üzerindeki baskılara kadar bir çok konuya değiniliyordu. 13. Leo, o dönemde Roma Kilisesi'nin sosyalistlerle dayanışmaya girmesine yeşil ışık yakmıştı. 1860'larda ise Papa 9. Pius da Avrupa'yı etkisi altına almaya başlamış olan Lİberalizm'e karşı mücadele etmişti. O da "Syllabus of Errors" (Hatalar Dizini) yayınlayarak Liberalizm'in öngördüğü yeni ahlaki değerleri, moda deyimle söylersek "Yükselen Değerleri" eleştirmiş ve bu akımın insanları sadece "Hazcı" (Hedonist) yapacağını ve onların "Zevk"ten başka değer tanımayan, "Zevk-Tapınıcıları" olacaklarını belirtmişti. Papa 9. Pius, tarihe en "Sofu Papa" olarak geçenlerden biridir. Günümüzde artık "Kızıl Papalar" yoktur ama "Kızıl Papazlar" vardır. Daha çok yoksul Latin Amerika ülkelerinde yaşayan bir çok papaz Marksizm'le iç-içe yaşamayı, Liberalizm'e yeğlemişlerdir. Öte yandan Vatikan'ın, "Ahlak Zabıtası" rolü de hala sürmektedir. Vatikan, geçmişte olduğu gibi bugün de Katoliklerin yatak odasındadır ve buradan çıkmaya hiç de niyetli değildir. Meksika'da bulunduğum sırada dindar bir Katolik bana şöyle demişti: "Katolik bir karı-kocanın yatağında iki değil üç kişi yatar. Üçüncüsü Kilise'dir. Karınıza nasıl, ne zaman ve ne şekilde sarılacağınıza o karar verir."
PAPADAN İZİNSİZ BOŞANMA OLMAZ
Bilindiği gibi Kilise, boşanmaya da doğum kontrolüne de kürtaja da karşıdır. Bu nedenle 1995'te Kahire'de toplanan Dünya Nüfus Planlaması Konferansı'nda İran'la ittifak kurmuş ve aynı doğrultuda "Red" oyu vermiştir. Vatikan'ın boşanma işlemlerini kabul veya red etmekle yükümlü bir "Temyiz" mahkemesi vardır. Buna "Rota" denilir. Buradan izin almadan sivil mahkemelerde boşananlar bağlı oldukları Kilise'de yeniden evlilik yapamazlar. Örneğin İrlandalı Katolik bir karı-koca boşanmak için Amerika'ya gitmek zorundadırlar. Erkek Amerika'da yeniden evlenebilir ama kadın İrlanda'da yeniden evlilik yapamaz. Bu durum, bu karı koca Ateist ve Komünist de olsalar değişmez, çünkü Kilise'ye göre ikisi de doğuşları itibariyle de Katolik sayılmışlardır. Papa'dan izin almadan boşanmış olan Kennedy Ailesi, Anne Kennedy ölünce dini tören yapılmasını istemiş ama Vatikan buna şiddetle karşı çıkmıştı. Dünya nüfusunun % 18.5'ini oluşturan Katolikler'in 359.000 kilisesi, 2.456 Diosez'i ve aktif papaz olarak da 154.148 din adamı vardır. İlginçtir ki kadınlara karşı en acımasız ve katı kuralları koymuş olan Katolik Kilisesi'nde gerçekte erkekten çok kadın vardır. Kilise, 1.000.000'dan fazla rahibeye sahiptir. Evlilik, kürtaj, boşanma vb. konularda tüm Katolikleri işte bu Kiliseler, rahipler ve rahibeler denetlemektedir. İlginç olan evlileri denetleyen bu insanların kendilerinin evlenmelerinin ve cinsel ilişkilere girmelerinin kesinlikle yasak olmasıdır. Yani cinselliği hiç tatmamış veya bilmeyen insanlar, din adamı olmayan insanlardan cinsel hayatlarını Kilise'nin isteklerine göre düzenlemelerini istemektedirler.
GÜZEL FİLİP'İN ÇİRKİN İŞLERİ
Papalık tarihinin en karanlık ve tartışmalı dönemi 14. yüzyılın başlarında yaşanmıştı. Bu dönemde daha önce sözünü ettiğim Lateran Papaları'yla Avignon Papaları arasında kıyasıya bir mücadele yaşanmıştı. Avrupa tarihinde "Güzel Filip" diye bilinen Fransa Kralı 4. Filip, güzelliği ve yakışıklılığıyla bağdaşmayacak kadar içten pazarlıklı ve sinsi bir insandı. 1306 yılında kendisine engel olacağını hesapladığı Papa 5. Boniface'ı sarayından kaçırttı ve daha sonra öldürttü. Ondan sonra Papa seçilen II. Benedikt de aynı akibete uğradı. Bu cinayetlerden sonra Filip, kendi adamı olan Bordo Başpiskoposu Bertrand Goth'u 5. Clement adıyla Papa yaptı. Ama bununla da yetinmedi ve 1309'da bu kez olduğu gibi Papalık Makamını Roma'dan Fransa'ya, Avignon'a kaçırdı. Böylece tam 68 yıl süreyle Roma'da ve Avignon'da çift, bazen de üç Papa bulundu. Filip'in baş düşmanı, Roma tarafından korunan ve tarihte "Templar" diye bilinen gizli bir şövalyelik örgütüydü. Tıpkı bugünkü OPUS DEI ne ise o zamanlar da bu örgüt öyle güçlü ve etkiliydi. Templar Şövalyeleri koyu Katolik, cessur, evlenmeyen ve sadece İsa uğruna ölmeye gönüllü soylular olarak tanınıyorlardı. Avrupa'nın hemen her yerinde gizli örgütleri vardı. Şöhretlerini Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlara karşı yaptıkları savaşlarda edinmişlerdi. Filip'ten önceki Kral I. Richard kendilerine imtiyazlar vermişti. Örgüte üye olabilmek çok zordu. Nitekim Filip de Kral olmadan önce örgüte girmek istemiş fakat güzelliğiyle alay edilerek, kendisi kadına benzetilip örgüte kadın alınmadığı söylenmişti. İşte Filip Kral olunca bu ağır hakaretin bedelini Templar Şövalyelerine ödetmeye karar vermişti. Kuşkusuz olayın bir de iktidarla olan bağlantısı vardı. Filip bu gözüpek şövalyelerin bir gün kendisini devirebileceklerini biliyordu. 13 Ekim 1307 Cuma sabahı Filip'in gizli polisi ülkedeki tüm Templar mabedlerini bastı. Yüzlerce Şövalye hiç direnmeden teslim oldular. Sonraki 6 gün işkenceler ve sorgularla geçti. Ancak hiç bir Templar konuşmadı. Bunun bir taktik olduğunu sezinleyen Filip, dillere destan Templar Hazinesi'ni ve bu gizli örgütün sırlarını eline geçiremeyeceğini anladığında iş işten geçmişti: Altıncı gün ağır işkenceye dayanamayan iki eşcinsel Şövalye Hazine'nin ve belgelerin kaçırılması için zaman kazanabilmek için direnmeden teslim olduklarını açıkladılar. Aynı ikili ölmeden önce Templar Şövalyeleri'nin bilinenin tersine İsa'ya değil, Baphomet adını verdikleri Şeytan'a taptıklarını ve gizli törenlerinde Haç'a tükürdüklerini ve kara büyü ve sihirle uğraştıklarını söylediler. Sadettin Tantan'ın sözünü ettiği "Tapınak Şövalyeleri" işte bunlardı.
"GÜL VE HAÇ" GİZLİ ÖRGÜTÜNE BA?LI TÜRK DOSTU (!)
PAPA Engizisyon bu ifadeler üzerine hemen çalışmaya başladı. Şövalyelerin çoğu idam edildiler. Örgüt büyük yara aldı. Üç yıl sonra örgütün Büyük Üstadı Jaques de Molay ve Baş Yargıcı Geoffroi de Charnay da yakalandılar ve ağır yanan ateşte kızartılarak öldürüldüler. Ama Templar'ın bundan sonraki serüveni çok değişik boyutlar izledi. Örgüt gizli varlığını hep sürdürdü ve yüzlerce yıl süreyle krallardan ve Kİlise'den intikam aldı. Örgütün üyeleri oldukları bilinen iki ünlüden biri Vasko Da Gama diğeri de Kristof Kolomb'dur. İkincisi doğrudan değil, karısının babası aracılığıyla Templar'ın korumasına alınmıştı. Bu iki ünlü denizciye yol gösteren haritaları ve kendilerine isyan etmeyecek tayfaları bu örgüt sağlamıştı. Sahi yeri gelmişken yazmadan geçmeyelim: Batı dünyasında 13 tarihi eğer Cuma'ya rastlarsa uğursuz sayılır. İşte bu gelenek Templar katliamından kalmadır. Yine Templar döneminden kalma bir sembolizm vardır. Bu da "Gül ve Haç" sembolizmidir. Templar geleneğinde yer alan çok gizli ve önemli bir sembolizmdir. 20. Yüzyıl'ın Papaları arasında "Gül ve Haç" gizli örgütüne bağlı olduğu bilinen en az bir Papa vardır. Bu Papa, ilginçtir ki çok güzel Türkçe konuşurdu. Uzun yıllar (1930'larda) yurdumuzda kalmış ve bazı gizli dostlar edinmişti. En yakın dostlarından biri daha sonra T.C. Devleti'nin Cumhurbaşkanı olmuştu. Aynı dönemde Ankara'da görevli olan ve Papalığı sırasında "Gül ve Haç" sembollü Baston Asa taşıyan bu kardinal de Papa seçilivermişti. Kadere bakın ki biri Müslüman diğeri Katolik bu iki eski dost iki devletin başına geçmişlerdi. Ve bunlardan Türk olanı Türklerin tarihinde asla rastlanmamış bir girişimde bulunarak tüm dünyayı ve eski dostunu şaşırtmıştı. Türk'ün bu girişiminden sonra Papa da Türk dostuna ömrü boyunca unutamadığı bir iyilikte bulunmuştu. Bu dramatik ve olağanüstü olayın gerçek yüzünü ileride okuyacaksınız.
Aytunç Altındal / diğer yazıları
- Bilinmeyen Vatikan - Türk dostu maskeli Papa / 28.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Papalığın kapsama alanları / 27.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Ekümenizm ve İslam dünyası / 26.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - OPUS DEI - Ahtapotun kolları / 25.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Evlilik düşmanı kilise / 24.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Engizisyon devam ediyor / 23.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Vatikan'ın Türkiye'ye bakışı / 22.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Esrarengiz Polonyalı Ağca ve gizli örgütler / 21.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Ateizmin kaynağı Vatikan / 20.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Vatikan'ın gizli ilişkileri / 19.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Papalığın kapsama alanları / 27.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Ekümenizm ve İslam dünyası / 26.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - OPUS DEI - Ahtapotun kolları / 25.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Evlilik düşmanı kilise / 24.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Engizisyon devam ediyor / 23.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Vatikan'ın Türkiye'ye bakışı / 22.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Esrarengiz Polonyalı Ağca ve gizli örgütler / 21.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Ateizmin kaynağı Vatikan / 20.12.2000
- Bilinmeyen Vatikan - Vatikan'ın gizli ilişkileri / 19.12.2000