"Hayatı adam gibi,
İnsanları olduğu gibi,
Olayları getirdiği gibi,
Dünyayı layık olmadığı bir hale sokanlara rağmen,
Bulduğu gibi kabullenerek yaşayanlara,
Buna rağmen şikâyet etmeden göçenlere selam olsun…"
* * *
İnsanoğlunun en büyük hasletidir. Dünyayı değiştirmek… Değiştirebilmiş midir? Bana göre hayır, bir başkasına göre evet.
Akl'ederek yaşamadığınız sürece bir şeyleri değiştiremezsiniz.
Oluşabilecek bir felaketi ön görüp hazırlık yapamazsanız gene değiştiremezsiniz.
Doğanın size verdikleri ile yetinmez fazlasını isterseniz yine değiştiremezsiniz…
* * *
Değiştirebileceğimiz şeyler bellidir.
Eşinizi, işinizi, aşınızı, evinizi, odanızı, memleketinizi değiştirebilirsiniz. Tabii, eğer imkanlarınız dahilinde ise.
Ancak yaşanacak kaderi değiştiremezsiniz.
Örneğin pek çok insan 17 Ağustos depreminin yerini, şiddetini, oluş saatini değiştiremedi. Karadeniz'de dere kenarındaki evlerde yaşayanlar sel felaketini değiştiremedi.
Ormanların dibine yapılmış binalar yangının yönünü değiştiremedi.
Herkes gibi bizimde yaşanmışlıklarımız var. Ancak bu yaşanmışlıklardan ne kadar ders aldığımız tartışılır. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu her deprem sonrası konuşulur ve unutulur. Tıpkı bir müddet sonra başka bir felaket baş gösterdiğinde bir öncekini hatırladığımız ve ağıtlar yazdığımız gibi…
Kendimize güvenli yaşam alanları kuramamak, bilim adamlarının ön görülerine uymamak, gerekli tedbirleri almamak ucuz kahramanlıktan başka bir şey değildir. Bugün Atatürk'ü yok etmeye ve yeni idoller yaratmaya çalışanlar, onun ön görülerine sahip olmadıklarının farkında bile değiller.
* * *
Düşünelim. Acaba yaşayacağımız hayatı biz mi seçiyoruz? Yoksa hayat mı bize yaşayacaklarımızı seçtiriyor? Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkıyor gibi biraz karmaşık bir durum. Ancak içinden çıkılmaz değil. Yaşantımızla ilgili kararlarımız; mutluluğumuzu, mevcut imkânlarımıza göre mutlu olmak için ihtiyaç duyduklarımızı, bu ihtiyaçlar için çalışmamızı, bunun için bir meslek edinmemizi gerektiriyor. Mesleğimiz ise gördüğümüz tahsil sonucu koyduğumuz hedeflere giden bir yol ve çıkmamız gereken basamaklar silsilesidir.
Çocuk ve gençler ne yazık ki bütün bunların birbiri ile ilgili olduğunu bilmiyorlar. Genellikle boş veren bir zihniyet ile yaşayıp öğreniyorlar. Ülkemizdeki her çocuk ve gencin bir şeyler icat etme, güzel resim yapma, bir müzik aleti kullanma, doktor veya avukat olma istidatı var. Atatürk, "Türk milleti zekidir, çalışkandır" derken aslında bu gerçeği görmüştü. Bu sözleri insanları teşvik etmek bir diğer deyimle "gaza getirmek" için söylememiştir. Gezdiği, gördüğü her yerde Türk insanının eğitildiği zaman ne muhteşem işler yapabileceğini fark etmiştir. Bugün çocuk ve gençlerimiz kendileri için yaratılmış tuzaklarla zamanlarını, kendileri için çizilmiş en alt seviyedeki yaşam çizgisi ile ömürlerini tüketiyorlar. Hiç de öyle "memlekete çöpçü de lazım" mantığı doğru bir mantık değildir.
* * *
Yaşarken hoşça vakit geçirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak ve torunların büyümesini görmek sonra "Artık işim bitti" diyerek bu dünyadan çekip gitmek marifet değil. Bir devlet kuramasak da, insanlığa faydalı olacak bir eser ortaya koymamız, başımızı yastığa koyduğumuzda dünyadaki günlerimizi boşa harcamadığımızı hissetmemiz lazım.
Tıpkı Haydar Hoca gibi…
Onun masamın üstündeki kitap setine bakıyorum.
"İnşallah okurlar ve pek çok konuda ne demek istediğini anlamayı başarırlar…" diyorum…
Bir şeyleri değiştiremeden yaşamak hiç hoş değil…
Sağlıcakla kalın…
Sevgi ile kalın…
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023