"Yiğidi öldür, fakat hakkını yeme" derler. Biz de öyle yapalım. Meclis'te grubu bulunan veya bulunmayan, bütün partilerin hakkını peşinen teslim edelim. İdam cezasının kaldırılması konusunda, gerçekten rollerini çok güzel oynadılar. İşin böyle olacağı, daha doğrusu senaryonun bu şekilde yazıldığı ta baştan belliydi. Bilenler biliyordu, bilmeyenler de merakla bekliyordu. Desinler, görsünler manevraları sonucu, olacak olan oldu.
Terörist başı idamdan kurtuldu.
Terörist başının idamdan kurtulacağını kimler biliyordu?" diye sorarsanız, sizlere birçok isim sayabilirim. Hatta "bilmeyen çok azdı" da diyebilirim. Ama isterseniz, bilenlerden, ikisinin, önemlilerden ikisinin ismini ve çok önce neler söylediklerini nakledelim de, kül yutmadığımız anlaşılsın. Bu iki kişiden biri, Şeyh Said'in torunlarından DYP'nin eski milletvekili Abdülkerim Fırat'tır. Fırat, 23 Ocak 2000 tarihli Sabah Gazetesi'nde Nuriye Akman'la yaptığı röportajda şöyle diyordu: "Öcalan'ı Türkiye'ye teslim eden CIA ve MOSSAD'dır. Onu yakalayan gücün, hem Öcalan'la, hem de Türkiye Cumhuriyeti ile anlaştığı noktalar var. Türkiye'ye (sana teslim edeceğiz, ama sen onu asmayacaksın) dendi". Nuriye Akman soruyor: "Tahmininiz ne? 5-10 sene sonra Apo dışarı çıkacak mı?" Fırat cevap veriyor: "Türkiye bugünkü siyasetini devam ettirirse o noktaya gelir".
Daha sonra, Abdülkerim Fırat'ı doğrulayan bir açıklama, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'dan geldi. Atasagun, bir basın toplantısı düzenler ve ilginç açıklamalarda bulunur. O güne kadar bir bürokratın, bu şekilde açıklamalar da bulunması görülmemişti. Bu durum Başbakan Ecevit'e sorulur. Başbakan Ecevit şöyle der: "Bu açıklamalar benim bilgim dahilinde yapılmıştır". Başbakanın bilgisi dahilinde Atasagun şunları açıklamıştı: "Bakın Öcalan'ı getiren de biziz, asılmaması için en büyük mücadeleyi de veren de biziz. 10 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'nda Başbakan Ecevit, taslağını bizim hazırladığımız bir metni okudu. Asılmamasını korktuğumuz için değil, kendimiz için değil, ülkenin menfaati için savunduk".
MHP lideri Devlet Bahçeli, Apo'nun idam dosyasını Başbakanlık'ta bekletme kararı alınmadan üç gün önce, memleketi olan Osmaniye'de şöyle der: "Önemli olan o caninin asılması, ya da asılmamasıyla beraber Türkiye'nin önüne gelebilecek olan problemlerdir. Bunları düşünmek lâzım". Dikkat edilirse, MHP lideri Devlet Bahçeli de MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun gibi konuşuyor. Aynı ağzı, aynı mantığı kullanıyor. Bu benzerliği MHP lideri Devlet Bahçeli'ye soracak değiliz. Gerek de yok. Yalnız idam cezasının kaldırılması görüşmelerinde MHP'lilerin sergiledikleri tavırların çok sırıttığını söylemeliyiz. Örneğin, MHP'li Mehmet Gül'ün, "Birkaç yıl sonra Abdullah Öcalan belki aramızda olacak" demesi, Koray Aydın'ın, "Apo'yu Türkiye'ye kim getirdi, asmama sözü mü verdiniz?" diye sorması, epeyce gülünç kaçtı. Ama yine de oyunun birinci perdesinin başarı ile sonuçlandırıldığını söyleyebiliriz.
Peki, ya şehitler... Ya şehit ailelerinin yürek acıları... Onlar ne olacak? O yürek acılarını kim, nasıl dindirecektir? Bu konuda da senaryo hazır. Eğer millet yutarsa... Senaryo şöyle: Suç, birbirinin üstüne atılacak, yani suç gelin olacak, ama kimse güveyi olmayacak. Dün bir, bugün iki, karşılıklı suçlamalar başladı. DYP lideri Tansu Çiller, aceleciliğini burada da gösterdi. Sanki, "Apo'mu AB mi derseniz, AB derim" diyen, idam cezasının kaldırılması için oy veren o değilmiş gibi, şimdi hesap sormaktan söz ediyor. İster inanın, ister inanmayın, işte söyledikleri: "En büyük mukaddesatım üzerine tekrar ediyorum, ben olsaydım ertesi gün o yargı kararını Meclis'e indirirdim. Üç lider, Anayasa ihlaliyle 3,5 yıl Başbakanlık ta bekletti bunu. İktidara geldiğimiz zaman bunun hesabını soracağız".
Ben de millete, şu çağrıyı yapmak istiyorum. Bu Meclis'te görev yapan bütün milletvekillerine hesap sor. Sadece idamın kaldırılmasının değil, bağımsızlığın katledilmesinin milli servetimizin peşkeş çekilmesinin, açlığın, sefaletin hesabını sor. Sor ki, milletvekili seçtiklerin, bir daha böyle oyunlara girmesinler, hesap vermekten korksunlar.
Terörist başı idamdan kurtuldu.
Terörist başının idamdan kurtulacağını kimler biliyordu?" diye sorarsanız, sizlere birçok isim sayabilirim. Hatta "bilmeyen çok azdı" da diyebilirim. Ama isterseniz, bilenlerden, ikisinin, önemlilerden ikisinin ismini ve çok önce neler söylediklerini nakledelim de, kül yutmadığımız anlaşılsın. Bu iki kişiden biri, Şeyh Said'in torunlarından DYP'nin eski milletvekili Abdülkerim Fırat'tır. Fırat, 23 Ocak 2000 tarihli Sabah Gazetesi'nde Nuriye Akman'la yaptığı röportajda şöyle diyordu: "Öcalan'ı Türkiye'ye teslim eden CIA ve MOSSAD'dır. Onu yakalayan gücün, hem Öcalan'la, hem de Türkiye Cumhuriyeti ile anlaştığı noktalar var. Türkiye'ye (sana teslim edeceğiz, ama sen onu asmayacaksın) dendi". Nuriye Akman soruyor: "Tahmininiz ne? 5-10 sene sonra Apo dışarı çıkacak mı?" Fırat cevap veriyor: "Türkiye bugünkü siyasetini devam ettirirse o noktaya gelir".
Daha sonra, Abdülkerim Fırat'ı doğrulayan bir açıklama, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'dan geldi. Atasagun, bir basın toplantısı düzenler ve ilginç açıklamalarda bulunur. O güne kadar bir bürokratın, bu şekilde açıklamalar da bulunması görülmemişti. Bu durum Başbakan Ecevit'e sorulur. Başbakan Ecevit şöyle der: "Bu açıklamalar benim bilgim dahilinde yapılmıştır". Başbakanın bilgisi dahilinde Atasagun şunları açıklamıştı: "Bakın Öcalan'ı getiren de biziz, asılmaması için en büyük mücadeleyi de veren de biziz. 10 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'nda Başbakan Ecevit, taslağını bizim hazırladığımız bir metni okudu. Asılmamasını korktuğumuz için değil, kendimiz için değil, ülkenin menfaati için savunduk".
MHP lideri Devlet Bahçeli, Apo'nun idam dosyasını Başbakanlık'ta bekletme kararı alınmadan üç gün önce, memleketi olan Osmaniye'de şöyle der: "Önemli olan o caninin asılması, ya da asılmamasıyla beraber Türkiye'nin önüne gelebilecek olan problemlerdir. Bunları düşünmek lâzım". Dikkat edilirse, MHP lideri Devlet Bahçeli de MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun gibi konuşuyor. Aynı ağzı, aynı mantığı kullanıyor. Bu benzerliği MHP lideri Devlet Bahçeli'ye soracak değiliz. Gerek de yok. Yalnız idam cezasının kaldırılması görüşmelerinde MHP'lilerin sergiledikleri tavırların çok sırıttığını söylemeliyiz. Örneğin, MHP'li Mehmet Gül'ün, "Birkaç yıl sonra Abdullah Öcalan belki aramızda olacak" demesi, Koray Aydın'ın, "Apo'yu Türkiye'ye kim getirdi, asmama sözü mü verdiniz?" diye sorması, epeyce gülünç kaçtı. Ama yine de oyunun birinci perdesinin başarı ile sonuçlandırıldığını söyleyebiliriz.
Peki, ya şehitler... Ya şehit ailelerinin yürek acıları... Onlar ne olacak? O yürek acılarını kim, nasıl dindirecektir? Bu konuda da senaryo hazır. Eğer millet yutarsa... Senaryo şöyle: Suç, birbirinin üstüne atılacak, yani suç gelin olacak, ama kimse güveyi olmayacak. Dün bir, bugün iki, karşılıklı suçlamalar başladı. DYP lideri Tansu Çiller, aceleciliğini burada da gösterdi. Sanki, "Apo'mu AB mi derseniz, AB derim" diyen, idam cezasının kaldırılması için oy veren o değilmiş gibi, şimdi hesap sormaktan söz ediyor. İster inanın, ister inanmayın, işte söyledikleri: "En büyük mukaddesatım üzerine tekrar ediyorum, ben olsaydım ertesi gün o yargı kararını Meclis'e indirirdim. Üç lider, Anayasa ihlaliyle 3,5 yıl Başbakanlık ta bekletti bunu. İktidara geldiğimiz zaman bunun hesabını soracağız".
Ben de millete, şu çağrıyı yapmak istiyorum. Bu Meclis'te görev yapan bütün milletvekillerine hesap sor. Sadece idamın kaldırılmasının değil, bağımsızlığın katledilmesinin milli servetimizin peşkeş çekilmesinin, açlığın, sefaletin hesabını sor. Sor ki, milletvekili seçtiklerin, bir daha böyle oyunlara girmesinler, hesap vermekten korksunlar.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018