Bir dostum vardı, ara ara eski elbiselerini giyerdi. Takılır, şakalaşırdık. Hayırdır, bu elbise nereden çıktı, derdik. Cevabı nükte dolu; "efendim, yenilik olsun diye eskileri giyindim".
Bugün Türk siyaset arenasında aynı gariplik var. Bir kısmı değiştiğini söylüyor, bir kısmı eski temcit pilavını ısıtıp yeni şeyler söylediğini iddia ediyor.
Aklın yolu birdir, değişim olduysa hangi konuda olmuştur? Nihayet birbirimizden farkımız nedir?
Programlara bakıyoruz, söylemlere bakıyoruz, tarza, tavra bakıyoruz değişen bir şey yok. Eski tas, esti tarak. Ancak söylemeyi unutmayalım, Saadet ve AK partililer, yıllardan beri karşı oldukları AB'yi ekmek ve hürriyet kapısı görüyorlar.
ABD'den icazet almak da herhalde değişikliğin başka bir şekli. Vergide, faizde, dış politikada, AB prensiplerinde herhangi bir değişiklik yok. Nihayet batıcılık onların da sıfatı oldu.
Değerli halkımız arif insanlardır. Firasetle bakar, olayları kısa zamanda tahlil eder. Onlarca arkadaştan, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde aynı cevabı aldık. Ortak yorum şu:
"Efendim AK Parti'yi medya öyle şişirdi ki, ağzımızın yandığı bir zamanda, denize düşen insan misali sempati duymaya başladık. Fakat olaya yaklaşınca karlı dağlar gibi üşüdüğümüzü hissettik. Gördük ki onlar da Türkiye'yi Avrupa Birliği prangasına taşımak istiyorlar. Onlar da kapitalist ekonomi bağlısı, onlar da ABD'den icazetli. Hele sayın Erdoğan'ın misyonerlerin "diyalog" programıyla olan ilgisini görünce, adeta şok olduk. Gördüklerimiz bu sevdadan uzaklaşmamıza yetti bile. Hele 25 Eylül'de Bağımsız Türkiye Partisi'nin kurulduğu haberini alınca, artık yönümüzü, yolumuzu düzeltiverdik. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in fikirlerinden beslenen bu parti, gönlümüze su serpmiştir. Zira değerli hocamız, çağın yegane çözümünü ortaya koymuş müstesna bir insandır".
Evet söylediğimiz gibi insanımız ariftir. Firasetle bakar, doğruyu tanır ve hasbilik içinde bağrına basar.
Bağımsız Türkiye Partisi, isminden de anlaşılacağı gibi, dış politikada bağımsız ve doğu toplumlarına örnek olacak durumdadır. Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nın dünya milletlerine örnek olduğu gibi. Ekonomide milli ekonomi modelini seçmiştir. Üretimi esas alır. Döviz, faiz, borsa şeytan üçgenine karşıdır.
Proje mukabili emisyonu genişletmeyi planlamış, kredilerden faiz almayacaktır. İşçi, memur, dar gelirli vergi dışı kalacaktır.
Bağımsız Türkiye iktidarında insan hakları gerçek yerine oturacak, herkes inanç, felsefi kanaat, seçim ve kabul hakkını dilediği gibi yaşayacaktır.
Bağımsız Türkiye Partisi AB'ye girmeye karşıdır. Çözümü yabancı ülkelerde işçi olmakta değil, milli ekonomide arar.
Şimdi geliniz son bir mukayese ile makalemizi bitirelim. Hemen her partinin AB'ye girmeye can attığı bir zamanda BTP AB'ye karşıdır. Faiz, repo, borsa, döviz yerine milli parayı ikame ederek, çözümü üretimde arar. Asker-sivil, millet-devlet kaynaşmasının samimi savunucusudur.
Şimdi sormak lazım, siz hangisini tercih edersiniz. Bit pazarından giyen eskicileri mi, yoksa orijinal doğruları mı? Elbette vicdanınız en doğru seçimi yapacaktır.
Bugün Türk siyaset arenasında aynı gariplik var. Bir kısmı değiştiğini söylüyor, bir kısmı eski temcit pilavını ısıtıp yeni şeyler söylediğini iddia ediyor.
Aklın yolu birdir, değişim olduysa hangi konuda olmuştur? Nihayet birbirimizden farkımız nedir?
Programlara bakıyoruz, söylemlere bakıyoruz, tarza, tavra bakıyoruz değişen bir şey yok. Eski tas, esti tarak. Ancak söylemeyi unutmayalım, Saadet ve AK partililer, yıllardan beri karşı oldukları AB'yi ekmek ve hürriyet kapısı görüyorlar.
ABD'den icazet almak da herhalde değişikliğin başka bir şekli. Vergide, faizde, dış politikada, AB prensiplerinde herhangi bir değişiklik yok. Nihayet batıcılık onların da sıfatı oldu.
Değerli halkımız arif insanlardır. Firasetle bakar, olayları kısa zamanda tahlil eder. Onlarca arkadaştan, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde aynı cevabı aldık. Ortak yorum şu:
"Efendim AK Parti'yi medya öyle şişirdi ki, ağzımızın yandığı bir zamanda, denize düşen insan misali sempati duymaya başladık. Fakat olaya yaklaşınca karlı dağlar gibi üşüdüğümüzü hissettik. Gördük ki onlar da Türkiye'yi Avrupa Birliği prangasına taşımak istiyorlar. Onlar da kapitalist ekonomi bağlısı, onlar da ABD'den icazetli. Hele sayın Erdoğan'ın misyonerlerin "diyalog" programıyla olan ilgisini görünce, adeta şok olduk. Gördüklerimiz bu sevdadan uzaklaşmamıza yetti bile. Hele 25 Eylül'de Bağımsız Türkiye Partisi'nin kurulduğu haberini alınca, artık yönümüzü, yolumuzu düzeltiverdik. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in fikirlerinden beslenen bu parti, gönlümüze su serpmiştir. Zira değerli hocamız, çağın yegane çözümünü ortaya koymuş müstesna bir insandır".
Evet söylediğimiz gibi insanımız ariftir. Firasetle bakar, doğruyu tanır ve hasbilik içinde bağrına basar.
Bağımsız Türkiye Partisi, isminden de anlaşılacağı gibi, dış politikada bağımsız ve doğu toplumlarına örnek olacak durumdadır. Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nın dünya milletlerine örnek olduğu gibi. Ekonomide milli ekonomi modelini seçmiştir. Üretimi esas alır. Döviz, faiz, borsa şeytan üçgenine karşıdır.
Proje mukabili emisyonu genişletmeyi planlamış, kredilerden faiz almayacaktır. İşçi, memur, dar gelirli vergi dışı kalacaktır.
Bağımsız Türkiye iktidarında insan hakları gerçek yerine oturacak, herkes inanç, felsefi kanaat, seçim ve kabul hakkını dilediği gibi yaşayacaktır.
Bağımsız Türkiye Partisi AB'ye girmeye karşıdır. Çözümü yabancı ülkelerde işçi olmakta değil, milli ekonomide arar.
Şimdi geliniz son bir mukayese ile makalemizi bitirelim. Hemen her partinin AB'ye girmeye can attığı bir zamanda BTP AB'ye karşıdır. Faiz, repo, borsa, döviz yerine milli parayı ikame ederek, çözümü üretimde arar. Asker-sivil, millet-devlet kaynaşmasının samimi savunucusudur.
Şimdi sormak lazım, siz hangisini tercih edersiniz. Bit pazarından giyen eskicileri mi, yoksa orijinal doğruları mı? Elbette vicdanınız en doğru seçimi yapacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002