Türkiye, bundan önce yapılan bütün seçimlerden farklı bir seçim geçirdi. Seçmenin, 24 Haziran 2018'de sandık başına niye gittiğini ve tercihinin ne manaya geldiğini hatırlatırsak bu seçimin farklılığını anlatmış olacağımızı umarız.
Bu seçimde seçmen;
1) Hükümet yapacak siyasi iradenin seçimi yapmak için değil, devleti oluşturan unsurların kullanma ve yönetme yetkisini, tek bir kişiye devredilmesini sağlamak için sandık başına gittiğini,
2) T.C. Devletinin kurucu rejimini değiştirmek ve parlamenter sistemin etkinliğini sıfırlamak için sandık başına gittiğini,
3) Aralarında ast üst hiyerarşi ilişkisi olmayan, birbirinden bağımsız, birbirini denetleyen yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde, bir kişide toplanması için sandık başına gittiğini,
4) Her renk ve düşüncenin temsil edileceği katılımcı demokrasi yerine, halkı iki taraftan birini tercih etmek zorunda bırakacak sistemin onaylanması için sandık başına gittiğini,
5) Devletin ilkeleri doğrultusunda oluşan kurum ve kuruluşların bir kişinin şahsında temsil edilmesini tercih etmek için sandık başına gittiğini,
6) Üniter yapıdan vazgeçmek anlamına gelen federatif yönetimi benimsemek ve bir adım sonrası eyaletlere ayrılacak bölgelerin bir referandumla bağımsızlıklarını ilan edecekleri yolu ardına kadar açmak için sandık başına gittiğini,
7) Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan'da Müslüman olanlar Türk'tür ve Türk olmayanlar azınlıktır tanımından hareketle bir ümmet anlayışını sembolize eden "ne mutlu Türküm diyene" ifadesinden vazgeçip, Peygamberimizin ayaklarımın altındadır dediği ırki farklılıkların, bir hak olarak önümüze çıkacağı yolu açmak için sandık başına gittiğini, biliyor muydu?
Bu soruyu kendimize soralım ve cevap vererek bitirelim. Evet, biz biliyorduk. Onun için elimizden geldiğince hatta daha da fazlasını ortaya koyarak, bunun bir proje olduğunu ve millet olarak bu projenin bir parçası olmanın çok büyük vebali olduğunu, bu vebalin hesabını dünyada torunlarımıza ahirette dedelerimize veremeyeceğimizi, Allah katında mesul olduğumuzu ifade etmiştik. Allah şahittir.
Göreceksiniz seçim sonrası Türkiye'yi bekleyen başta ekonomi olmak üzere iç, dış siyasi sorunlar öyle tırmanacak ki, sistemi değiştirenler pişman olacak ve siyasi zaferleri hüsrana dönüşecek; kaybedenler ise iyi ki kaybetmişiz yoksa bu sorunların altında ezilirdik diyecekler. O gün sadece tek bir ses çıkabilecek, o ses de çözümü olan, Ekonomi Modeli olan ve Milli Para tanımını dünyaya heceleterek öğreten Prof. Dr. Haydar Baş'ın sesi olacak.
Bu seçimde seçmen;
1) Hükümet yapacak siyasi iradenin seçimi yapmak için değil, devleti oluşturan unsurların kullanma ve yönetme yetkisini, tek bir kişiye devredilmesini sağlamak için sandık başına gittiğini,
2) T.C. Devletinin kurucu rejimini değiştirmek ve parlamenter sistemin etkinliğini sıfırlamak için sandık başına gittiğini,
3) Aralarında ast üst hiyerarşi ilişkisi olmayan, birbirinden bağımsız, birbirini denetleyen yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde, bir kişide toplanması için sandık başına gittiğini,
4) Her renk ve düşüncenin temsil edileceği katılımcı demokrasi yerine, halkı iki taraftan birini tercih etmek zorunda bırakacak sistemin onaylanması için sandık başına gittiğini,
5) Devletin ilkeleri doğrultusunda oluşan kurum ve kuruluşların bir kişinin şahsında temsil edilmesini tercih etmek için sandık başına gittiğini,
6) Üniter yapıdan vazgeçmek anlamına gelen federatif yönetimi benimsemek ve bir adım sonrası eyaletlere ayrılacak bölgelerin bir referandumla bağımsızlıklarını ilan edecekleri yolu ardına kadar açmak için sandık başına gittiğini,
7) Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan'da Müslüman olanlar Türk'tür ve Türk olmayanlar azınlıktır tanımından hareketle bir ümmet anlayışını sembolize eden "ne mutlu Türküm diyene" ifadesinden vazgeçip, Peygamberimizin ayaklarımın altındadır dediği ırki farklılıkların, bir hak olarak önümüze çıkacağı yolu açmak için sandık başına gittiğini, biliyor muydu?
Bu soruyu kendimize soralım ve cevap vererek bitirelim. Evet, biz biliyorduk. Onun için elimizden geldiğince hatta daha da fazlasını ortaya koyarak, bunun bir proje olduğunu ve millet olarak bu projenin bir parçası olmanın çok büyük vebali olduğunu, bu vebalin hesabını dünyada torunlarımıza ahirette dedelerimize veremeyeceğimizi, Allah katında mesul olduğumuzu ifade etmiştik. Allah şahittir.
Göreceksiniz seçim sonrası Türkiye'yi bekleyen başta ekonomi olmak üzere iç, dış siyasi sorunlar öyle tırmanacak ki, sistemi değiştirenler pişman olacak ve siyasi zaferleri hüsrana dönüşecek; kaybedenler ise iyi ki kaybetmişiz yoksa bu sorunların altında ezilirdik diyecekler. O gün sadece tek bir ses çıkabilecek, o ses de çözümü olan, Ekonomi Modeli olan ve Milli Para tanımını dünyaya heceleterek öğreten Prof. Dr. Haydar Baş'ın sesi olacak.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021
- Sizin hakkınız ve haddiniz değil! / 10.10.2021
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021
- Sizin hakkınız ve haddiniz değil! / 10.10.2021