Türkiye, bütün ülkelerin pandeminin de etkisiyle ekonomide büyük daralmalar yaşadığı bir dönemde oldukça dikkat çekici bir büyüme rakamı açıkladı.
2020 yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye'nin yüzde 6,7 büyüdüğü belirtildi.
Keşke sağlıklı bir şekilde gerçek anlamda bu kadar büyüyebilsek.
Ama bir büyümeden bahsedilecekse, ekonomik sahada bunun mutlaka yansımalarının olması lazım.
Ekonomik anlamda büyümek demek; işsizliğin azalması, tüketimin ve üretimin canlanması, borçların azalması, bütçenin fazla vermesi, dış ticaretin fazla vermesi, cari fazla verilmesi, milletin refah düzeyinin artması anlamlarına gelmektedir.
Maalesef ekonomi yönetiminin "büyüme" açıkladığı bir dönemde, bizzat yaşayarak da şahit olduğunuz üzere, bütün bunların tam tersi oldu.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bir rapor yayımladı ve bu raporda, küresel ekonominin yüzde 4,2 küçüleceğini, Türkiye'nin ekonomik faaliyetlerinin ise yüzde 15 daralacağını açıkladı.
Ama biz üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyümüşüz! Keşke büyüyebilsek.
Bu yılın Ocak-Kasım döneminde sadece TL kredi büyümesi 693 milyar TL.
Yani vatandaşları borçlandırarak bir büyüme açıklıyoruz.
Karşılığı olmayan, içi boş bir büyüme; adeta patlamaya hazır bir balon gibi.
İşte buna, merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, "hormonlu büyüme" denir.
Vatandaşları borçlandırarak büyümenin, vatandaşlar borçlarını ödeyebilecek bir gelire sahiplerse bir anlamı var.
Vatandaşların yüzde 95'inin açlık ve yoksulluk sınırının altında bir gelire talim ettiği ve asli ihtiyaçlarını bile borçlanarak temin ettiği ülkemizde söyler misiniz bu borçlar nasıl tahsil edilecek?
Merkez Bankası birkaç gün önce, Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı.
Buna göre; Eylül sonu itibarıyla 360 milyar lirası yakın izlemede, 150 milyar lirası da tahsili gecikmiş olmak üzere toplam 510 milyar liralık sorunlu kredi var.
Bu kadar sorunlu kredinin olduğu bir piyasaya daha fazla kredi pompalayarak bir büyüme elde etmek, göreceksiniz hiç de iyi bir netice vermeyecektir.
Böyle bir büyüme metodu, yarın çok daha hızlı ve sert bir düşüşün işaretidir.
Ülkemiz için büyümenin temel kriterlerinden birisi de dış ticarettir.
Hani diyor ya siyasilerimiz, her şeye rağmen "ihracatımız şu kadar arttı, şöyle iyi gidiyoruz" diye. İthalattan hiç bahsetmiyorlar elbette.
Ticaret Bakanlığı'nın dün açıklanan öncü verilerine göre dış ticaret açığı Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 155,4 artarak 5,07 milyar dolara yükseldi.
İhracat yüzde 0,95 azalarak 16,09 milyar dolara düştü, ithalat ise yüzde 16,09 milyar dolar artarak 21,16 milyar dolara yükseldi.
İhracatın artmasıyla övünüyorlar, düşmüş ve her şeyden önemlisi, yapılan ihracat, ithalatın çok gerisinde kalmış. Zararına dış ticaret.
Böyle bir dış ticareti alıp büyüme rakamlarına ilave ederseniz, doğru, bir büyüme rakamı elde edersiniz ama bunun kendimizi kandırmaktan başka kime ne faydası var?
Dış ticaret açığı yılın 11 ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 82,51 arttı ve 45,34 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde ihracat yüzde 8,31 azalarak 151,7 milyar dolara, ithalat ise yüzde 3,55 artarak 197,05 milyar dolara yükseldi.
Büyümede diğer önemli bir husus ise, gerçek bir büyümenin devletin bütçesine olumlu yansımasıdır. Bir ekonomide hem büyümeden, hem de bütçe açığındaki katmerli artıştan bahsedilemez.
Bu yılın başında 2020 yılının tamamı için hedeflenen bütçe açığı 140 milyar lira idi; 10 aylık bütçe açığı 145,5 milyar lira oldu ve daha son iki ayın rakamları buna ilave olmadı.
Bildiğiniz gibi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu 2021 yılı bütçesini belirledi.
Buna göre; bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira, bütçe giderleri ise 1 trilyon 346 milyar lira olarak hedeflendi. 2021 yılı için hedeflenen bütçe açığı 245 milyar lira. Ve şu bir gerçek ki, bu hedefler de bu yıl ve önceki yıllarda görüldüğü gibi asla tutturulamayacak.
Ve bizler hiçbir ülkenin açıklamadığı kadar büyüme rakamları açıklıyoruz.
Problemlerimizin çözümü için birinci şart, sorunların üstünü örtmek değil, onları kabullenmektir. Ondan sonra da çözümü aramaktır. Ne sorunları kabul ediyoruz, ne de çözüm arayışındayız. Ve doğal olarak sürünmeye devam ediyoruz.
Yaşadığımız bütün sorunların, çıkmazların hepsinin çözümü çok uzaklarda değil, yanıbaşımızda: Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli.
Rusya, Çin gibi BRICS devletleri tüm sorunlarından bu eşsiz Modelle kurtuldular.
Sorunların üstünü örttüğümüz gibi sorunların çözümünün de üstünü örtmeye çalışıyoruz. Sizce doğru bir sonuca ulaşabilir miyiz?
Prof. Dr. Baş fırsatını kaçırdık, bari onun yetiştirdiği Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kadrosu fırsatını ve Lideri Hüseyin Baş fırsatını kaçırmayalım.
Siyasetin Delikanlısı ile dünyanın delikanlısı olalım.
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025