Oldu mu? 'Ey ABD, ey AB, ey İsrail, ey Arap Birliği' vs. Kim, kale aldı? Hiç kimse.
Peki, 'ey' çekmek nasıl kale alınır? Duruş sahibi olduğun zaman.
Duruş sahibi nasıl olunur?
Dillerden eksik olmayan 'Allah'tan başka güç ve kudret sahibi tanımıyoruz. O'ndan gayrısının karşısında eğilmeyiz. O'ndan başkasına hesap vermeyiz' söylemlerinin gereğini her alanda yerine getirdikten sonra.
Bir diğer ifade ile Allah'tan başkasına minnet duymayarak. Peki, Allah'tan başkasına minnet nasıl duyulmaz?
İlk önce nefsini bileceksin. Siyasetin bağımsız olacak. Ekonomin bağımsız olacak. Ordun güçlü olacak. Aile yapın sağlam olacak. Eğitimin sağlam olacak. Güçlü birey, güçlü toplum ve güçlü devlet için her şeyini ortaya koyacaksın.
Milli ve manevi değerleri ayrıştırıcı değil birleştirici unsur olarak sahaya yansıtacaksın.
Nasıl bir duruş?
Tabi bunları ve daha fazlasını yapmak için başta da dediğim gibi bir duruşun olacak. Bizler inanan insanlarız. Haliyle duruş sahibi olmak için canlı Kuran'a yani Hz. Muhammed'e (s.a.a.v) bakacağız.
40 yaşına kadar örnek bir hayat yaşamış olan Sevgili Peygamberimiz, ilahi emir gereği insanları tek olan Allah'a iman etmeye çağırdı.
Bu çağrı, dönemin siyasi, ekonomi ve sosyal alandaki güç sahiplerini rahatsız etti. Ellerindeki güç, makam ve imkanları kaybetmekten korktular.
Sevgili Peygamberimizi bu çağrısından döndürmek için tabiri caizse dünyayı ayaklarını altına serdiler.
'Mallarımızdan sana verelim, en zenginimiz sen ol. En güzel kızlarımızı sana verelim. Başımıza sen geç, bizi, sen yönet. Yeter ki bu çağrından vazgeç' dediler.
Peygamber Efendimiz (haşa) 'Ben, bunların dediklerini kabul edeyim. Böylece hem iktidar sahibi olurum hem de çok zengin. Bu güç ile altyapımı oluşturur, zamanı geldiğinde de çağrıma döner, herkesi davet ederim. Gelenler gelir. Gelmeyenleri ise güç ve iktidarım ile ezerim' gibi bir mantığa girmedi.
Ne dedi?
Arkalarından filan değil o günkü güç ve kudret sahiplerinin yüzüne karşı, 'sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz bile asla davamdan vazgeçmem'.
Kendisine iman eden bir avuç insan ile çok çileler çekti, ambargolara maruz kaldı ama duruşundan zerre taviz vermedi. İşte o duruş, zaferleri ve de tam bağımsızlığı getirdi.
Peygamberimiz, iman ehli olmayanlara 'dostum' demedi
Peygamber Efendimiz, Medine'de İslam Devletini kurduktan sonra zamanın en büyük devlet başkanlarına, elçiler vasıtasıyla mektuplar göndermiştir.
Bu mektuplarına; 'Değerli dostum Heraklius, dostum Hüsrev, dostum Mukavkıs' gibi cümlelerle başlamamıştır.
Allah'ın kulu ve elçisi Muhammed'den Romalıların İmparatoru Heraklius'a…
Allah'ın elçisi Muhammed'den, İran İmparatoru Hüsrev'e…
Allah'ın elçisi Muhammed'den, Etiyopya Kralı Necâşi'ye…
Şeklinde başlamış ve bu hükümdarların, hem kendilerini hem de halklarını kurtarmak için iman etmeye davet etmiştir.
Peygamberimizin anlaşmaları
Aynı şekilde Peygamber Efendimiz, iman etmeyenlerle ile de birçok anlaşmalar yapmış ve hiçbir anlaşmasını bozmamıştır.
Diğer taraftan ise anlaşma yaptığı başta Mekkeli Müşrikler ve Medine'deki Yahudi kabileleri bu anlaşmaları bozmuştur.
Efendimiz (s.a.a.v) (haşa) 'henüz tam teşekküllü bir devletimiz yok, askeri gücümüz zayıf, bu kez göz yumalım' anlayışına girmemiş ve anlaşmaları bozanlara karşı gereğini anında yapmıştır.
Stratejik tehdit
Efendimiz (s.a.a.v) maddi ve manevi tehditlere karşı her zaman hazırlıklı olmuştur. İman edenlere, Ehl-i Kitaba inanç boyutunda hiçbir konuda danışmamalarını emretmiştir ki, olur ya hak olan bir şeye batıl, batıl olan bir şeye de hak, diyerek imanlarını tehlikeye atmasınlar.
Diğer taraftan Necran Hıristiyanlarının, 'bizde, iman ehliyiz' iddialarına karşı duruşu ve akabinde gerçekleşen 'mübahale olayı' kıyamete kadar iman edenler için ölçüdür.
Maddi olarak ise Hayber Yahudilerinin ekonomi, siyasi ve askeri faaliyetleri hem İslam hem de Müslümanları tehdit ediyordu.
Peygamber Efendimiz bu tehdidi ilk olarak sulh yoluyla ortadan kaldırmak istedi. Hayber Yahudileri yanaşmayınca Peygamberimiz (haşa) 'bunlar ticaret yollarını üzerinde, ekonomileri güçlü, ters düşersek bize, ekonomik ambargo uygularlar, insanlarımız aç kalır, askeri güçleri de fazla, savunma sistemleri de güçlü, biraz daha güçlendikten sonra gereğini yaparız' gibi bir anlayışa girmedi.
Ne yaptı? Anında harekete geçerek bu tehdidi ortadan kaldırdı.
Peygamberimizin yolu bellidir, duruşu ortadadır.
'Ama efendim, şuyumuz yok, buyumuz yok, iş güçler, dış güçler müsaade etmezler'.
Ya Peygamberimizin yolunda olacaksın yada bu yolda öleceksin.
Yapmadın! Yoldan çekileceksin. Biz bu yolda olmaya da, ölmeye de hazırız.
- Biz ne yaşıyoruz böyle? / 24.03.2025
- Bu ülkede zor olan Türk olmakmış! / 23.03.2025
- Hz. Ali (a.s) ve Beytülmal / 22.03.2025
- Hz. Muhammed (s.a.a.v) ve Beytülmal / 21.03.2025
- Kavgam İmamoğlu için değil adalet ve Türkiye içindir / 20.03.2025
- Mesele İmamoğlu’nun diploması mı? / 19.03.2025
- Tarımda da başkalarına söz verenleri tercih ettiniz / 18.03.2025
- Tarım ile trafik ve depreme çözüm üretebilirdik / 17.03.2025
- Beni gaza mı getirmeye çalışıyorsunuz? / 16.03.2025