Müslümanlara karşı büyük bir savaş açılmıştır. Bazıları bu savaşın, Üçüncü Dünya Savaşı olduğunu söylüyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını Yahudiler çıkarmıştır. Öngörüler, Üçüncü Dünya Savaşını da yine onların çıkaracağı yönünde idi.
Dünya savaşlarını çıkaran Yahudiler, perde arkasında durur, kendi plân ve projeleri doğrultusunda insanları savaştırırlar. İslâm dünyasına yönelik savaş da aynen böyle cereyan etmektedir. Ortadoğu'da kan gövdeyi götürüyor, bir Ortadoğu ülkesi olan İsrail, bu savaşın dışında kalıyor, fakat kazanan yine o oluyor.
ABD eski Dışişleri Bakanı Yahudi asıllı Henry Kissinger, "Bizim politikamız Müslümanların birbirlerini öldürmelerini sağlamaktır." diyor. Henry Kissinger, aksi halde İsrail'in 2025 yılına kadar ayakta kalamayacağını belirtiyor. Demek ki, İsrail'in varlığı Müslümanların bölünmesine ve birbirleriyle çatışmasına bağlıdır.
Siyonist liderlerden İsrael Shahak ve Oded Yinon, İslâm coğrafyasının etnik ve mezhepsel olarak devletçiklere bölünmesini, İsrail'in yaşaması için yeterli görmüyorlar. Onlara göre, o devletçiklerden İsrail'e müttefiklere oluşturmak da şarttır.
Irak ve Suriye'de yaşanan çatışmaları, Üçüncü Dünya Savaşı ve Büyük İsrail'in kurulması çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
ABD ve İsrail, Büyük İsrail'in kurulması için ellerini çabuk tutuyorlar. Çünkü gün geçtikçe Büyük İsrail'in kurulması yönündeki inançlar zayıflıyor ve Siyonist proje çöküyor. Sebebi şudur: Basel kentinde toplanan Siyonist Kongresinde Büyük İsrail'in kurulması için 100 yıllık bir süre verilmişti. Bu süre 1997 yılında bitmiş, fakat Büyük İsrail kurulamamıştır.
Onun içindir ki, İsrail'e değil, İsrail'den göç başlamıştır. O nedenle İsrail, değişik vaat ve propagandalarla Siyonistleri diri ve sabit tutmaya çalışıyor, Müslümanların iç çatışmalarının ve Üçüncü Dünya Savaşının sonuçlarının beklenilmesini sürekli telkin ediyor.
Ortadoğu'da savaşların Üçüncü Dünya Savaşı olduğunu sadece Yahudiler söylemiyor. ABD'li yetkililerin birçoğu da bu görüştedir. ABD'ye yeni başkan seçilen Donald Trump'ın, Ulusal Güvenlik Danışmanlığına atadığı Mike Flynn de aynı kanaati paylaşıyor. Mike Flynn, "Savaş Alanı" adlı kitabında şöyle diyor: "Bir dünya savaşındayız, ama çok az Amerikalı bunun farkındadır."
İslâm coğrafyasındaki tüm savaşları bir kenara bıraksak ve yalnızca Suriye savaşına baksak, bir dünya savaşı yaşandığını görürüz. Öyle ki, Suriye'de 63 devlet çatışma halindedir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında bu kadar devlet savaşmış mıydı? Elbette hayır! Bazı devletlerin Suriye'deki savaşı, terör örgütleri üzerinden vekâleten yürütmesi hükmü değiştirmez. Dahası, vekâlet savaşları ilânihaye devam etmez.
Çin'in, Global Times gazetesinin bir başmakalesinde sözünü ettiğimiz gerçek şöyle dile getirilmiştir: "ABD ve Rusya, Suriye'de vekâleten savaşıyor, doğrudan savaşa da gittikçe yaklaşıyorlar." Bu sözler, Türkiye için de aynen geçerlidir.
Görülen o ki, Türkiye'nin Suriye politikası yanlıştı. Yanlışı örtmek için atılan adımlar, başka yanlışları da beraberinde getirmektir. O bakımdan yapılması gereken iş, bir an önce yanlıştan dönmektir. Yanlışta ısrar, Büyük İsrail idealinin gerçekleşmesine yardım eder. Bunun da vebali çok büyük olur.
Dünya savaşlarını çıkaran Yahudiler, perde arkasında durur, kendi plân ve projeleri doğrultusunda insanları savaştırırlar. İslâm dünyasına yönelik savaş da aynen böyle cereyan etmektedir. Ortadoğu'da kan gövdeyi götürüyor, bir Ortadoğu ülkesi olan İsrail, bu savaşın dışında kalıyor, fakat kazanan yine o oluyor.
ABD eski Dışişleri Bakanı Yahudi asıllı Henry Kissinger, "Bizim politikamız Müslümanların birbirlerini öldürmelerini sağlamaktır." diyor. Henry Kissinger, aksi halde İsrail'in 2025 yılına kadar ayakta kalamayacağını belirtiyor. Demek ki, İsrail'in varlığı Müslümanların bölünmesine ve birbirleriyle çatışmasına bağlıdır.
Siyonist liderlerden İsrael Shahak ve Oded Yinon, İslâm coğrafyasının etnik ve mezhepsel olarak devletçiklere bölünmesini, İsrail'in yaşaması için yeterli görmüyorlar. Onlara göre, o devletçiklerden İsrail'e müttefiklere oluşturmak da şarttır.
Irak ve Suriye'de yaşanan çatışmaları, Üçüncü Dünya Savaşı ve Büyük İsrail'in kurulması çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
ABD ve İsrail, Büyük İsrail'in kurulması için ellerini çabuk tutuyorlar. Çünkü gün geçtikçe Büyük İsrail'in kurulması yönündeki inançlar zayıflıyor ve Siyonist proje çöküyor. Sebebi şudur: Basel kentinde toplanan Siyonist Kongresinde Büyük İsrail'in kurulması için 100 yıllık bir süre verilmişti. Bu süre 1997 yılında bitmiş, fakat Büyük İsrail kurulamamıştır.
Onun içindir ki, İsrail'e değil, İsrail'den göç başlamıştır. O nedenle İsrail, değişik vaat ve propagandalarla Siyonistleri diri ve sabit tutmaya çalışıyor, Müslümanların iç çatışmalarının ve Üçüncü Dünya Savaşının sonuçlarının beklenilmesini sürekli telkin ediyor.
Ortadoğu'da savaşların Üçüncü Dünya Savaşı olduğunu sadece Yahudiler söylemiyor. ABD'li yetkililerin birçoğu da bu görüştedir. ABD'ye yeni başkan seçilen Donald Trump'ın, Ulusal Güvenlik Danışmanlığına atadığı Mike Flynn de aynı kanaati paylaşıyor. Mike Flynn, "Savaş Alanı" adlı kitabında şöyle diyor: "Bir dünya savaşındayız, ama çok az Amerikalı bunun farkındadır."
İslâm coğrafyasındaki tüm savaşları bir kenara bıraksak ve yalnızca Suriye savaşına baksak, bir dünya savaşı yaşandığını görürüz. Öyle ki, Suriye'de 63 devlet çatışma halindedir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında bu kadar devlet savaşmış mıydı? Elbette hayır! Bazı devletlerin Suriye'deki savaşı, terör örgütleri üzerinden vekâleten yürütmesi hükmü değiştirmez. Dahası, vekâlet savaşları ilânihaye devam etmez.
Çin'in, Global Times gazetesinin bir başmakalesinde sözünü ettiğimiz gerçek şöyle dile getirilmiştir: "ABD ve Rusya, Suriye'de vekâleten savaşıyor, doğrudan savaşa da gittikçe yaklaşıyorlar." Bu sözler, Türkiye için de aynen geçerlidir.
Görülen o ki, Türkiye'nin Suriye politikası yanlıştı. Yanlışı örtmek için atılan adımlar, başka yanlışları da beraberinde getirmektir. O bakımdan yapılması gereken iş, bir an önce yanlıştan dönmektir. Yanlışta ısrar, Büyük İsrail idealinin gerçekleşmesine yardım eder. Bunun da vebali çok büyük olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018