Geçtiğimiz Pazar günü Çağlayan'da tarihi bir miting vardı.Katılımın yoğun olduğu mitingde, yediden yetmişe herkes tek bilek tek yürek, "Bağımsız Türkiye" dedi. Nasıl demesin ki, ülkemiz ve milletimiz üzerinde hesabı olanlar etrafımızdaki tehdit çemberini o kadar daraltmışlardı ki, buna sessiz kalmak bu aziz millete asla yakışmazdı. (Eğer kendine sessiz kalmayı yakıştıranlar varsa, bu cümleden mutlaka nasibini almalı)Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın mitingde yaptığı konuşmanın her bir kelimesi oldukça önemli ve altı çizilmesi gerekiyor.Ülkemizi yakından ilgilendiren en temel konulardan en genele kadar birçok tespitlerde bulundu.Onun konuşmasında hukuk vardı, iç siyaset vardı, dış politika vardı, ekonomi, güvenlik, kültür, medeniyet, din, insan psikolojisi her türlü saha vardı.Anlamak isteyenler ve çözüm arayanlar için öyle ipuçları verdi ki, esasen böyle karmaşık, meselelerin birbirine girdiği bir dönemde, tehdit ve tehlikeleri bir bir ortaya koyabilmek herkese nasip olmayacak bir kabiliyettir.Fakat bu kabiliyetten ziyade Sayın Baş'ın asıl farklılığı bütün bu problemlerin hepsine milletimizin değerlerine uygun, mantıklı ve bilimsel çözümler sunabilmesidir."Ben bu işin kitabını yazdım" diyordu Sayın Baş. Milletin yeterince kavrayamamasından kaynaklanabilecek muhtemel "olur mu böyle şey?" şüphesine de mahal vermemek için, Sayın Baş bu orijinal çözüm projelerini dünyaca ünlü akademisyenlerle paylaştı.Çünkü milletimiz bir bardak su bekliyordu, Sayın Baş ise milletine okyanusu getiriyordu.Yerli-yabancı yüzlerce profesör, Sayın Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli kitabını okudu, tekrar okudu, sonra da yazdıkları tebliğlerle bu modele duydukları hayranlığı ifade ettiler.Dahası bu hayranlıklarını İstanbul'da ve Bakü'de yapılan kongrelerde dile getirdiler. Bu modelin dünyada ilk ve tek olması, sunduğu çözümlerin orijinal olması, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın problemlerine çözüm olması hasebiyle Sayın Baş'ı Nobel'e aday gösterdiler ve bu modelin dünyada tanıtım faaliyetlerini bizzat üstlenerek Milli Ekonomi Modeli birliğini de kurdular. Dahası bu model başta Rusya olmak üzere birçok ülkede kalkınma planlarına alındı. Bir çözüm modeli hakkında "bu çözümdür" diyebilmek için başka ne gerekiyor? Problem belli, problemin kaynağı belli, çözüm belli, çözecek lider de belli. Prof. Dr. Haydar Baş, mitingde tek tek bunları ortaya koydu.Özetle, problem, bizi bölmek isteyen AB, başımıza çuval geçirme küstahlığını gösteren ABD, ülkemizin topraklarını dini ve milli bir hedef olarak gören İsrail, onların bir dediğini iki etmeyen yerli taşeronlar(Siyasiler, medya patronları, işadamları, kalbinden Haç çıkan Hocaefendiler vs) ve onların bizi sürekli uçuruma sürükleyen yıkım politikalarıydı.Haydar Bey bunları tek tek saydı. Ülkemizi bölme projesine ortak olup da millete şirin gözükmeye çalışan, söylemi farklı, niyeti farklı, icraatı farklı olanları da bir bir ifade etti. Papa'nın Türkiye'ye gelişinden, maksadının ne olduğundan, Bizans hedefinden bahsetti, ama tehlike sadece bununla sınırlı değildi. Ya içimizde bulunup da Papa'dan daha fazla bu ülkeye, millete zarar verenlere ne demeli?Ya teröristbaşı üzerinden siyaset yapıp da onu besleyenlere ne demeli?Ya milliyetçiliği yol olarak benimseyip de gemisini AB ve ABD limanına demirleyenlere?Ya dindarım deyip de kilise evi açanlara, bu ülkenin topraklarını, kurumlarını, madenlerini, gençliğini yabancılara peşkeş çekenlere?Ya cumhuriyetçiyim, halkçıyım, ulusalcıyım deyip de ülkeyi pazarlayanların setri avreti olanlara?Bundan da öte ya İsrail'le Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak 18 anlaşma yaptıkları halde "İsrail'i tel'in" mitingleri yapanlara, bu ülkeye Papa'dan daha fazla zarar verip de "Papa'ya hayır" mitingi düzenleyenlere ne demeli?Sayın Baş hepsinden bahsetti. Anlayana, anlayabilene.Sayın Baş, çözümleri de bir bir sıraladı. Meseleleri çözümsüz bırakmadı. Ülkeye ne kazandıracağını, vatandaşa ne vereceğini ve bunları hangi kaynaklarla yapacağını ortaya koydu.Sayın Baş'a göre -ki doğrusu da buydu- çözümü bilen için ülkemizin problemlerini çözmek çok kolaydı.Sayın Baş "Ben bunu yaparım, ben bunu yaparım" derken desteksiz söylemiyordu. Problem olsun, çözüm olsun bahsettiği her şeyin delili vardı.Tabii ki isteyene, isteyebilene.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ekonomik gerçekler, Bakan Şimşek’i yalanlıyor / 31.07.2025
- Komisyonda CHP dışındaki oylar nitelikli çoğunluk / 30.07.2025
- Ciğerlerimiz yanıyor: Mücadelede bilimi kullanmalıyız / 29.07.2025
- Lozan’a hezimet diyenler, Sevr’i arzulayanlardır / 25.07.2025
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Komisyonda CHP dışındaki oylar nitelikli çoğunluk / 30.07.2025
- Ciğerlerimiz yanıyor: Mücadelede bilimi kullanmalıyız / 29.07.2025
- Lozan’a hezimet diyenler, Sevr’i arzulayanlardır / 25.07.2025
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025