Can İmam Rıza

Ehl-i Beyt İmamlarından Can İmam Ali Rıza aleyhisselamın dünyayı şereflendirdiği günlerdeyiz. Muhabbeti ve şefaati ile Rabbimiz ziyaretini nasip eylesin inşallah… O yüce İmam Allah'ın kendilerinden her türlü kötülüğü giderip tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt İmamları'nın sekizincisidir.

Ehl-i Beyt ki, Kur'ân'dan ayrılmayan ağır/paha biçilmez emanettir. Onlara ve Kur'ân'a birlikte sarılan kimse sapmaz. Onlar, binenin kurtulduğu, binmeyenin ise boğulduğu kurtuluş gemisidirler.

Resûlullah'ın (s.a.a), doğumunu müjdelediği bu büyük İmam, Abbasî halifesi Mansur zamanında ve dedesi İmam Cafer Sadık'ın (a.s) şehit edilmesinden sonra dünyaya geldi. Yaşadığı dönemlerde Abbasoğulları halifelerinden Mansur, Mehdi, Hadi ve Harun Reşid'in hükümdarlıklarına tanık oldu. Bu zalimler, bu ulu ailenin nurunu söndürmek için hiçbir çabadan kaçınmıyorlardı.

İmam Rıza'nın (a.s) ilim medresesinde sayıları üç yüzü bulan yıldız âlimler mezun verdi. İmam Rıza'nın (a.s) müsnedini inceleyen, ondan bize ulaşan metinleri etüt eden bir kimse, onun ilmî faaliyetlerinin hacmini görebilir, İmam'ın  fikir ekolünün ulaştığı düzeyi gözlemleyebilir. İlimde ulaşılması zor bir zirve ve dahi idi…

Babası İmam Musa Kazım'ın Bağdat zindanında şehit edilmesinin ardından imamet vazifesini üstlenmiş ve 20 yıl bu vazifeyi devam ettirmiştir.

Tarihçi Heysemi, eserinde O'nu anlatırken, "…çağının en çok ibadet edeni, en alimi ve en cömerdiydi" demiştir. İmam Rıza, Me'munun veliahtlık teklifini kabule mecbur kalmıştır. İmam'a, "Ey Resûlullah'ın oğlu, neden veliahtlık teklifini kabul ettin?" diye sorulduğunda, buyurdu ki, "Dedem Emir'ül Mü'minin Ali'yi şuraya katılmaya zorlayan nedenlerden dolayı" şeklinde cevap vermişti.

Me'mun, İmam Rıza'ya, "Ben kendimi halifelikten azlederek onu sana teslim edip sonra da sana biat etmeyi düşünüyorum" demişti. İmam, "Eğer bu hilafet senin hakkınsa ve Allah-u Teala (c.c) onu sana layık görmüşse, Allah'ın sana giydirdiği hilafet elbisesini çıkarıp başkasına giydirmen caiz değildir. Ama eğer hilafet senin hakkın değilse, kendine ait olmayan bir hakkı bana verme yetkisine de sahip değilsin" şeklindeki tarihi cevabıyla, imametin Ehl-i Beyt'e ait olduğunu ifade etmiştir.

İmam Ali Rıza (a.s); yedi şey olmadan yedi şey alay sayılır buyurmuşlardır: "Kim kalpten pişman olmadan diliyle mağfiret dilerse, kendisiyle alay etmiştir.

Kim Allah'tan başarı ister de ciddiyet göstermezse, kendisiyle alay etmiştir.

Kim ihtiyatlı olmak ister de sakınmazsa, kendisiyle alay etmiştir.

Kim Allah'tan cenneti niyaz eder de sıkıntılarda sabırlı olmazsa, kendisiyle alay etmiştir. Kim cehennemden Allah'a sığınır da dünyevi lezzetleri terk etmezse, kendisiyle alay etmiştir. Kim Allah'ı anar da O'na kavuşmaya koşmazsa, kendisiyle alay etmiştir."

İmam Rıza  dedeleri Allah Resûlü'nden şöyle nakletmiştir: "Cennet, Ehl-i Beyt'ime zulmedenlere, onlarla savaşanlara, onlara karşı zalimlere yardım edenlere ve onlara sövenlere haram kılınmıştır. Ahirette onların hayırdan bir nasibi olmayacaktır; Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara (rahmet gözüyle) bakmayacaktır, onları günahtan arındırmayacak ve onlar için acı bir azap vardır." (Al-i İmran, 77) Devamla; "Kim bizim bir musibetimizi hatırlayıp başımıza gelenlere ağlarsa, kıyamet günü bizim derecemizde bizimle birlikte olur." buyurmuşlardır.

Şah-ı Horasan İmam Rıza Efendimiz; "Bizim taliplerimiz o kimselerdir ki, Ehl-i Beyt'in velayetini kabul edip, bizim düşmanlarımızdan beraat ederler onlar; iman, takva ve vera sahibidirler. Dinin kemali bizim velayetimizle, bizim düşmanlarımızdan beraat etmektir" buyurmuşlardır.

Salâvatın büyüklüğü ve yüceliğini dile getiren hadisi meşhurdur: "Kimin, günahlarını temizleyecek bir amel yapmaya gücü yetmezse, Muhammed ve âline çok salâvat getirsin; çünkü Muhammed ve âline salâvat getirmek günahları yok eder."

Zamanın en zalimi tarafından zehirle şehid edilip gurbet diyarına defnedileceğini dile getiren İmam Rıza Hazretleri; "Her kim beni gurbetimde ziyaret ederse kıyamette elinden tutacağım" buyurmuşlardır.

Allah ziyaret ve şefaatlerini nasib eylesin…