AKP hükümeti zamanında iç ve dış borçlarımızın toplamı 220 milyar dolardan 320 milyar dolara çıktı. Topladığımız vergiler artık borçlarımızın faizlerini bile karşılayamayacak düzeye geldi.
Şu soru sorulabilir, acaba ihracatla, maden satışlarıyla, özelleştirmeyle, turizmle biz bu borcu azaltamaz mıyız?
El cevap, AKP hükümetinin AB, ABD ve de IMF'nin yönlendirmeleriyle oluşturdukları ekonomik modelle hayır.
İşte bunun en bariz göstergesi cari işlemler açığıdır.
Cari işlemler açığı ülkeden çıkan dövizle giren dövizin arasındaki farktır. Kısaca belirli bir dönemin sonundaki döviz karnenizdir.
2004 yılında ihracat, turizm, faiz, işçi dövizi, taşımacılık, müteahhit gibi gelirlerle döviz girdimiz 85.4 milyar dolar olmuş.
2004 yılının döviz giderleri ise ithalat, turizm masrafları, faiz gideri, taşımacılık masrafları gibi kalemlerde toplam 98.1 milyar dolar.
2004 yılında Ocak-Kasım arası, yani ilk 11 ayın sonunda cari işlemler açığımız 12.7 milyar dolar. 2003 yılının aynı döneminde ise bu açık 5 milyar dolar. 2004 yılındaki açık 2003 yılına göre tam 2.5 kat artış sağlamış.
Aralığın sonu itibariyle bu açığın 15 milyar dolar olması bekleniyor.
Makasın ağzı oldukça açılmış.
Cari işlemler açığındaki makas açıldıkça uyguladığınız metotlarda ciddi yanlışlıklar var demektir.
Peki, bu açık nasıl kapatılmış?
Doğrudan yabancı sermaye yatırımı 2.1 milyar dolar. Bunun çoğu da gayrimenkul satışlarından elde edilmiş. Geri kalan açık ise yabancıların spekülatif amaçlı olarak hisse senedi, bono-tahvil gibi yatırımlardan, özel sektörden alınan borçlardan karşılanmış.
Ekonomistlerin yorumları oldukça şaşırtıcı.
Neymiş efendim, çark böyle dönüyormuş, açığı kapatmak için özel sektörden, bankalardan borç almak sevindirici bir olaymış, ekonominin büyüdüğü bir ortamda cari açığın büyümesinden daha tabii bir şey yokmuş vs.
Bir ekonomistin görevi rant elde edebilmek, birilerine şirin gözükebilmek için gerçekleri gizlemek değil, bilakis ülkenin önündeki tehlikeleri haber vererek siyasilere gerekli önlemleri almaları için çözüm seçeneklerini sunmaktır.
Artan bir cari açık, bir ülkenin dış tehditlere karşı direncini kırar. Böyle bir durumda, yukarıda rakamlarla izah ettiğimiz gibi, ekonominizi hareket ettirebilmek için sürekli olarak ve hatta artan bir oranla yabancıların tasarruflarına ihtiyaç duyarsınız.
Cari işlemler açığındaki makasın ağzı açıldıkça artık bu taşınan değirmen suları da fayda vermemeye başlar.
Cari işlemler açığının Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH)' ya oranı yüzde 5'i aşarsa bu durum uluslararası arenada ciddi bir tehlikedir.
Ekonomik rakamlarda göstermektedir ki, durum hiç de hoş değil.
Taşıma suyuyla değirmen ne kadar döner? Üstelik musluğun başındakilerin değirmen üzerinde ciddi hesapları varsa.
Meselelere çözümsüz kalmak da doğru değil.
Ülkemizin bu borç sarmalından kurtulması, daha onurlu ve iktidarlı bir Türkiye için milli çözümler şart.
Türkiye bakir olan yer altı ve yerüstü kaynaklarıyla, genç ve dinamik nüfusuyla bütün problemleri aşabilecek kabiliyete sahip.
Yapılması gereken, bizi bu duruma düşüren IMF ve AB taşeronu siyasileri bir kenara bırakıp, Milli Modeller ortaya koyan, proje sahibi siyasilere fırsat vermektir.
Şu soru sorulabilir, acaba ihracatla, maden satışlarıyla, özelleştirmeyle, turizmle biz bu borcu azaltamaz mıyız?
El cevap, AKP hükümetinin AB, ABD ve de IMF'nin yönlendirmeleriyle oluşturdukları ekonomik modelle hayır.
İşte bunun en bariz göstergesi cari işlemler açığıdır.
Cari işlemler açığı ülkeden çıkan dövizle giren dövizin arasındaki farktır. Kısaca belirli bir dönemin sonundaki döviz karnenizdir.
2004 yılında ihracat, turizm, faiz, işçi dövizi, taşımacılık, müteahhit gibi gelirlerle döviz girdimiz 85.4 milyar dolar olmuş.
2004 yılının döviz giderleri ise ithalat, turizm masrafları, faiz gideri, taşımacılık masrafları gibi kalemlerde toplam 98.1 milyar dolar.
2004 yılında Ocak-Kasım arası, yani ilk 11 ayın sonunda cari işlemler açığımız 12.7 milyar dolar. 2003 yılının aynı döneminde ise bu açık 5 milyar dolar. 2004 yılındaki açık 2003 yılına göre tam 2.5 kat artış sağlamış.
Aralığın sonu itibariyle bu açığın 15 milyar dolar olması bekleniyor.
Makasın ağzı oldukça açılmış.
Cari işlemler açığındaki makas açıldıkça uyguladığınız metotlarda ciddi yanlışlıklar var demektir.
Peki, bu açık nasıl kapatılmış?
Doğrudan yabancı sermaye yatırımı 2.1 milyar dolar. Bunun çoğu da gayrimenkul satışlarından elde edilmiş. Geri kalan açık ise yabancıların spekülatif amaçlı olarak hisse senedi, bono-tahvil gibi yatırımlardan, özel sektörden alınan borçlardan karşılanmış.
Ekonomistlerin yorumları oldukça şaşırtıcı.
Neymiş efendim, çark böyle dönüyormuş, açığı kapatmak için özel sektörden, bankalardan borç almak sevindirici bir olaymış, ekonominin büyüdüğü bir ortamda cari açığın büyümesinden daha tabii bir şey yokmuş vs.
Bir ekonomistin görevi rant elde edebilmek, birilerine şirin gözükebilmek için gerçekleri gizlemek değil, bilakis ülkenin önündeki tehlikeleri haber vererek siyasilere gerekli önlemleri almaları için çözüm seçeneklerini sunmaktır.
Artan bir cari açık, bir ülkenin dış tehditlere karşı direncini kırar. Böyle bir durumda, yukarıda rakamlarla izah ettiğimiz gibi, ekonominizi hareket ettirebilmek için sürekli olarak ve hatta artan bir oranla yabancıların tasarruflarına ihtiyaç duyarsınız.
Cari işlemler açığındaki makasın ağzı açıldıkça artık bu taşınan değirmen suları da fayda vermemeye başlar.
Cari işlemler açığının Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH)' ya oranı yüzde 5'i aşarsa bu durum uluslararası arenada ciddi bir tehlikedir.
Ekonomik rakamlarda göstermektedir ki, durum hiç de hoş değil.
Taşıma suyuyla değirmen ne kadar döner? Üstelik musluğun başındakilerin değirmen üzerinde ciddi hesapları varsa.
Meselelere çözümsüz kalmak da doğru değil.
Ülkemizin bu borç sarmalından kurtulması, daha onurlu ve iktidarlı bir Türkiye için milli çözümler şart.
Türkiye bakir olan yer altı ve yerüstü kaynaklarıyla, genç ve dinamik nüfusuyla bütün problemleri aşabilecek kabiliyete sahip.
Yapılması gereken, bizi bu duruma düşüren IMF ve AB taşeronu siyasileri bir kenara bırakıp, Milli Modeller ortaya koyan, proje sahibi siyasilere fırsat vermektir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024