Alemlerin efendisi, kainatın övünç kaynağı, Habib-i Hüda, Şefi-i Ruziceza, İmam-ı Haremeyn, Resulüssekaleyn, Ceddül Haseneyn, son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v) şöyle buyuruyorlar: "Cennet şu dört kimseye aşıktır;Ramazan orucunu tutanlara,Diline sahip çıkanlara,Kur'an okuyanlaraKomşusuna ikramda bulunanlara."Yıllar sonra bu kutlu sözü, bu eşsiz müjdeyi öğrenince çocukluk günlerimin Ramazanlarını, o günlere anlam kazandıran, renk kazandıran davranışları anlamaya başladım. Köyümüzün imamı da dahil olmak üzere belki bu hadis-i şerifin metnini bilmiyorlardı, belki yukarıda saydığımız gibi dört madde halinde sayamazlardı ama dört maddeyi de bizzat yaşıyorlardı.Yaklaşık otuz yıl İstanbul'da kaldım, Ramazan'da eğer o camide bir iftar programı yoksa akşam namazında hiçbir camide cemaate rastlamadım. Müezzin ezanı okur, varsa bir-iki kişi ile namazı kılar yoksa gider evinde iftar eder sonra kılar. Bizim köyde, çocukluğumuzdaki Ramazanlarda akşam namazı cemaati, çoğu çocuklardan ve gençlerden olmak üzere diğer vakitlerden daha çok olurdu. Çünkü, her akşam bir komşu, içinde iftariyelik olan kocaman bir tepsi ile caminin kapısında beklerdi. Camiden çıkan bir tane alır yiyerek evin yolunu tutardı. Hem namaz cemaatle kılınmış olurdu, hem "iftarda acele ediniz" emri yerine getirilmiş olurdu, hem de "komşuya ikram" maddesi bizzat yaşanmış olurdu. Biz çocuklar, diğer vakitleri kaçırsak bile Ramazanlarda akşam namazı cemaatlerini hiç kaçırmazdık.Ağır kış günlerine rastlayan Ramazanları hatırlıyorum. Köylerde elektriğin olmadığı yıllar? Rahmetli babam, kalkar gecenin bir vaktinde sımsıkı giyinir, kar yağışı ve tipi varsa başını-gözünü iyice sarar ve bir elinde gaz feneri bir elinde de baston olduğu halde, mahalleyi dolaşır, kapılara, camlara elindeki bastonu ile vurarak,aile reisinin ismi ile hitap ederek; "Ahmet vakittir, sahur vaktidir kalkın" demek suretiyle tüm mahalleyi dolaşırdı. Genellikle eve döndüğünde biz kalkmış olurduk ve babamızı kardan adam vaziyetinde karşımızda bulurduk. Üzerinin karlarını temizlerken, köyün en altındaki bir evden bahsederek, falancanın ışığı yanmadı ama çok fırtına olduğu için oraya kadar gidemedim şeklinde üzüntüsünü ifade ederdi.Allah ne verdi ise sofra hazırlanınca, yemeğe oturmadan bu kez daha yakın komşulara olmak üzere ikram servisi başlardı. Elinde tasla-tabakla bize gelenler, onlar için ayrılan tası alır giderdi, gelemeyenlere de yine babam götürürdü, elbette babam da dolu götürdüğü yemek kaplarını genellikle yine dolu getirirdi. Yani komşuya ikram maddesi harf harf yaşanırdı bizim köyde, diğer maddeler de aynı şekilde. İlkokul öncesinde birkaç kez hatim indirmiş olduğum bir ortam düşünülürse, Kur'an'la ne kadar haşir-neşir olunduğu kolayca anlaşılmış olur.Sonradan, şimdi şimdi anlıyorum ki, aziz ecdadımız Erzurum'un en ücra köyüne kadar İslam'ın inceliklerini bir hayat tarzı olarak götürmüş, öğretmiş ve doya doya yaşatmış.Sonraki yıllarda ve halen her sahura kalkışta rahmetli babamın o "kardan adam" vaziyeti, komşuları dolaşıp sahura kaldırışı gözümün önüne gelir. Özellikle de sabah ezanı ile uyanıp "eyvah sahuru kaçırdık" dediğimiz vakitlerde?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Talancılar olmasaydı… / 03.05.2024
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024