Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Avcı, okul korkusunun genellikle hırçın ve gergin çocuklarda, erken okul çağında görüldüğünü ve mutlaka tedavi yoluna gidilmesi gerektiğini söyledi. Avcı, 5-10 yaş arası kızlarda yüzde 12.3, erkeklerde ise yüzde 9.5 oranında görülen şikayetlerin, okulların açılmasıyla birlikte yoğunlaştığını, bu nedenle -Adana'da- "Okul Korkusu Polikliniği" açtıklarını ifade ederek, "Randevu almaksızın başvurulabilecek polikliniğimizde, grup terapilerine, çocuğu ailesi ile birlikte alıyoruz. Bir uzman doktorumuzu gün boyu bu poliklinikte görevlendiriyoruz" diye konuştu.
Ayrılık, okul korkusunun
en sık nedeni
Avcı, okul korkusunun, okula gitmenin reddi, okul saati yaklaşınca ortaya çıkan aşırı kaygı ve korku hissi, karın ağrısı, mide bulantısı gibi fiziksel yakınmaların eşlik ettiği klinik bir tablo olduğunu, daha çok sabahları ortaya çıkan bu yakınmaların kusma ile devam edebileceğini söyledi.
Çocuğa okul korkusu teşhisi konulabilmesi için üç ay içinde hiçbir organik rahatsızlığın belirlenmemiş olması gerektiğini vurgulayan Avcı, şunları kaydetti:
"Ayrılık, okul korkusunun en sık nedenlerinden biridir. Evden ya da bağlandığı kişiden ayrılmaya bağlı aşırı hassasiyet ve kaygı, bireyin yaşı ile uyumlu olmayacak düzeyde fazladır.
Eğitimciler
anlayışlı olmalı
Tedavide davranışçı terapi, en sık başvurulan yöntemlerden biridir. Çocuk okula gidebilmeyi ister, istekle hazırlanır, gece kaygılar içinde uyur, sabah panik ile uyanır ve okula gitmeyi yine reddeder. Bu durum aslında okula yeni başlangıç yapan tüm çocuklarda görülebilir. Eğitimciler bu tabloya aşinadır." Avcı, eğitimcileri anlayışlı olmaya ve anneyi sınıftan yavaş yavaş uzaklaştırmaya çalışmaya özen göstermeye çağırarak, "Ayrıca, şiddet içerikli davranış ya da "utanmıyormusun", "artık okullu oldun" gibi yaklaşımlarda bulunmak sorunu çözümsüz hale getirir. Ancak, bir ay içinde kaygı aynı şekilde sürer ve çocuğun eğitimi bu nedenle aksarsa, mutlaka tedaviye ihtiyaç vardır ve acilen çözümlenmesi gerekir" dedi.
Araştırma sonuçları
Prof. Dr. Avcı, geçen yıl okul korkusu olan 12 çocuğun izlendiği bir araştırma gerçekleştirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
" Çalışmanın amacı okul korkusu olan çocukların tedavisinde çoklu yöntemlerin kullanılmasının sonuçlarının değerlendirilmesidir. Çocuklardan 5'i kız, 7'si erkek ve yaşları 6 ile 11 arasındaydı. 7 hasta için özel bir program hazırlandı ve haftada bir gün anne ve babalara yönelik grup terapisi uygulandı. Bu esnada çocuklar ayrı bir odada tutuldu ve grup oyun terapisi uygulandı. Aile grubunda daha çok ortak kaygılar, zorluklar, farklı başa çıkma yöntemleri ve tedavinin önemi konuşuldu."
Prof. Dr. Avcı, tedaviden yüzde yüze yakın düzeyde başarılı sonuç alındığını belirterek, "Çocuklardan biri dışındakilerin tümü eğitim sürecine döndürüldüler. Bu yıl bu pilot çalışmadan yola çıkarak daha büyük bir nüfusa hizmet vermeyi amaçlıyoruz. Eğer aileler bunun şımarıklık ya da düzmece bir hastalık değil de gerçekten bir sorun olduğunu farkedip başvururlarsa işimiz kolaylaşacaktır" şeklinde konuştu.
Ayrılık, okul korkusunun
en sık nedeni
Avcı, okul korkusunun, okula gitmenin reddi, okul saati yaklaşınca ortaya çıkan aşırı kaygı ve korku hissi, karın ağrısı, mide bulantısı gibi fiziksel yakınmaların eşlik ettiği klinik bir tablo olduğunu, daha çok sabahları ortaya çıkan bu yakınmaların kusma ile devam edebileceğini söyledi.
Çocuğa okul korkusu teşhisi konulabilmesi için üç ay içinde hiçbir organik rahatsızlığın belirlenmemiş olması gerektiğini vurgulayan Avcı, şunları kaydetti:
"Ayrılık, okul korkusunun en sık nedenlerinden biridir. Evden ya da bağlandığı kişiden ayrılmaya bağlı aşırı hassasiyet ve kaygı, bireyin yaşı ile uyumlu olmayacak düzeyde fazladır.
Eğitimciler
anlayışlı olmalı
Tedavide davranışçı terapi, en sık başvurulan yöntemlerden biridir. Çocuk okula gidebilmeyi ister, istekle hazırlanır, gece kaygılar içinde uyur, sabah panik ile uyanır ve okula gitmeyi yine reddeder. Bu durum aslında okula yeni başlangıç yapan tüm çocuklarda görülebilir. Eğitimciler bu tabloya aşinadır." Avcı, eğitimcileri anlayışlı olmaya ve anneyi sınıftan yavaş yavaş uzaklaştırmaya çalışmaya özen göstermeye çağırarak, "Ayrıca, şiddet içerikli davranış ya da "utanmıyormusun", "artık okullu oldun" gibi yaklaşımlarda bulunmak sorunu çözümsüz hale getirir. Ancak, bir ay içinde kaygı aynı şekilde sürer ve çocuğun eğitimi bu nedenle aksarsa, mutlaka tedaviye ihtiyaç vardır ve acilen çözümlenmesi gerekir" dedi.
Araştırma sonuçları
Prof. Dr. Avcı, geçen yıl okul korkusu olan 12 çocuğun izlendiği bir araştırma gerçekleştirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
" Çalışmanın amacı okul korkusu olan çocukların tedavisinde çoklu yöntemlerin kullanılmasının sonuçlarının değerlendirilmesidir. Çocuklardan 5'i kız, 7'si erkek ve yaşları 6 ile 11 arasındaydı. 7 hasta için özel bir program hazırlandı ve haftada bir gün anne ve babalara yönelik grup terapisi uygulandı. Bu esnada çocuklar ayrı bir odada tutuldu ve grup oyun terapisi uygulandı. Aile grubunda daha çok ortak kaygılar, zorluklar, farklı başa çıkma yöntemleri ve tedavinin önemi konuşuldu."
Prof. Dr. Avcı, tedaviden yüzde yüze yakın düzeyde başarılı sonuç alındığını belirterek, "Çocuklardan biri dışındakilerin tümü eğitim sürecine döndürüldüler. Bu yıl bu pilot çalışmadan yola çıkarak daha büyük bir nüfusa hizmet vermeyi amaçlıyoruz. Eğer aileler bunun şımarıklık ya da düzmece bir hastalık değil de gerçekten bir sorun olduğunu farkedip başvururlarsa işimiz kolaylaşacaktır" şeklinde konuştu.