Dünya dengelerinde söz sahibi olmuş her devletin kendine ait bir devlet politikası vardır. Hükümetler, hatta sistem ve rejimler değişebilir. Ancak bu politikalar sürekliğini de devam ettirir.
Sıcak denizlere inme gayesi Rusya'nın çarlık döneminden bu yana takip ettiği kadim devlet politikasıdır. Rusya'nın güneye inmek ve bu coğrafyada söz sahibi olabilmek için Çeçenistan'a hakim olması lazımdır. Rus çıkarları bunu gerektirmektedir. Bu çıkar hesaplarının bir gereği olarak Çeçenlere karşı ciddi bir şiddet politikası uygulayan Rusya, ABD'nin Afganistan operasyonuna verdiği destek karşılığında; bu politikayı ABD yönetimine kabul ettirmiştir.
Amerika "Çeçenistan Rusya'nın iç meselesidir" derken, Rusya Savunma Bakanı "Bu sorunun ancak güç kullanımı yoluyla çözülebileceğini" ifade etmektedir. Rus bakan bu konuda ABD'nin Afganistan'daki muhalif üsleri yok etmek için yaptığı operasyonları hatırlatarak "Burada da aynı şekilde hareket etmek gerekir" diyor. Rusya'ya göre "Direnişçilerle görüşmek, onları ikna etmeye çalışmak gereksizdir."
Öte yandan can, mal, namus, vatan gibi en temel insanî haklarının mücadelesini veren ve Rus hakimiyetini hiçbir zaman kabul etmemiş olan Çeçenler, dünya kamuoyuna terörist olarak takdim edilmektedir. Rusya 11 Eylül'ün ardından oluşturulan terörist gruplar listesine Çeçen savaşçıların da dahil edilmesi için girişimlerde bulunmuştur. Rusya ayrıca Hazar Denizi'ne kıyısı bulunan ülkelerin terörle mücadele çerçevesinde ortak bir savunma grubu oluşturmaları önerisini de getirdi. Burada maksat Çeçenler aleyhine bir birlik oluşturmak ve o coğrafyada Çeçenistan'ı yalnız bırakmaktır.
Aynı şekilde Ortadoğu'da İsrail'in kendi politikası olan Arz-ı Mev'ud sınırlarına ulaşmak gayesi vardır. Bu gaye çerçevesinde İsrail, -aynı Rusya gibi- terörle mücadele adı altında Filistin özerk bölgelerine girmekte ve buralarda şiddet uygulamaktadır.
Bütün bunlar hep mevcut bir devlet politikasını devam ettirmek içindir. Biz, kendi coğrafyamızda cereyan eden bu gelişmeleri iyi değerlendirmeliyiz.
Muhtemel bir Irak operasyonunun Irak'ın parçalanmasına yol açacağı ve bu durumun bizi nasıl etkileyeceği malumdur. Böyle bir operasyon aynı zamanda Arz-ı Mev'ud'un Fırat Havzası'na ulaşması yolunda İsrail'in önünü de açacaktır. O halde hesapların çok ince ve uzun vadeli yapıldığı bir coğrafî konumda yer almamız; aynı zamanda sahip olduğumuz tarihî misyon sebebiyle çevremizde yaşanan hadiselerin millî çıkarlarımız açısından doğuracağı neticeleri doğru tahlil etmeliyiz.
Sıcak denizlere inme gayesi Rusya'nın çarlık döneminden bu yana takip ettiği kadim devlet politikasıdır. Rusya'nın güneye inmek ve bu coğrafyada söz sahibi olabilmek için Çeçenistan'a hakim olması lazımdır. Rus çıkarları bunu gerektirmektedir. Bu çıkar hesaplarının bir gereği olarak Çeçenlere karşı ciddi bir şiddet politikası uygulayan Rusya, ABD'nin Afganistan operasyonuna verdiği destek karşılığında; bu politikayı ABD yönetimine kabul ettirmiştir.
Amerika "Çeçenistan Rusya'nın iç meselesidir" derken, Rusya Savunma Bakanı "Bu sorunun ancak güç kullanımı yoluyla çözülebileceğini" ifade etmektedir. Rus bakan bu konuda ABD'nin Afganistan'daki muhalif üsleri yok etmek için yaptığı operasyonları hatırlatarak "Burada da aynı şekilde hareket etmek gerekir" diyor. Rusya'ya göre "Direnişçilerle görüşmek, onları ikna etmeye çalışmak gereksizdir."
Öte yandan can, mal, namus, vatan gibi en temel insanî haklarının mücadelesini veren ve Rus hakimiyetini hiçbir zaman kabul etmemiş olan Çeçenler, dünya kamuoyuna terörist olarak takdim edilmektedir. Rusya 11 Eylül'ün ardından oluşturulan terörist gruplar listesine Çeçen savaşçıların da dahil edilmesi için girişimlerde bulunmuştur. Rusya ayrıca Hazar Denizi'ne kıyısı bulunan ülkelerin terörle mücadele çerçevesinde ortak bir savunma grubu oluşturmaları önerisini de getirdi. Burada maksat Çeçenler aleyhine bir birlik oluşturmak ve o coğrafyada Çeçenistan'ı yalnız bırakmaktır.
Aynı şekilde Ortadoğu'da İsrail'in kendi politikası olan Arz-ı Mev'ud sınırlarına ulaşmak gayesi vardır. Bu gaye çerçevesinde İsrail, -aynı Rusya gibi- terörle mücadele adı altında Filistin özerk bölgelerine girmekte ve buralarda şiddet uygulamaktadır.
Bütün bunlar hep mevcut bir devlet politikasını devam ettirmek içindir. Biz, kendi coğrafyamızda cereyan eden bu gelişmeleri iyi değerlendirmeliyiz.
Muhtemel bir Irak operasyonunun Irak'ın parçalanmasına yol açacağı ve bu durumun bizi nasıl etkileyeceği malumdur. Böyle bir operasyon aynı zamanda Arz-ı Mev'ud'un Fırat Havzası'na ulaşması yolunda İsrail'in önünü de açacaktır. O halde hesapların çok ince ve uzun vadeli yapıldığı bir coğrafî konumda yer almamız; aynı zamanda sahip olduğumuz tarihî misyon sebebiyle çevremizde yaşanan hadiselerin millî çıkarlarımız açısından doğuracağı neticeleri doğru tahlil etmeliyiz.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011