Çözümü yine BTP gösterdi

Artık şu gerçekler kesinlik kazandı ki; AKP’nin dış siyaseti BOP’a endeksli. Yani birileri planlarını yapmış, projelerini çizmiş, faaliyet alanları, harekât sahaları tespit edilmiş, araç, gereç, slogan vs. her şey hazır. İşte bu hazırı harekete çevirme görevi de AKP’ye verilmiş durumda. Zaten Dışişleri Bakanı’nın devamlı olarak Türkiye, ABD, AB üçgeninde “hipotenüslük” yapması bunun ispatıdır.
İç politikada ise AKP, 9 yıldır yaptığı saha, zemin, seyirci, hakem ve diğer yan unsurlarla, her şeyi kendi lehine olacak şekilde dizayn edip, Cumhuriyetle, Atatürk’le (sonucunu baştan belli ettirdiği) bir maça hazırlanıyor. Final yapacak yani. Yukarıdakiler dillendirmese de, AKP tabanında hep “Her şeyi yıkıp, yeniden yapacağız” heyecanı var.
Ha! böyle bir düşüncenin bilimselliği, olasılığı var mı? Yok. O halde sonuç ne olur? Kendileri ile beraber devleti ve milleti enkaz altında bırakacaklar. Sonuç budur ve böyle giderse de kaçınılmaz son yakındır.
İşte bu finalin önemli ayaklarından biride eğitim sistemidir. Adı “Milli” ama kendisi bir türlü milli olamayan eğitim anlayışımız, her iktidar döneminde yamalandı, söküldü, dikildi. 28 Şubat sürecinde ise paramparça edildi.
AKP bir 4+4+4 model hazırladı. Ne olduğunu ben anlamadım. Zaten kimsenin de anlamaması için bildik taktik ve tahrikler ortaya kondu. Görünüşte CHP ve MHP bu tasarıya karşı canla, başla mücadele ediyormuş gibi görünse de, Erdoğan’ın taktik ve üslubuyla bir anda halk nazarında AKP’nin maşası durumuna düştüler.
Erdoğan her eline mikrofon alışında CHP ve MHP ile resmen dalga geçiyor. Son yaşananlar ortada. Milli Eğitim komisyonunda kavga, gürültü, tekme tokat ne ararsan var. Küfürleşmek zaten sıradanlaştı. Kim kazandı? AKP. Kim kaybetti? Kısa vadede CHP ve MHP. Gelecekte Türkiye.
CHP ve MHP bir şeylere itiraz ediyor, mücadele ediyor gibi gözüküyorlar ama alternatif getiremedikleri artı geçmişleri sabıkalı olduğu için Erdoğan alıyor bunları evire, çevire istediği şekle sokuyor.
İşte örnek; Yeni bir eğitim anlayışı tartışması, din düşmanlığı, din karşıtlığı, elif–ba kitapçıklarının toplatılması vs. tartışmalarına dönüştü. Kim dönüştürdü? Erdoğan. Kim sebep oldu? CHP. Kim kazanır? Tabii ki Erdoğan. Çünkü siyasetteki madeni ve o madenin nasıl işletileceğini çok iyi biliyor ve beceriyor.
“Gözü dönmüş vekiller” üstelik “başkanlarından talimat alan vekil” bunlar. Artı “geç uyandıkları için geç kalan vekil” bunlar. “Geç kaldıkları için yer bulamayan vekil” bunlar. Bu gözü dönmüş vekillerin bütün agresiflikleri de geç kalktıkları, geç geldikleri için yer bulamamaktan kaynaklanıyor. İşte Erdoğan’ın çizdiği tablo bu. Artı siyasi ahlakla ne kadar uyuşur bilemem ama Sayın Başbakan, rakibi olan partinin başkanını, vekillerini es geçip, direk tabana sesleniyor ve “sizi CHP’ye vagon yaptı yöneticileriniz” söyleminde bulunuyor. Haliyle aklıma, birilerinin bu vagonda gözü mü var, hissi geliyor.   
Hatırlarsanız geçtiğimiz referandum sürecinde de benzer olaylar, kapışmalar, tartışmalar yaşanmıştı. CHP, MHP tutturmuşlar “karşıyız da karşıyız”. İyi, güzel, hoş da neye karşısınız kardeşim! Karşı olduğunuz şeyin alternatifini getirebiliyor musunuz? O da yok. O halde siz AKP’nin tetikçiliğini yapıyorsunuz. İyi bakın tabloya.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) referandumda “Hayır” dedi. Nedenini 54 madde ile açıkladı. Siz ne hazırladınız? Hiç. Şimdi de aynı. Biz bu tasarıya karşıyız. Neden? Mantıklı bir cevap yok. O zaman yine BTP’ye dönün, gerekli cevapları alın.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan; İnsan eğitiminin hayati bir konu olduğunu ve “ 4+4+4” tartışmalarının sığ bir ortamda, siyasi amaç ve hedefler uğruna yapıldığını ifade ettikten sonra şu tespitlerde bulundu;
“İmam–Hatip’lerin önü mü açılıyor, kısır döngüsünde ancak ‘sorun’ olarak isimlendirebileceğimiz bu hususa etraflıca bir bakış açısı getiren, toplumun tamamını kucaklayacak, kuşatacak, çocuklarımızı liberal rüzgârların estirdiği çürütücü rüzgârlara karşı koruyacak, bizim diyebileceğimiz bir bakış açısı ve formülden kamuoyu yazık ki çok uzaktır. Mesele kupkuru bir sistem tartışması olarak lanse edilmektedir. Oysa eğitim ve öğretim ile inancımızın ‘Hz. İnsan’ olarak tarif ettiği bir yapı kazanılacaktır. Burada her şeyden evvel nasıl bir insan ve bunun sonucu olarak nasıl bir genç erkek ve genç kız modeli istediğimize karar vermek zorundayız. Bunu yapmadığımız, bu tarifi kendi geleneğimizden yoğurarak, geleceğe taşımadığımız takdirde, gencimiz İmam–Hatip’ten mezun olsa ne olacak, olmasa ne kaybedecektir?”
Evet, bu noktada ortaya çıkan ve yıllardır cevap bekleyen soru; Hangi eğitim mantığıyla, nasıl bir gençlik sorusudur?
BTP Genel Başkan Yardımcısı Erimhan açıklamalarında konuyla alakalı şu tespitleri yapmıştı;
“…Sistemi patlamış, insanı tükenmiş Batı modelinin içinde bulunduğu girdaptan ders almadan hâlâ bu yönde mesai tüketmek,  hâlâ eğitimimizin yönünü buraya çivilemek en hafif ifade ile geleceğimizi karatmak demektir. Onun için yapılacak şey eğitimimizi canavara dönüşmüş, gencimizi mutsuzluğa mahkûm eden liberal düşüncenin elinden kurtararak, kendisi ile barışık, inancı ile barışık, toplumuna hizmet etmeyi hedefleyen, adalet arayışında olan, zalime sırt çeviren, mazlum ile kucaklaşan, İslam’ı ABD’nin, AB’nin Vatikan’ın tarif ettiği şekilde değil, Allah’ın muradını anlamak olarak gören bir yapıya teslim etmeliyiz. Bunun için gerekli her türlü referansa sahibiz. Bu milletin geçmişinde dünyanın parmak ısırdığı, insanlığın yüz akı Mevlanalar, Yunus Emre’ler vardır. Hazinenin üstündeki dilenciler konumundan çıkalım. Evlatlarımızı derhal bu zenginliklerle buluşturacak bir eğitim yapısına kavuşturmanın gayretine bürünelim. Bakın o zaman hem ülkemiz kurtulacak, hem de insanlığın her anlamda içine düştüğü krizden kurtaracak bir neslin sahibi olacağız. Bitmiş– tükenmiş modellerin peşinden koşmayalım. Büyük bir millet ve devlet gibi davranarak kendi modelimizi kuralım!  Sonuç olarak diyoruz ki; Evlatlarımız bizim evlatlarımız olarak kalmalıdır. Başkalarının çocuğu olarak değil!”