Sağlık Bakanlığı tarafından tabelalardan “T.C.” ibaresinin kaldırmasıyla başlayan tepkiler, hedefine ulaştı.
Sosyal medyada, basın yayın sahasında, milletimizin çok büyük bir tepkisine uğrayan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Bu ülkenin huzurunu bozdurmamak için T.C.'yi tabelalara yeniden koyduracağız" dedi. Sayın Bakan bir adım daha giderek sanki uygulamayı kendileri değil de uzaydan gelen birileri başlatmış gibi; "Bu ülkenin “T.C.”si ile kimse oynayamaz" diye de konuştu. Yok, efendim; “birileri milletin midesini bulandırmaya çalışıyormuş.” Yok, efendim; “Milleti germenin ne gereği varmış.” Yok, efendim; “ bazı kimseler bu durumu istismar etmiş.”
Hani bir ifade vardır: “El insaf” diye…
Sayın Bakan ya da hükümet yetkileri, siz değil misiniz bu milletin moralini bozan? Siz değil misiniz bu milletin midesini bulandıran?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hangi hükümeti böyle bir uygulama yaptı. Bu uygulamayı öyle bir zamanda başlattınız ki, Milletimizin en fazla huzura, morale ihtiyaç duyduğu, Türk kimliğiyle en çok uğraşıldığı bir zaman diliminde, Türkiye Cumhuriyeti “T.C.” ibaresini tabelalardan kaldırmaya kalkışıyorsunuz. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu yapılan “Caminin duvarına pislemek” demektir.
Aslında bu yapılan işlerin hiç biri tesadüf değildir. Siz ve tabi olduğunuz hükümet, milletimizin hazmetme kapasitesini ölçüyorsunuz. Biriniz sırasıyla ve bir plan dâhilinde bir taş atıyorsunuz, gelen tepiye göre B planını uyguluyorsunuz. Millet yerse bir adım daha ileri atıyorsunuz, yemezse bir adı geri adım atıyorsunuz.
Milletimizin “T.C.” ibaresinin tekrar tabelalara konmasını sağlama konudaki başarısı, gelecek için önemli bir ışıktır. Sosyal medya kullanıcılarına, basın yayın organlarına düşen görev ve beklenen de budur işte. Yapılan yanlışa demokratik tepkiler gösterilmelidir. Kimsenin yaptığı yanlış, yanına bırakılmamalı. Kimsenin yaptığı doğru da saklı kalmamalıdır. Haklıya hakkını vermek, haksıza da haddini bildirmek lazımdır.
Yani uzun sözün kısası, kimse bu ülkeyi “babasının çiftliği” gibi görememeli ve yaşadığı yerleri de “köpeksiz köy bulmuş, değneksiz gezer” pozisyona sokmamalıdır.
Kimse kimseyle kavga etmesin, barışa katkı sağlasın, herkes aklını başına alsın. Ancak kimse, demokrasi, barış, özgürlük yalanlarının arkasına saklanarak Türk Milletinin; milli ve dini bütünlüğüyle oynamasın. Oynamaya kalkışırsa da demokratik tepkiyle karşılaşsın.
Şuna inanıyorum ki, milletimiz düşünme kabiliyetini kazanır, etrafında dönen dolaplara, başına örülen çoraplara karşı uyanık olur, gerektiği tepkiyi de verirse, kimse “ben yaptım oldu” mantığıyla davranamayacaktır.
Sosyal medyada, basın yayın sahasında, milletimizin çok büyük bir tepkisine uğrayan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Bu ülkenin huzurunu bozdurmamak için T.C.'yi tabelalara yeniden koyduracağız" dedi. Sayın Bakan bir adım daha giderek sanki uygulamayı kendileri değil de uzaydan gelen birileri başlatmış gibi; "Bu ülkenin “T.C.”si ile kimse oynayamaz" diye de konuştu. Yok, efendim; “birileri milletin midesini bulandırmaya çalışıyormuş.” Yok, efendim; “Milleti germenin ne gereği varmış.” Yok, efendim; “ bazı kimseler bu durumu istismar etmiş.”
Hani bir ifade vardır: “El insaf” diye…
Sayın Bakan ya da hükümet yetkileri, siz değil misiniz bu milletin moralini bozan? Siz değil misiniz bu milletin midesini bulandıran?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hangi hükümeti böyle bir uygulama yaptı. Bu uygulamayı öyle bir zamanda başlattınız ki, Milletimizin en fazla huzura, morale ihtiyaç duyduğu, Türk kimliğiyle en çok uğraşıldığı bir zaman diliminde, Türkiye Cumhuriyeti “T.C.” ibaresini tabelalardan kaldırmaya kalkışıyorsunuz. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu yapılan “Caminin duvarına pislemek” demektir.
Aslında bu yapılan işlerin hiç biri tesadüf değildir. Siz ve tabi olduğunuz hükümet, milletimizin hazmetme kapasitesini ölçüyorsunuz. Biriniz sırasıyla ve bir plan dâhilinde bir taş atıyorsunuz, gelen tepiye göre B planını uyguluyorsunuz. Millet yerse bir adım daha ileri atıyorsunuz, yemezse bir adı geri adım atıyorsunuz.
Milletimizin “T.C.” ibaresinin tekrar tabelalara konmasını sağlama konudaki başarısı, gelecek için önemli bir ışıktır. Sosyal medya kullanıcılarına, basın yayın organlarına düşen görev ve beklenen de budur işte. Yapılan yanlışa demokratik tepkiler gösterilmelidir. Kimsenin yaptığı yanlış, yanına bırakılmamalı. Kimsenin yaptığı doğru da saklı kalmamalıdır. Haklıya hakkını vermek, haksıza da haddini bildirmek lazımdır.
Yani uzun sözün kısası, kimse bu ülkeyi “babasının çiftliği” gibi görememeli ve yaşadığı yerleri de “köpeksiz köy bulmuş, değneksiz gezer” pozisyona sokmamalıdır.
Kimse kimseyle kavga etmesin, barışa katkı sağlasın, herkes aklını başına alsın. Ancak kimse, demokrasi, barış, özgürlük yalanlarının arkasına saklanarak Türk Milletinin; milli ve dini bütünlüğüyle oynamasın. Oynamaya kalkışırsa da demokratik tepkiyle karşılaşsın.
Şuna inanıyorum ki, milletimiz düşünme kabiliyetini kazanır, etrafında dönen dolaplara, başına örülen çoraplara karşı uyanık olur, gerektiği tepkiyi de verirse, kimse “ben yaptım oldu” mantığıyla davranamayacaktır.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır / 05.04.2024
- Konjonktürel değişim! / 04.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır / 05.04.2024
- Konjonktürel değişim! / 04.04.2024