Dünya kurulduktan bu yana insanların dini duyguları istismar edilerek kötü niyetli kimselerin emellerine ulaşmasında hilebazlık-aldatma bir metot olarak kullanılmıştır.
Özellikte Peygamberimizin ahirete göçünden sonra İslam dünyasında yaşananlar sayesinde İslam akaidi paramparça edilmiş hak olan ölçüden adım adım uzaklaşılmıştır. Bugün başta İslam âleminin sıkıntısının başlangıcı, sapkınların aldatmasıyla ve onlara inananların cehaletiyle olmuştur.
Kıyamet sabahına kadar devam edecek hak-batıl mücadelesinde hakka tahammül edemeyenler, haksızlığına rağmen mutlaka üstün gelmek arzusu taşıyanlar, hile ve yalana başvurmayı kendilerine meslek edinmişlerdir.
Özellikle de din ve iman konusunda hassasiyeti bulunanları aldatmak için fitne odakları, toplum mühendisleri, etki ajanları bu hassasiyetleri kullanılarak insanları yanlışa yönlendirmişlerdir. Örnekler çoktur ancak tarihin akışını değiştiren, her çağa ışık tutacak olayların yaşandığı Sıffın savaşındaki, Sıffın hilebazlarından bahsetmek istiyorum.
Müslümanların halifesi İmam Ali Aleyhisselam ile ona isyan eden Suriye Valisi lanetullah Yezid'in babası Muaviye b. Ebu Süfyan arasında M. 657 yılında, Fırat'ın yakınında bulunan Sıffın'da yapılan savaş, İslam tarihine Sıffın Savaşı olarak geçmiştir.
Hz. Ali'nin şiddetli bir taarruzu ile Şam ordusu dağılma noktasına gelmişti. Savaş kazanılmak üzereydi ki, Amr b. el-Âs, Suriyeli askerlere "Her kimin yanında Mushaf (Kur'an) varsa onu mızrağının ucuna takarak yukarı kaldırsın" dedi. Bu emri yerine getiren askerler karşı tarafa; "Aramızda Allah'ın kitabı hakem olsun" diye seslendiler.
Amr b. el-Âs'ın hilesi tutmuş, Iraklı askerler: "Allah'ın kitabına yapılan çağrıya icabet edelim" demeye başlamışlardı. Amr.b. el-Âs, bu hileyle Şam ordusunu kesin bir mağlubiyetten kurtardığı gibi karşı tarafın gücünü de kırmıştı.
Hz. Ali Aleyhisselam bunun bir savaş hilesi olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştı; " Allah'a yemin ederim ki, Mushafları kaldırmalarının tek amacı sizi aldatmak, kararlılığınızı kırmak ve size hile yapmaktır. Söyledikleri haktır ama bununla batılı amaçlıyorlar?"(İmam Ali/Sayfa 663/İcmal yayıncılık 2010/ Prof. Dr. Haydar Baş)
O gündür bu gündür İslam dünyası bir türlü iflah olmamış sözde inanalar haktan çok haklının yanında yer almıştır. Haklı ve haktan yana olanlar hep azın azı olmuştur. Kur'an'ın ifadesiyle kurtuluşa erenler, az da olsa müminler olacaktır. "İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır." (Bakara/5)
Şartlar ve zaman ne olursa olsun gerçekten iman eden kullar yaratılış gayeleri doğrultusunda bir hayat sürmek zorundadırlar.
Yaratılış gayemiz olan kulluk yolunu bize tarif eden ilahi ve son din İslam olduğuna göre kişiye düşen görev kulluğu en mükemmel şekilde yaşamaya gayret etmektir.
Gerek iç gerek dış etkenler sebebiyle dini sahanın kirlendiği doğrudur. Dini saha kirlendi diye dinimizi terk edecek gizleyecek dinsiz alanlarda kendimize yer arayacak değiliz. Bize düşen görev Peygamber ve Onun Ehl-i Beyt'ini örnek alıp örnek bir hayatla hem kulluk görevini yerine getirecek hem de başkalarına örneklik teşkil edeceğiz.
Bunu bir kul olarak yerine getirebilecek güçteyiz elhamdülillah. Öyleyse; aldatanlara aldanmayın, nefisinizin engellerini aşın, Allah'a kulluğa koşun. Gerisi boş emektir vesselam.
- ‘Sabrın sonu selamettir’ atasözüne güzel bir yaklaşım / 22.01.2025
- Görevin ve hizmetin kutlu olsun Fuat Şengül ağabey / 21.01.2025
- Ateşkes bahane, İsrail katliama devam edecektir / 20.01.2025
- Eğitimin açmazları / 18.01.2025
- Aile ocağı en kıymetli eğitim alanıdır / 17.01.2025
- Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar / 16.01.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025
- Hüseyin Baş ezberleri bozuyor / 14.01.2025
- ‘Lan oğlum sen Hüseyin Baş’ı tanımıyor musun?’ / 13.01.2025