Çekirdek ailelerdeki çocuklar, evde yaşlı insanların olmaması sebebiyle, ana - baba çalışırlarsa, genellikle kapıcı karısına veya onun kızına veya başka ilgisiz kimselere bırakılmaktadır. Böylece çocukların dış dünyayı öğrenmesi, ona karşı sevgi gösteren aile efradının şefkatli sözlerinden mahrum kalmakta ve sorularına yeterli cevap alamadıkları için, beyindeki gelişmeleri de ters yönde etkilenmektedir.
Bütün bu durumlar daha sonraları okuldaki kapasitelere yansımakta ve alınan derecelerde farklılıklar görülmektedir.
Batı dünyası bunun çaresini bebeklerin odalarının süslenmeleriyle gidermeye çalışmaktadır. Ama ilk planda bebeklere belki biraz değişiklik fayda etmektedir. Bu süslemelerde renkler ve sesler gelmektedir. Onlar da beyin hücrelerine kısmen, uyarı yapabilmektedir. Ama bu uyarıların manası olmadığından dolayı, artı sevgi, şefkat ve canlı cevapları eksik oluşu nedeniyle, bebek beyin hücrelerinin de ancak sınırlı gelişmesi sağlanabilmektedir.
Kısacası, zeka gelişimi 0 - 6 yaşına kadar olmaktadır. Daha sonraları ise zekanın yerini sadece öğrenme almaktadır. Onun için fakir ve orta halli ailelerin çocukları, çocuklarıyla bizzat meşgul oldukları için, başkasına baktırılan zengin çocuklara oranla, genellikle daha zeki olmaktadırlar. Çok iyi okullar, daha sonraları ise ancak iyi öğrenim sağlayabilmektedir. Ama o okulların zekaya katkıda bulunmaları pek mümkün olmamaktadır.
Dini bilgilerin ve inancın hayattaki rolü
Geçenlerde 20 küsür yaşlarında bir genç kızımız, uyuşturucu alemi tarafından "Altın Vuruş" olarak bilinen, yüksek doz "Eroin iğnesi"ni kendi kendine yaparak, rahmeti rahmana kavuşmuştu. Eskiden (Manken ve Yüz Güzeli olan kızımızın ölümü, Türkiye'de bir hayli etki yaptı ve hemen hemen tüm medyamız, "uyuşturucu konusuna" bir kez daha dikkatleri çekme çabasını gösterdi.
Bunun üzerine ölen kızın annesiyle gazeteciler tarafından röportajlar yapıldı ve orada uzman doktor olan anne tarafından verilen cevaplar oldukça ilgi çekici oldu.
Okuduğum röportajlarda, diğer konulara alınan cevaplar yanındaki annesinin maneviyata ve inanca - dine ait cevapları ilgimi çekti. Bu cevapların arasında inanç söz konusu olduğunda annenin cevabı şöyle olmuştu:
1 - Din insanların iyi olması için gereklidir. Benim kızım o kadar iyiydi ki; dine gerek duymazdı!
2 - Babası beş vakit namazını kılardı.
3- Dince fakirlere yardım ve zekat vardır. Kızım için (zekat) derseniz, kızım zaten harçlıklarını arkadaşları ile paylaşır dururdu.
4 - Bu konuşmalara biraz dikkat edildiği zaman, aile içinde din ve inançlarla alakası pek olmayan, kendisini "Modern insan" olarak kabul eden annenin, evin içinde dominant karakterde olduğu anlatımlarından anlaşılmaktadır.
5 - Bunun dışında ana-kız ilişkilerinin "Arkadaşça" olduğu da izlenmektedir. Ancak bu ikilide, arkadaşlığın özünden anlaşılan başka bir husus daha dikkat çekmektedir. Bu durum da; annenin bütün yaşına, tahsiline ve tecrübelerine rağmen, bunları bir tarafa bırakarak, kızının her şeyi bilir, en akıllıca kararını kendi verir düşüncesinde olduğudur. Akıllı ve çok iyi insan olan kızının, işine karışmak uygun olmaz; annenin, onun kontrol edilmesine pek gerek yok, düşüncelerinin güdümünde kaldığı anlaşılmaktadır. Anne, kızına kendi düşüncelerini ve bilgilerini aktaracağına, kızının özgür hareketlerine pek karışamamış olarak görülmektedir. Son sözü hep kızı söylemiş gibi olduğu anlaşılmaktadır.
6 - Kızı da sonunda serbest hayatın, serbest karar vermenin ve o fikirlerle dünyaya açılınca, yeni arkadaşlarının gittikleri yollara kolayca uyum sağlamış ve sonunda onların kullandıkları Eroinin bir nevi kurbanı olmuştur.
Böylece hüsranla biten, fakat bir nevi "Modern Eğitim" gören kızımızın hayatı, modern terbiye tarzının bir kurbanı olarak daha, o konvoya katılmış oldu.
Bütün bu durumlar daha sonraları okuldaki kapasitelere yansımakta ve alınan derecelerde farklılıklar görülmektedir.
Batı dünyası bunun çaresini bebeklerin odalarının süslenmeleriyle gidermeye çalışmaktadır. Ama ilk planda bebeklere belki biraz değişiklik fayda etmektedir. Bu süslemelerde renkler ve sesler gelmektedir. Onlar da beyin hücrelerine kısmen, uyarı yapabilmektedir. Ama bu uyarıların manası olmadığından dolayı, artı sevgi, şefkat ve canlı cevapları eksik oluşu nedeniyle, bebek beyin hücrelerinin de ancak sınırlı gelişmesi sağlanabilmektedir.
Kısacası, zeka gelişimi 0 - 6 yaşına kadar olmaktadır. Daha sonraları ise zekanın yerini sadece öğrenme almaktadır. Onun için fakir ve orta halli ailelerin çocukları, çocuklarıyla bizzat meşgul oldukları için, başkasına baktırılan zengin çocuklara oranla, genellikle daha zeki olmaktadırlar. Çok iyi okullar, daha sonraları ise ancak iyi öğrenim sağlayabilmektedir. Ama o okulların zekaya katkıda bulunmaları pek mümkün olmamaktadır.
Dini bilgilerin ve inancın hayattaki rolü
Geçenlerde 20 küsür yaşlarında bir genç kızımız, uyuşturucu alemi tarafından "Altın Vuruş" olarak bilinen, yüksek doz "Eroin iğnesi"ni kendi kendine yaparak, rahmeti rahmana kavuşmuştu. Eskiden (Manken ve Yüz Güzeli olan kızımızın ölümü, Türkiye'de bir hayli etki yaptı ve hemen hemen tüm medyamız, "uyuşturucu konusuna" bir kez daha dikkatleri çekme çabasını gösterdi.
Bunun üzerine ölen kızın annesiyle gazeteciler tarafından röportajlar yapıldı ve orada uzman doktor olan anne tarafından verilen cevaplar oldukça ilgi çekici oldu.
Okuduğum röportajlarda, diğer konulara alınan cevaplar yanındaki annesinin maneviyata ve inanca - dine ait cevapları ilgimi çekti. Bu cevapların arasında inanç söz konusu olduğunda annenin cevabı şöyle olmuştu:
1 - Din insanların iyi olması için gereklidir. Benim kızım o kadar iyiydi ki; dine gerek duymazdı!
2 - Babası beş vakit namazını kılardı.
3- Dince fakirlere yardım ve zekat vardır. Kızım için (zekat) derseniz, kızım zaten harçlıklarını arkadaşları ile paylaşır dururdu.
4 - Bu konuşmalara biraz dikkat edildiği zaman, aile içinde din ve inançlarla alakası pek olmayan, kendisini "Modern insan" olarak kabul eden annenin, evin içinde dominant karakterde olduğu anlatımlarından anlaşılmaktadır.
5 - Bunun dışında ana-kız ilişkilerinin "Arkadaşça" olduğu da izlenmektedir. Ancak bu ikilide, arkadaşlığın özünden anlaşılan başka bir husus daha dikkat çekmektedir. Bu durum da; annenin bütün yaşına, tahsiline ve tecrübelerine rağmen, bunları bir tarafa bırakarak, kızının her şeyi bilir, en akıllıca kararını kendi verir düşüncesinde olduğudur. Akıllı ve çok iyi insan olan kızının, işine karışmak uygun olmaz; annenin, onun kontrol edilmesine pek gerek yok, düşüncelerinin güdümünde kaldığı anlaşılmaktadır. Anne, kızına kendi düşüncelerini ve bilgilerini aktaracağına, kızının özgür hareketlerine pek karışamamış olarak görülmektedir. Son sözü hep kızı söylemiş gibi olduğu anlaşılmaktadır.
6 - Kızı da sonunda serbest hayatın, serbest karar vermenin ve o fikirlerle dünyaya açılınca, yeni arkadaşlarının gittikleri yollara kolayca uyum sağlamış ve sonunda onların kullandıkları Eroinin bir nevi kurbanı olmuştur.
Böylece hüsranla biten, fakat bir nevi "Modern Eğitim" gören kızımızın hayatı, modern terbiye tarzının bir kurbanı olarak daha, o konvoya katılmış oldu.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006