'Dolar'a endeksli ekonomiyle buraya kadar

Dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Önceki gün 4.24 TL ile tarihi bir rekor kıran dolar, dün 4.28 TL'ye çıkarak tarihi bir rekor daha kırdı.
Sebep olarak; enflasyonda beklentilerin üstündeki artış, Standart&Poors'un (SP) kredi notunu düşürmesi, ABD faizlerinin yüzde 3'e yükselmesi, petrol fiyatlarındaki artış gibi bahaneleri saydılar. Belki daha birçok bahane, mazeret ileri sürülebilir ama bence asıl neden siyasilerimizin, ekonomi yönetiminin işbilmezliğidir.
Neden bu böyledir sorusunun cevabına girmeden önce, dolardaki rekor artışların ekonomimiz için ne anlama geldiğini irdeleyelim. Dolar artışı demek:
* Paramız dışarıdan faizle borç alınan doların karşılığı basıldığı için, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle doların tercümesi olduğu için, finans maliyetinin daha da artması demektir.
* Dolar borcunun durduğu yerde artması demektir. 
Örneğin 1 trilyon dolar borcumuz 28 Aralık 2017 itibarıyla (1 $=3.77 TL) 3 trilyon 770 milyar TL idi. Dolar 4.28 TL'ye çıkınca, borcumuz 4 trilyon 280 milyar TL'ye çıkmış oldu. Yani ekstra bir borç almadan borcumuz durduğu yerde 510 milyar TL artmış oldu.
* Borçlanma faizi de dolar üzerinden hesaplandığı için faiz borçlarının da artması demektir.
* Devletin de, şirketlerin de, vatandaşların da borçlarının katlanarak artması demektir.
* Daha fazla haciz, daha fazla icra, daha fazla iflas demektir.
* Daha fazla boşanma, daha fazla intihar demektir.
* Sanayide kullandığımız hammaddemiz yüzde 80'in üstünde ithal, yani hammadde maliyetimizin artması demektir.
* Sanayi ürünlerine daha pahalı ulaşım demektir.
* Akaryakıt fiyatlarına zam üstüne zam gelmesi
demektir.
* Ulaşımın daha maliyetli hale gelmesi demektir.
* Elektrik faturalarının daha da kabarması demektir.
* Su faturalarının daha fazla cebimizi yakması
demektir.
* Kullandığımız enerjinin yüzde 90'ı ithal, enerji maliyetinin artması demektir.
* Tohum, ilaç, gübre gibi tarım girdilerinin çoğu ithalatla elde edilmektedir, daha pahalı bir tarım üretimi
demektir.
* Hayvancılığın yemi, samanı, ilacı ithal, daha maliyetli hayvancılık demektir.
* Artık tarım ürünleri de, canlı hayvan, karkas et ve lop et de ithal edilmekte, daha pahalı ürün, daha pahalı et demektir.
* Enflasyonun daha da artması demektir. Enflasyon artışı da yine doların artmasına neden olacak ve bu kısırdöngü böyle devam edecek.
* Daha fazla dış ticaret açığı demektir. 
İthalatımız, her zaman ihracatımızdan fazla ve bu açık giderek artıyor. Yani dış ticaret açığımız büyüyor. Nisan ayında ihracatımız 13 milyar 879 milyon dolar iken, ithalatımız 20 milyar 531 milyon dolar idi. Dış açığımız yüzde 32.83'lük bir artışla 6 milyar 652 milyon dolar oldu. Dünyada en fazla dış açık veren 3'üncü
ülkeyiz.
* Daha fazla cari açık, yani döviz açığı demektir.
* Borç aldığımız yabancılara, küresel güçlere daha fazla taviz demektir.
Unutmayalım ki Osmanlı topraklarını paylaşan ve işgal eden dönemin güçleri, Osmanlı'dan alacaklarını bahane ederek bu paylaşımı yaptılar. Mustafa Kemal Atatürk buna dur dedi ve hepsine geriye dön marş marş dedi. Milli politikalarla da Osmanlı'dan kalan bütün borçları ödedi. Şimdi ise Osmanlı'nın yaşadığı aynı noktaya döndük.
Doların rekor artışlarla ekonomimize darbe vurmasının asıl nedeni siyasilerimizin işbilmezliğidir dedik, çünkü onlar;
* Ekonomimizi dolara mahkûm ettiler.
* Ülkemizi faizli borç batağına soktular.
* Emek ve üretim karşılığı senyoraj hakkımızı kullanmadılar milli paramızı devreye sokmadılar.
* 3 katrilyon dolar değerindeki hammadde ve enerji kaynağımızı yok pahasına yabancılara devrettiler.
* Milli gelirden vatandaşa pay vermediler, sosyal devlet projeleri hayata geçirmediler.
* AB ve ABD talimatlı politikalarla tarımı, hayvancılığı, sanayii bitirdiler.
* Dalgalı kuru benimsediler. Yabancıların, döviz kurlarıyla istedikleri gibi oynayarak ülke ekonomisine
darbe vurmasına neden oldular.
* Aynı yanlışı akaryakıt fiyatlarında da yaptılar.
* Ülkemizi her konuda ithalata mahkûm hale
getirdiler.
* Kendisine faydası olmayan AB'den, ABD'den, çöken kapitalizmin tetikçisi IMF'den akıl aldılar ama dünyaya ekonomi dersi veren, dünya çapında 500'ü aşkın bilim adamının ilminden dolayı önünde selam durduğu Prof. Dr. Haydar Baş'tan ve modeli Milli Ekonomi Modeli'nden zerre kadar istifade etmediler, görmezden geldiler, yok kabul ettiler.
Sonuç; ülke, üzerimizde BOP gibi, büyük İsrail gibi menfur hesapları olan küresel güçlere altın tepside sunulmuş oldu.
Türkiye bir karar verecek; ya Prof. Dr. Haydar Baş'la, Milli Ekonomi Modeli'nde açıkça belirttiği gibi emek ve üretim karşılığı kendi Milli Para'sını basacak, bu modeldeki üretim ve tüketim projelerini, denge ekonomisini ivedilikle hayata geçirecek, ya da bugüne kadar inatla seçtiği işbilmez siyasilerle tamamen batacak, yok olup gidecek.
Başka bir seçenek de bulunmuyor.