Biz bu yazıyı kaleme alırken Sayın Cumhurbaşkanımızın kızının düğün hazırlıkları sona ermek üzereydi. Allah (c.c.) mesut etsin. Gazetelerde okuduğumuza göre milli düğün haline geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Küçükçekmece İlçe Belediyesi yaklaşık bir aydır çevre düzenlemesi, çiçeklendirme gibi konularda hummalı bir çalışma içerisinde. Bu hafta sonu emniyet görevlilerinin izinleri iptal edilmiş. Yoğun güvenlik tedbirleri var. Malum başbakandan, bakanlara bütün Ankara erkânı bu düğünde olacaklar. Düğüne 6000 kişi davetliymiş. Bütün bu yapılan hazırlıkların devlete maliyeti, aileye maliyeti, kaç ayakkabı kutusu ettiği, birkaç yıl önce eski cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in oğlunun düğününün nasıl olduğu ile ilgili bir sürü haber var medyada, internette. Karşılaştırmalar, hesaplamalar, yorumlar. Biz onlara girmiyoruz. Olaya bambaşka bir noktadan bakmak istiyoruz.
Önceki gün 8 şehit verdik bir günde. Son birkaç ayda verdiğimiz şehit sayısı 400'ü geçti. Bundan yaklaşık 20 gün önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları şehitler bahane edilerek iptal edilmişti. Halbuki bayramda zil takıp oynayacak halimiz yoktu. Zaten biz o bayramları kutlayabilelim diye şehit olan askerlerimize bir saygısızlık olmazdı. Aksine onların da anıldığı, çocuklarda milli ve manevi duyguların tazelendiği konuşmaların yapıldığı, şiirlerin okunduğu bir kutlama şehitlerin boşuna verilmediğinin kalanların da onların ardından bu vatana sahip çıkacaklarının bir göstergesi olurdu. Ama olmadı, müsaade edilmedi. Şehitlerimiz konusunda bu kadar hassas davranan büyüklerimiz 8 şehit verdiğimiz bir günün ardından düğün yapıyorlar. Vardır bir bildikleri demek istiyoruz ama bir türlü diyemiyoruz hani. Yoksa diyoruz bu hassasiyet şehitlere değil de bu milli bayramların temsil ettiği ruha mı? Yoksa bu bayramı Türk ve dünya çocuklarına Atatürk'ün hediye etmiş olması mı problem? Atatürk'ün aynı zamanda vatan sevgisini, bayrak sevgisini, birliği ve beraberliği temsil ediyor olması mı? O yüzden mi her fırsatta onun hatırlanmasını engellemeye çalışıyorsunuz? Yoksa çocuklarımız onu yanlış tanısın, onun temsil ettiği o ruhu öğrenemesin, içlerine sindirmesinler diye mi uğraşıyorsunuz?
Düğününüzü yaptınız, hayırlı uğurlu olsun. Ama düğünde geçtiğimiz şubat ayında Diyarbakır'da daha 24 yaşında şehit olan Uzman Çavuş Göksal Cin'in nişanlısını hatırladınız mı? Şehit nişanlısının tabutu başında feryat eden kızcağızı lütfen bir hatırlayın. Onun sözleri hala kulaklarımızda ama siz belki duymamışsınızdır diye buraya yazıyorum: "Hep borcumuz var diye gittin. Bu acıya değer miydi? Hani evlenecektik? Beni de koyun o tabuta! 5 bin lira için şehit mi oldun?" diye tabutun üstüne kapanıp ağlayan genç kızı bir düşünün. Bir an olsun tefekkür edin o bu haberleri okuduysa ne düşünmüştür diye. Onun da belki bu yaz düğünü olurdu. Mütevazı olurdu. Belki küçük bir düğün salonunda, belki köy meydanında. O kızcağızın yok olup giden hayallerini, 24 yaşında, hayatının baharında yitip giden nişanlısını, şehidimizi bir an olsun düşünün ve 1 milyon 500 bin liraya mal oluyor denilen düğününüzde yiyin, için, eğlenin. Hayırlı olsun, Allah (c.c.) mesut etsin...
Önceki gün 8 şehit verdik bir günde. Son birkaç ayda verdiğimiz şehit sayısı 400'ü geçti. Bundan yaklaşık 20 gün önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları şehitler bahane edilerek iptal edilmişti. Halbuki bayramda zil takıp oynayacak halimiz yoktu. Zaten biz o bayramları kutlayabilelim diye şehit olan askerlerimize bir saygısızlık olmazdı. Aksine onların da anıldığı, çocuklarda milli ve manevi duyguların tazelendiği konuşmaların yapıldığı, şiirlerin okunduğu bir kutlama şehitlerin boşuna verilmediğinin kalanların da onların ardından bu vatana sahip çıkacaklarının bir göstergesi olurdu. Ama olmadı, müsaade edilmedi. Şehitlerimiz konusunda bu kadar hassas davranan büyüklerimiz 8 şehit verdiğimiz bir günün ardından düğün yapıyorlar. Vardır bir bildikleri demek istiyoruz ama bir türlü diyemiyoruz hani. Yoksa diyoruz bu hassasiyet şehitlere değil de bu milli bayramların temsil ettiği ruha mı? Yoksa bu bayramı Türk ve dünya çocuklarına Atatürk'ün hediye etmiş olması mı problem? Atatürk'ün aynı zamanda vatan sevgisini, bayrak sevgisini, birliği ve beraberliği temsil ediyor olması mı? O yüzden mi her fırsatta onun hatırlanmasını engellemeye çalışıyorsunuz? Yoksa çocuklarımız onu yanlış tanısın, onun temsil ettiği o ruhu öğrenemesin, içlerine sindirmesinler diye mi uğraşıyorsunuz?
Düğününüzü yaptınız, hayırlı uğurlu olsun. Ama düğünde geçtiğimiz şubat ayında Diyarbakır'da daha 24 yaşında şehit olan Uzman Çavuş Göksal Cin'in nişanlısını hatırladınız mı? Şehit nişanlısının tabutu başında feryat eden kızcağızı lütfen bir hatırlayın. Onun sözleri hala kulaklarımızda ama siz belki duymamışsınızdır diye buraya yazıyorum: "Hep borcumuz var diye gittin. Bu acıya değer miydi? Hani evlenecektik? Beni de koyun o tabuta! 5 bin lira için şehit mi oldun?" diye tabutun üstüne kapanıp ağlayan genç kızı bir düşünün. Bir an olsun tefekkür edin o bu haberleri okuduysa ne düşünmüştür diye. Onun da belki bu yaz düğünü olurdu. Mütevazı olurdu. Belki küçük bir düğün salonunda, belki köy meydanında. O kızcağızın yok olup giden hayallerini, 24 yaşında, hayatının baharında yitip giden nişanlısını, şehidimizi bir an olsun düşünün ve 1 milyon 500 bin liraya mal oluyor denilen düğününüzde yiyin, için, eğlenin. Hayırlı olsun, Allah (c.c.) mesut etsin...
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020