Yıllar evvelinde Kenya Kurucu Devlet Başkanı Kenyatta'nın önümüze koyduğu acı gerçek, kapitalizmin tarifinden başka bir şey değildi: "Batılılar geldiklerinde, ellerinde İncil, bizim elimizde toprak vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı."
Ya da kapitalizmin tarifi için şöyle mi demeliydik: "Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul?" Kapitalizm eşitsizliğin, adaletsizliğin, insanı iliklerine dek bir güzel incitmeden sinsice sömürmenin bir diğer adıdır.
18. yüzyıla kadar devam eden sömürgecilik anlayışı ve ileriki yıllarda ortaya çıkan çağdaş sömürgecilik olan emperyalizm, ulus devletler üzerinden mutlu bir azınlığın dünyayı sömürmesinden başka bir şey değildir.
Dünyanın tıkandığı, ekonomik çarkların dönmez olduğu bu günlerde tüm dünyaya bir can simidi gibi yetişen Milli Ekonomi Modeli, sessiz bir devrimle kapitalizmi yıkarak tarihin çöp tenekesine atmış durumda. Artık sömürülecek, kandırılacak, faizle para satılacak insanlar, ülkeler Prof. Dr. Haydar Baş'ın nefesiyle 'milli paralara' dönmüş durumda. Bu meyanda tüm dünyada adaleti tesis edecek, kâinat devleti Türkiye'yi kuracak Milli Ekonomi Modeli'ne kulak verip kitaptan alıntılar yapalım:
"Kaynakları sınırlı, ihtiyaçları sınırsız" olarak gören anlayış, elbette bu kaynakların herkese yetemeyeceği, ancak mutlu bir azınlığı tatmin edeceği sonucuna varacaktır.
Bu düşüncenin ürünü olarak hayata geçirilecek bir devlet yapılanması ise, vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, aksine mutlu azınlıkların ihtiraslarına cevap vermeye odaklanacaktır.
Kapitalist zihniyet hep üretime ve kazanca odaklanmıştır. Sömürgeci ve emperyalist anlayışlar da bu düşüncenin ürünleridir.
Ancak kapitalizmde;
- Faiz yoluyla tekelleşen sermaye, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmıştır. Kapitalizmin hâkim olduğu toplumda kimse bu labirenti aşamaz.
- Bu uygulamanın sosyal bir yansıması olarak, söz konusu toplumlarda tabana inildikçe refah seviyesi düşer. İnsanlar eğitim hakkını, yönetime katılma, seçme, seçilme hakkını zengin sınıflarınki gibi kullanamaz. Sağlık vb. gibi en temel hizmetlerden olması gerektiği gibi yararlanamaz.
- Kapitalist toplumda para stoklanmıştır. Piyasalarda elden ele dolaşmaz. İşçi hakları, sendika hakları vs. sık sık gündem edilse bile bir işçi hiçbir zaman işçi olmaktan kurtulamaz. Sosyal Devlet projemizde ise, bunun tam tersi olarak, en alt kademedeki bir işçinin dahi, çalışkanlığı ve kabiliyeti nispetinde bir işveren olması mümkündür. Çünkü para, faiz yoluyla stoklanmayacak, piyasalarda dolaşacak, herkese proje mukabili kredi imkânı tanınacaktır. Zira Sosyal Devletin en önemli görevlerinden biri budur.
Türkiye belli bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen piyasada bulunması gereken yerli parayı piyasalara sürememektedir. Denilebilir ki, ülkemiz 40 yıldır para basma hakkından feragat etmiştir. Bunun yerine dışarıdan faizle alınan borç para ile Merkez Bankamız yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuş olsaydık, bugün yekûnu yüzlerce milyar dolar olan borç yükü ile karşı karşıya kalmazdık. Kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere İHRAÇ ETMEKTİR.
Milli Ekonomi Modeli'nde devletin en önemli kaynağı; gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak, yani senyorajı devreye koymaktır. Yine yeraltı kaynaklarının işletilmesinden doğacak gelir de devletin sabit akarlarından olacaktır. Alınacak vergiler de elbette ki devletlerin gelir kalemidir.
Tarımda ve sanayide üretim aşamasında ithal ürün payı çok fazla. Kısaca üretimi bırakan Türkiye, tam bir açık pazara dönüştürüldü. Kapitalizmin kuralları ile biten Türk ekonomisini diriltmenin yolu yine kapitalizmde aranamaz. Bugün gerek Türk ekonomisinin, gerekse dünyadaki kapitalist baskının halli sadece bendenize ait Milli Ekonomi Modeli'ndedir."
Ya da kapitalizmin tarifi için şöyle mi demeliydik: "Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul?" Kapitalizm eşitsizliğin, adaletsizliğin, insanı iliklerine dek bir güzel incitmeden sinsice sömürmenin bir diğer adıdır.
18. yüzyıla kadar devam eden sömürgecilik anlayışı ve ileriki yıllarda ortaya çıkan çağdaş sömürgecilik olan emperyalizm, ulus devletler üzerinden mutlu bir azınlığın dünyayı sömürmesinden başka bir şey değildir.
Dünyanın tıkandığı, ekonomik çarkların dönmez olduğu bu günlerde tüm dünyaya bir can simidi gibi yetişen Milli Ekonomi Modeli, sessiz bir devrimle kapitalizmi yıkarak tarihin çöp tenekesine atmış durumda. Artık sömürülecek, kandırılacak, faizle para satılacak insanlar, ülkeler Prof. Dr. Haydar Baş'ın nefesiyle 'milli paralara' dönmüş durumda. Bu meyanda tüm dünyada adaleti tesis edecek, kâinat devleti Türkiye'yi kuracak Milli Ekonomi Modeli'ne kulak verip kitaptan alıntılar yapalım:
"Kaynakları sınırlı, ihtiyaçları sınırsız" olarak gören anlayış, elbette bu kaynakların herkese yetemeyeceği, ancak mutlu bir azınlığı tatmin edeceği sonucuna varacaktır.
Bu düşüncenin ürünü olarak hayata geçirilecek bir devlet yapılanması ise, vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, aksine mutlu azınlıkların ihtiraslarına cevap vermeye odaklanacaktır.
Kapitalist zihniyet hep üretime ve kazanca odaklanmıştır. Sömürgeci ve emperyalist anlayışlar da bu düşüncenin ürünleridir.
Ancak kapitalizmde;
- Faiz yoluyla tekelleşen sermaye, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmıştır. Kapitalizmin hâkim olduğu toplumda kimse bu labirenti aşamaz.
- Bu uygulamanın sosyal bir yansıması olarak, söz konusu toplumlarda tabana inildikçe refah seviyesi düşer. İnsanlar eğitim hakkını, yönetime katılma, seçme, seçilme hakkını zengin sınıflarınki gibi kullanamaz. Sağlık vb. gibi en temel hizmetlerden olması gerektiği gibi yararlanamaz.
- Kapitalist toplumda para stoklanmıştır. Piyasalarda elden ele dolaşmaz. İşçi hakları, sendika hakları vs. sık sık gündem edilse bile bir işçi hiçbir zaman işçi olmaktan kurtulamaz. Sosyal Devlet projemizde ise, bunun tam tersi olarak, en alt kademedeki bir işçinin dahi, çalışkanlığı ve kabiliyeti nispetinde bir işveren olması mümkündür. Çünkü para, faiz yoluyla stoklanmayacak, piyasalarda dolaşacak, herkese proje mukabili kredi imkânı tanınacaktır. Zira Sosyal Devletin en önemli görevlerinden biri budur.
Türkiye belli bir büyüme oranına sahip olmasına rağmen piyasada bulunması gereken yerli parayı piyasalara sürememektedir. Denilebilir ki, ülkemiz 40 yıldır para basma hakkından feragat etmiştir. Bunun yerine dışarıdan faizle alınan borç para ile Merkez Bankamız yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışmaktadır. Şu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuş olsaydık, bugün yekûnu yüzlerce milyar dolar olan borç yükü ile karşı karşıya kalmazdık. Kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere İHRAÇ ETMEKTİR.
Milli Ekonomi Modeli'nde devletin en önemli kaynağı; gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak, yani senyorajı devreye koymaktır. Yine yeraltı kaynaklarının işletilmesinden doğacak gelir de devletin sabit akarlarından olacaktır. Alınacak vergiler de elbette ki devletlerin gelir kalemidir.
Tarımda ve sanayide üretim aşamasında ithal ürün payı çok fazla. Kısaca üretimi bırakan Türkiye, tam bir açık pazara dönüştürüldü. Kapitalizmin kuralları ile biten Türk ekonomisini diriltmenin yolu yine kapitalizmde aranamaz. Bugün gerek Türk ekonomisinin, gerekse dünyadaki kapitalist baskının halli sadece bendenize ait Milli Ekonomi Modeli'ndedir."
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023