AKP hükümeti iktidarda olduğu 10 senelik süre boyunca tarım ve hayvancılık işiyle uğraşan kesimlerden pek hazzetmedi. Atatürk’ün “Efendi” ilan ettiği köylü “ananı da al git” veya “gözünüzü toprak doyursun” hakaretlerine bu hükümet döneminde maruz kaldı. Bu hakaretamiz sözler kâh Başbakanın kâh Tarım Bakanının ağzından çıkarken ani bir refleks sonucundan ziyade bir politikayı dillendiriyordu. Çünkü tarım köylüsü IMF’nin verdiği talimatlar gereği toplam nüfus içindeki payının yüzde 35’lerden yüzde 10’a düşürülmesi gerekiyordu.
Asıl politika belli olunca tarım köylüsünün işini bitirmenin birinci yolu ürün taban fiyatlarını maliyetlerin çok altında belirlemek oldu. Hükümet buğdaya, çaya, fındığa, şeker pancarına, üzüme, pamuğa ve aklınıza gelen her türlü tarım ürününe ot fiyatı bile vermedi. Her ne kadar hükümet, çiftçimizin ABD ve AB çiftçisiyle yarışması veya işi bırakması arasında seçim yapması gerektiğini ısrarla vurgulasa da söz konusu ülkelerin tarıma verdikleri milyarlarca dolarlık destekleme primlerini göz ardı ediyor.
Dünyanın en pahalı mazotunu ve gübresini kullanmak zorunda bırakılan Türk çiftçisi ve köylüsü bankaların kapısında sürünmektedir. Borcunu ödeyemeyen milyonlarca köylü toprağını yabancı bankalara yok pahasına vermektedir. Mesaj TV’de yayınlanan “Milletin Efendisi” programında Adem Birinci’nin sorularını yanıtlayan bir köy ahalisi, köyün yüzde 90’ının hacizli olduğunu ağlamaklı ses tonlarıyla acıyla anlatıyorlardı. Geçen yaz gittiğimiz Antalya Kaş’a bağlı Gelemiş köyü ve civarındaki köylerin isimleri haciz koyan bankalarla anılıyordu. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde yabancıların toprak alımı yaptığı bölgelerde tarım köylüsünün içine düştüğü dramatik durum yabancı sermaye tarafından çok güzel değerlendiriliyor. Bütün verimli topraklar köylülerin elinden bu şekilde çıkmış durumdadır. Diğer taraftan çıkarılan orman vasfını yitirmiş arazilerin devri olarak bilinen 2-B yasası da köylüyü perişan etmiştir. Köylünün asırlardır işlediği toprağının tapusunu alması için rayiç bedel adı altında yüklü bedeller isteniyor. Köylülerin büyük çoğunluğu bu bedelleri ödeyemeyince toprakları defterdarlık tarafından haraç mezat birer birer satılacaktır.
Hayvancılık sektöründe de işler sarpa sarmış durumdadır. Hayvancılık politikası Hükümetin 2013 Programı’na şöyle yansıdı:
“2009 yılı ikinci yarısından itibaren sürekli bir artış eğilimine giren kırmızı et fiyatlarının düşürülmesi için 2010 yılında başlatılan kasaplık canlı hayvan ve et ithalatı sürdürülmekte olup,2011 yılı ile 2012 yılı ilk 8 ayını kapsayan dönemde yaklaşık 500 bin büyükbaş kasaplık canlı hayvan ile 1,7 milyon küçükbaş canlı hayvan ve 132 bin ton kırmızı et ithal edilmiştir.” İş çığırından çıkmış olup sektörün kurtuluş ümitleri tamamen bu kararlarla bitirilmiştir. Saman fiyatları kilo başına 1 TL’yi görünce süt inekleri kesime gönderildi. İthalat nedeniyle sektör ağır yaralandı. O dönemde ithalata karşı çıkan sektör temsilcilerinin görüşleri de kesinlikle dikkate alınmadı.
Tarım kesimiyle ilgili projesi olan tek lider olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey, yıllardır tarım köylüsünün içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmak için adeta çırpınıyor. Ama maalesef tarım kesimi zat-ı alilerine gerekli desteği vermek yerine kendisini IMF’ye teslim eden AKP’nin oylarını artırarak karşılık verdi. Bu tavrı anlamak asla mümkün değildir. Köylü tekrar milletin efendisi olmak istiyorsa BTP’yi iktidar etmelidir. Aksi takdirde sadece anasını değil babasını da alıp büyükşehirlerin varoşlarına AKP tarafından gönderilecektir.
Asıl politika belli olunca tarım köylüsünün işini bitirmenin birinci yolu ürün taban fiyatlarını maliyetlerin çok altında belirlemek oldu. Hükümet buğdaya, çaya, fındığa, şeker pancarına, üzüme, pamuğa ve aklınıza gelen her türlü tarım ürününe ot fiyatı bile vermedi. Her ne kadar hükümet, çiftçimizin ABD ve AB çiftçisiyle yarışması veya işi bırakması arasında seçim yapması gerektiğini ısrarla vurgulasa da söz konusu ülkelerin tarıma verdikleri milyarlarca dolarlık destekleme primlerini göz ardı ediyor.
Dünyanın en pahalı mazotunu ve gübresini kullanmak zorunda bırakılan Türk çiftçisi ve köylüsü bankaların kapısında sürünmektedir. Borcunu ödeyemeyen milyonlarca köylü toprağını yabancı bankalara yok pahasına vermektedir. Mesaj TV’de yayınlanan “Milletin Efendisi” programında Adem Birinci’nin sorularını yanıtlayan bir köy ahalisi, köyün yüzde 90’ının hacizli olduğunu ağlamaklı ses tonlarıyla acıyla anlatıyorlardı. Geçen yaz gittiğimiz Antalya Kaş’a bağlı Gelemiş köyü ve civarındaki köylerin isimleri haciz koyan bankalarla anılıyordu. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde yabancıların toprak alımı yaptığı bölgelerde tarım köylüsünün içine düştüğü dramatik durum yabancı sermaye tarafından çok güzel değerlendiriliyor. Bütün verimli topraklar köylülerin elinden bu şekilde çıkmış durumdadır. Diğer taraftan çıkarılan orman vasfını yitirmiş arazilerin devri olarak bilinen 2-B yasası da köylüyü perişan etmiştir. Köylünün asırlardır işlediği toprağının tapusunu alması için rayiç bedel adı altında yüklü bedeller isteniyor. Köylülerin büyük çoğunluğu bu bedelleri ödeyemeyince toprakları defterdarlık tarafından haraç mezat birer birer satılacaktır.
Hayvancılık sektöründe de işler sarpa sarmış durumdadır. Hayvancılık politikası Hükümetin 2013 Programı’na şöyle yansıdı:
“2009 yılı ikinci yarısından itibaren sürekli bir artış eğilimine giren kırmızı et fiyatlarının düşürülmesi için 2010 yılında başlatılan kasaplık canlı hayvan ve et ithalatı sürdürülmekte olup,2011 yılı ile 2012 yılı ilk 8 ayını kapsayan dönemde yaklaşık 500 bin büyükbaş kasaplık canlı hayvan ile 1,7 milyon küçükbaş canlı hayvan ve 132 bin ton kırmızı et ithal edilmiştir.” İş çığırından çıkmış olup sektörün kurtuluş ümitleri tamamen bu kararlarla bitirilmiştir. Saman fiyatları kilo başına 1 TL’yi görünce süt inekleri kesime gönderildi. İthalat nedeniyle sektör ağır yaralandı. O dönemde ithalata karşı çıkan sektör temsilcilerinin görüşleri de kesinlikle dikkate alınmadı.
Tarım kesimiyle ilgili projesi olan tek lider olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey, yıllardır tarım köylüsünün içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmak için adeta çırpınıyor. Ama maalesef tarım kesimi zat-ı alilerine gerekli desteği vermek yerine kendisini IMF’ye teslim eden AKP’nin oylarını artırarak karşılık verdi. Bu tavrı anlamak asla mümkün değildir. Köylü tekrar milletin efendisi olmak istiyorsa BTP’yi iktidar etmelidir. Aksi takdirde sadece anasını değil babasını da alıp büyükşehirlerin varoşlarına AKP tarafından gönderilecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024