Ehl-i Beyt, Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.a) Âl-i Beyt'idir. Allah tarafından sınırları, sayıları belirlenmiş ev halkı demektir.
Âl-i Aba hadis-i şerifinde geçtiği gibi, Allah Resulü, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i abasının altına alarak tathir ayetini okumuştur. (Müslim, Sahih, Fezail'us-Sahabe, c.4, s.1883/2224).
Tathir ayet-i kerimesi:
"Ey Ehl-i Beyt! Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab, 33). (Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt, ayet-i kerime meali).
Namazlarda okuduğumuz salavat-i şerifelerde geçen Âl-i Muhammed, Ehl-i Beyt'tir.
Emevi zihniyeti ile yok edilmek istenen bu inanç ve muhabbet bağı üzerindeki şüpheleri Prof. Dr. Haydar Baş Bey ortadan kaldırmıştır.
Yıllarca Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görev yapmış biri olarak beklerdim ki, devlet imkanları ile bu hakikati insanlığa duyursun.
Atatürk'ün Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmasındaki amacı buydu.
Bu görevi dün olduğu gibi bugün de, "Ben bu milletin ak sakallısıyım" diyen, "Ben Allah'ın adamıyım" diyen, Prof. Dr. Haydar Baş Bey başarmıştır.
Yine bir örnek vermek gerekirse, FETÖ'nün; inanç, ibadet ve ahlak planında, devlet millet planında yanlışlarını ilk haykıran Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur.
Öyle ki, İmam Rabbani denen ulema uydurmasının yolundan giden Fetullah Gülen, Kelime-i Tevhidden, "Muhammedün Resûlullah" bölümünü kaldırdığında yer yerinden oynaması gerekirdi. Lakin başta Diyanet ve cemaatler seslerini çıkarmadılar.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, 1996 yılında maddi ve manevi tüm saldırılara rağmen Hüseyni duruşla tek başına bu sapık anlayışın karşısında durdu ve bizleri ayıktırdı.
Meveddet ayet-i kerimesi:
"De ki (Muhammedim): Ben, peygamberliğimi tebliğe karşılık sizden, Ehl-i Beyt'imi sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura, 23).
Mübahale ayeti:
"Sana gelen bu hak ilimden sonra artık her kim seninle münakaşaya kalkarsa de ki: Öyleyse gelin, oğullarınızı ve oğullarımızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, sonra can u gönülden lanetleşip beddua edelim de, Allah'ın laneti yalancıların üzerine olsun." (Âl-i İmran, 61).
Ebrar ayeti:
"Ve ona ihtiyaçları olduğu ve kendi canları çektiği halde Allah rızası için yiyeceklerini yoksula ve yetime ve esire yedirdiler." (İnsan, 8).
Âl-i Aba:
Ahmed b. Hanbel Müsnedinde (6. cüz, s.323) Ümmü Seleme'den nakletmektedir ki; Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma'ya (a.s.), "Eşin Ali ile çocukların Hasan ve Hüseyin'i yanıma getir" diye buyurdu. Hz. Fatıma da (a.s) onları alıp Hz. Peygamber'in huzuruna getirdi. Sonra da hepsinin üzerine Fedekî cübbesini örttü. Daha sonra Hz. Peygamber mübarek ellerini onların üzerine koyarak şöyle buyurdu: "Allah'ım, bunlar Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'idir. Rahmet ve bereketin Muhammed'e (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt'ine olsun. Şüphesiz ki Sen Hamid ve Mecid'sin." (Prof. Dr. Haydar Baş, Yeni Mesaj, 21-12-2016 yazının tamamı için bakınız).
Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor: "Yıldızlar gök ehli için güvence, Ehl-i Beyt'im de ümmetim için güvencedir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Rıza, s.109, İcmal yy. İst. 2011; Kenzu'l-Ummal, c.12, Hadis no: 34155'den naklen).
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021