Eklem kireçlenmesinin neticesi ağır
Kemik uçlarındaki eklemleri kaplayan kıkırdak dokusunun aşınmasıyla ortaya çıkan osteoartroz, tedavi edilip kontrol altına alınmazsa hareket kabiliyetini kısıtlayıp hayat
kalitesini büyük ölçüde düşürüyor
20.02.2012 00:00:00
Osteoartrozun (OA) eklem harabiyetine en sık sebep olan hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Levent Eralp, dünya üzerinde milyonlarca kişiyi etkileyen rahatsızlığın kemik uçlarındaki eklemleri kaplayan kıkırdak dokusunun aşınması ile ortaya çıktığını belirtti. En sık etkilenen eklemlerin bel, boyun, kalça, diz ve ellerdekiler olduğunu belirten Prof. Dr. Eralp, “Harabiyet geri dönüşümsüzdür çünkü eklem kıkırdağı dokusunun kendini yenileme yeteneği yoktur. Tedavi amacı, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve durdurmak, eklem hareketlerini korumak ve artırmak şeklinde özetlenebilir. Eklemleri kaplayan kıkırdak dokusu dayanıklı ve kaygan yüzeylidir. Bu sayede eklem hareketleri sürtünme olmadan gerçekleşir. Kıkırdak harabiyeti başladıktan sonra, sürtünme ve aşınma giderek artar ve bir kısır döngü oluşur. Rahatsızlığın son aşamalarında kıkırdak hemen tümü ile harap olmuştur ve kimi noktalarda kemik kemiğe sürtünür hale gelmiştir” diye konuştu.
Cinsiyet (kadınlarda daha sık görülüyor), ileri yaş, kemiklerde doğuştan ya da kötü kaynayan kırıklar sonucu oluşan eğrilikler, eklem kıkırdağının zedelendiği yaralanmalar, obezite (aşırı şişmanlık), hareketsiz hayat tarzı, eklemlere aşırı yük binen meslekler, diyabet, gut, tiroit bozuklukları ve romatizmal rahatsızlıkların hastalığın görülme riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Eralp, “OA tedavi edilmezse harap edici, ilerleyen bir hastalıktır. Tedavi edilmezse eklemlerde ortaya çıkan hareket kısıtlılığı ve ağrı, günlük işleri dahi yapılamaz hale getirebilir. Bu sebeple işini bırakan ya da evden çıkamayan hastalara rastlanmaktadır” dedi.
Teşhisin temeli fizik muayene
Teşhis ve tedavi süreci ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Eralp, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teşhisin temeli fizik muayenedir. Rahatsızlık olan eklemler ağrı, şişlik, kızarıklık, hareket açıklığı gibi özellikler için muayene edilir. Hekim birçok defa röntgen, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerine başvurur. Eğer iltihaplı ya da romatizmal hastalıklardan şüpheleniliyor ise kan testleri, hatta eklem sıvısı analizleri yapılabilir. Henüz kaybolan eklem kıkırdak kütlesinin yeniden oluşmasını sağlayan bir tedavi yöntemi kanıtlanmamıştır. Klasik tedavilerin amacı ağrıyı azaltmak ve eklemlerin hareket yeteneklerini korumaktır. Ağrı kesiciler ve yangı baskılayıcı ilaçlar, özellikle hastalığın alevlenme dönemlerinde rahatlama sağlar. Fizik tedavi yöntemi de hastalığın tedavisinde sıkça kullanılmaktadır. Kilo verme, adale güçlendirici egzersizler, gerektiğinde baston veya dizlik ve tabanlık gibi cihazlar kullanılması, hastalığın ilerlemesini durdurur ve hastaların günlük hayatlarını rahat sürdürmelerini sağlar. Tedavide eklem içi iğneler de kullanılmaktadır. Bu amaçla iki temel ilaç grubu tercih edilir. Kortizon şikayetleri belirli bir süre için baskılar ancak belirli bir dozdan sonra kıkırdak harabiyetini artırdıkları için kullanımları sınırlıdır. Kayganlık artırıcı ilaçlar (hiyalüronik asit) ise eklem yüzeyinde bir çeşit geçici kayganlık sağlar, ağrıyı azaltıp hareketleri kolaylaştırır. Kullanımlarında kortizon benzeri birsınırlama yoktur. Bazı durumlarda cerrahi tedaviye de başvurulur” ifadelerini kullandı. (İHA)
Cinsiyet (kadınlarda daha sık görülüyor), ileri yaş, kemiklerde doğuştan ya da kötü kaynayan kırıklar sonucu oluşan eğrilikler, eklem kıkırdağının zedelendiği yaralanmalar, obezite (aşırı şişmanlık), hareketsiz hayat tarzı, eklemlere aşırı yük binen meslekler, diyabet, gut, tiroit bozuklukları ve romatizmal rahatsızlıkların hastalığın görülme riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Eralp, “OA tedavi edilmezse harap edici, ilerleyen bir hastalıktır. Tedavi edilmezse eklemlerde ortaya çıkan hareket kısıtlılığı ve ağrı, günlük işleri dahi yapılamaz hale getirebilir. Bu sebeple işini bırakan ya da evden çıkamayan hastalara rastlanmaktadır” dedi.
Teşhisin temeli fizik muayene
Teşhis ve tedavi süreci ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Eralp, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teşhisin temeli fizik muayenedir. Rahatsızlık olan eklemler ağrı, şişlik, kızarıklık, hareket açıklığı gibi özellikler için muayene edilir. Hekim birçok defa röntgen, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerine başvurur. Eğer iltihaplı ya da romatizmal hastalıklardan şüpheleniliyor ise kan testleri, hatta eklem sıvısı analizleri yapılabilir. Henüz kaybolan eklem kıkırdak kütlesinin yeniden oluşmasını sağlayan bir tedavi yöntemi kanıtlanmamıştır. Klasik tedavilerin amacı ağrıyı azaltmak ve eklemlerin hareket yeteneklerini korumaktır. Ağrı kesiciler ve yangı baskılayıcı ilaçlar, özellikle hastalığın alevlenme dönemlerinde rahatlama sağlar. Fizik tedavi yöntemi de hastalığın tedavisinde sıkça kullanılmaktadır. Kilo verme, adale güçlendirici egzersizler, gerektiğinde baston veya dizlik ve tabanlık gibi cihazlar kullanılması, hastalığın ilerlemesini durdurur ve hastaların günlük hayatlarını rahat sürdürmelerini sağlar. Tedavide eklem içi iğneler de kullanılmaktadır. Bu amaçla iki temel ilaç grubu tercih edilir. Kortizon şikayetleri belirli bir süre için baskılar ancak belirli bir dozdan sonra kıkırdak harabiyetini artırdıkları için kullanımları sınırlıdır. Kayganlık artırıcı ilaçlar (hiyalüronik asit) ise eklem yüzeyinde bir çeşit geçici kayganlık sağlar, ağrıyı azaltıp hareketleri kolaylaştırır. Kullanımlarında kortizon benzeri birsınırlama yoktur. Bazı durumlarda cerrahi tedaviye de başvurulur” ifadelerini kullandı. (İHA)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.