Bankalar, geleneksel tasarruf aracı olan altına göz dikmiş durumdalar. Başlattıkları yeni kampanya ve uygulama ile vatandaşın elindeki altınları toplamayı hedefliyorlar. Bazı tahminlere göre yastık altında 5 bin ton altın bulunmaktadır. Dünya Altın Konseyi'nin tahmini de bu rakama çok yakındır.
Rakam üç aşağı, beş yukarı farklı olabilir. Sonuç olarak görülen o ki, milletimiz, iştah kabartacak oranda bir altın rezervine sahiptir. Bankalar tüm gayretlerine rağmen, bu altın rezervinin ancak 45 ton kadarını toplayabilmiştir. Demek ki milletimiz, altın bankacılığına gereken ilgiyi göstermemiştir.
Bundan dolayı AKP hükümeti, konuyu şu ifadelerle hükümet programına almıştır: "Altın bankacılığı başta olmak üzere altın şeklinde tutulan tasarrufların sisteme çekilmesi için mekanizmalar geliştireceğiz." Bankaların, vatandaşların altınlarına yönelmesi, hükümetin de bunu destekleyici politikalar izlemesi, doğru ve faydalı mıdır?
Güvenlik açısından bakılırsa, hiçbir banka vatandaşın kendisi kadar güvenli olamaz. Çünkü ABD dâhil, birçok ülkede bankalar batmaktadır. Meselâ ABD'de en güvenilir kabul edilen bankalardan biri olan Lehman Brothers, hiç beklenmedik bir anda batmıştır.
Bu nedenle ABD yönetimi bankalara değil, altın rezervlerine güvenmektedir. Öyle ki, ABD yönetimi, doların rezerv para olmaktan çıkması ve çökmesi halinde, altını devreye koymak için şimdiden tedbirler alıyor. Peki, ne yapıyor? Bir taraftan altın rezervlerini artırıyor, öte yandan o rezervlerini bankaların kasalarında değil, askeri üslerde saklıyor.
Bilindiği üzere yakın tarihe kadar altın standardı her ülkede yürürlükte idi. Merkez Bankaları, mevcut altın ve gümüş rezervleri kadar tedavüle para sürüyorlardı. Bunu yıkan ABD, aynı şeyin geri geleceğinden korkmasa bile, tedbir olarak altından vazgeçmiyor.
ABD'nin bu tedbiri örnek alınmalı ve en azından AKP hükümetinin ekonomik kurmaylarını düşündürmelidir. Ama ne gezer! AKP hükümeti, tam aksine vatandaşların altınlarını özel bankalara yatırmaları için "mekanizmalar geliştirmekten" söz ediyor. Bir başka deyişle, AKP hükümeti, eller Mersin'e giderken, o tersine gidiyor.
Şu hale bakınız, ABD kendi parasından çok altına, Türkiye'yi yönetenler de ABD'nin parasına güveniyor. Böyle bir şaşkınlık ve çelişki olabilir mi?
Günümüzde tasarruf araçları çok çeşitlendi, fakat hiçbiri altının yerini alamamıştır. O bakımdan tasarruf aracı olarak altını kullanmak çok akıllıca bir iştir. Anadolu insanı kıtlık ve savaşlarla yoğrulmuştur. Devletine güvenir, gerektiğinde gözünü kırpmadan şehit olur. Ama kendi tedbirini de "ak akçe kara gün içindir" anlayışıyla alır. Anadolu'da en fakir insanın dahi çıkınında ihtiyat akçesi olarak az veya çok altını bulunur.
Bu altınları, sisteme çekme gerekçesiyle, özel bankaların kasalarında toplamaya çalışmak, çok yanlıştır. Şu gerçeği unutmamak gerekir: Ekonomide kısa döneme yönelik politikalar, uzun dönemde çok büyük kayıplara neden olmaktadır. Altın uzun dönemin, yani geleceğin hem sosyal, hem de ekonomik güvencesidir. Onun üzerine oyun kurmak, ne hükümete, ne de millete bir yarar getirir.
Rakam üç aşağı, beş yukarı farklı olabilir. Sonuç olarak görülen o ki, milletimiz, iştah kabartacak oranda bir altın rezervine sahiptir. Bankalar tüm gayretlerine rağmen, bu altın rezervinin ancak 45 ton kadarını toplayabilmiştir. Demek ki milletimiz, altın bankacılığına gereken ilgiyi göstermemiştir.
Bundan dolayı AKP hükümeti, konuyu şu ifadelerle hükümet programına almıştır: "Altın bankacılığı başta olmak üzere altın şeklinde tutulan tasarrufların sisteme çekilmesi için mekanizmalar geliştireceğiz." Bankaların, vatandaşların altınlarına yönelmesi, hükümetin de bunu destekleyici politikalar izlemesi, doğru ve faydalı mıdır?
Güvenlik açısından bakılırsa, hiçbir banka vatandaşın kendisi kadar güvenli olamaz. Çünkü ABD dâhil, birçok ülkede bankalar batmaktadır. Meselâ ABD'de en güvenilir kabul edilen bankalardan biri olan Lehman Brothers, hiç beklenmedik bir anda batmıştır.
Bu nedenle ABD yönetimi bankalara değil, altın rezervlerine güvenmektedir. Öyle ki, ABD yönetimi, doların rezerv para olmaktan çıkması ve çökmesi halinde, altını devreye koymak için şimdiden tedbirler alıyor. Peki, ne yapıyor? Bir taraftan altın rezervlerini artırıyor, öte yandan o rezervlerini bankaların kasalarında değil, askeri üslerde saklıyor.
Bilindiği üzere yakın tarihe kadar altın standardı her ülkede yürürlükte idi. Merkez Bankaları, mevcut altın ve gümüş rezervleri kadar tedavüle para sürüyorlardı. Bunu yıkan ABD, aynı şeyin geri geleceğinden korkmasa bile, tedbir olarak altından vazgeçmiyor.
ABD'nin bu tedbiri örnek alınmalı ve en azından AKP hükümetinin ekonomik kurmaylarını düşündürmelidir. Ama ne gezer! AKP hükümeti, tam aksine vatandaşların altınlarını özel bankalara yatırmaları için "mekanizmalar geliştirmekten" söz ediyor. Bir başka deyişle, AKP hükümeti, eller Mersin'e giderken, o tersine gidiyor.
Şu hale bakınız, ABD kendi parasından çok altına, Türkiye'yi yönetenler de ABD'nin parasına güveniyor. Böyle bir şaşkınlık ve çelişki olabilir mi?
Günümüzde tasarruf araçları çok çeşitlendi, fakat hiçbiri altının yerini alamamıştır. O bakımdan tasarruf aracı olarak altını kullanmak çok akıllıca bir iştir. Anadolu insanı kıtlık ve savaşlarla yoğrulmuştur. Devletine güvenir, gerektiğinde gözünü kırpmadan şehit olur. Ama kendi tedbirini de "ak akçe kara gün içindir" anlayışıyla alır. Anadolu'da en fakir insanın dahi çıkınında ihtiyat akçesi olarak az veya çok altını bulunur.
Bu altınları, sisteme çekme gerekçesiyle, özel bankaların kasalarında toplamaya çalışmak, çok yanlıştır. Şu gerçeği unutmamak gerekir: Ekonomide kısa döneme yönelik politikalar, uzun dönemde çok büyük kayıplara neden olmaktadır. Altın uzun dönemin, yani geleceğin hem sosyal, hem de ekonomik güvencesidir. Onun üzerine oyun kurmak, ne hükümete, ne de millete bir yarar getirir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018